Kültür-Sanat / Bugün hangi kitaptan kaç sayfa okudunuz? Okuduğunuz kitaptan bir bölüm/anekdot paylaşır mısınız?
-
-
Sevgili Mary
Gönderdiğim Noblet koleksiyonumu seni affettiğime dair bir işaret olarak gör.Kitabını aldığımda,aklımdaki duygular sanki çamaşır kurutma makinesinin içindelermiş, çarpışıyorlarmış gibi hissettirdi.Acı, dudaklarımı birbirine kazara zımbaladığım zamanki gibiydi.Seni affetmemin nedeni mükemmel olmamandandır.Sen mükemmel değilsin, ben de öyle.Hiçbir insan mükemmel değildir...hatta apartmanımın dışındaki darmadağın olan adam bile. Gençken, kendimin dışında kimse olmak istemezdim.Dr Bernard Hazelhof,eğer bir ıssız adaya düşseymişim ancak o zaman kendi arkadaş çevreme alışabileceğimi söylemişti yalnızca ben ve hindistan cevizleri.Dediğine göre kendimi ve kendi detaylarımızı seçemeyeceğimizi kabullenmem gerekiyormuş,hem de her şeyimle.Onlar bizim birer parçamız ve onlarla yaşamak zorundayız.Neyse ki arkadaşlarımızı seçebiliyoruz...ve seni seçmekten çok mutluyum. Dr Bernard Hazelhof çok uzun bir yola benzer bir yerde yaşadığımızı da söylemişti.Bazıları iyi asfaltlanmıştır.Diğerleri ise benim gibi çatlaklara, muz kabuklarına ve izmaritlere sahiptir.Senin yolun da benim gibi, ancak muhtemelen benim ki kadar çatlak değildir.Umuyorum ki, bir gün yollarımız kesişecek ve bir kap konsantre sütü paylaşabileceğiz.
Sen benim en iyi arkadaşımsın.
Sen benim tek arkadaşımsın.
Amerikalı mektup arkadaşın,
Max Jerry Horowitz -
Benim ıstırabım milletimin bu istikbali yanında nedir?
-
@karakalpaklı kitabın yanında duran şey kara bir kalpak mı:)
-
@bombiksmori Kesinlikle.:)
-
Muhakkak yorulmuştur.
Tanpınar - Saatleri Ayarlama Enstitüsü
-
Küçük Prens.. Biricik başucu kitabım
-
Bu başlığı unutmadık
-
....
-
Aylak Adam
-
“Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?Ah.. dedim sonra,
Ah!Didem Madak
-
İletişimin bunca ilerlediği bir dönemde hala ‘Cahiliye’ dönemi yaşıyoruz. Doğrusu bu eşit dağılmış bir cahiliye söz konusu değil . Doğu Batıyı, Batının Doğuyu tanıdığından biraz daha iyi biliyor. Ama ben sorunun adını tam olarak koymaktan yanayım. Bence mesele Medeniyetler ya da Cehalet çatışmasından çok ‘Önyargılar Çatışması.’ Bu kavramı ilk kez duyduğunuz için açıklama ihtiyacı hissediyorum. Barbar sözünün anlamını bilir misiniz? Barbar eski Yunancada yabancı anlamında bir kelimeydi. Yunanlı olmayan herkes özelikle Persler ve Asya halkları barbardı. Başlangıçta kötü bir anlamı yoktu… ama zamanla önyargılar, kelimeye bugünkü barbar anlamını yükledi. Bildiğiniz gibi, bu anlama uygun düşen, 20.yüzyılın en büyük barbarlıkları da Avrupa kültürü ya da Avrupa kaynaklı kültürler tarafından sergilendi. Benim tezim bütün halkların, bütün kültürlerin birbirleri hakkında ön yargılara sahip olduğudur. Eğer bir gün bu önyargı kelimeleri kaldırabilirsek ayrımcılığa uğratılmayan bir hümanizm amacına ulaşabiliriz.
Serenad-Zülfü Livaneli
En son ne zaman cesaret edip de yahudi soykırımına dair bir kitap okudum hatırlamıyorum. Bu kitaba geç başladığıma üzüldüm. Bir solukta sonuna geldim -
.........,
-
Dünyanın değişik yerlerinde yaşayan, birbirinden farklı özellikteki milyarlarca insan, aynı tür yiyecek ve içecekleri sevmeli, aynı tarz giysileri almalı, bunun için de aynı tarz hayat yaşamalıydı. Böylece uluslarüstü büyük firmalar, ürünlerini dünyanın her yerinde satabilirdi. Belki daha korkuncu, bu sistemin yerel kültürleri yok ediyor oluşuydu. Serenad sf336
-
kissinger -diplomacy
hukuka dayanmayan güç kuvvet gösterilerine neden olur, güçten yoksun haklılık da boş kabadayılıktan ileri gidemez
-
tam beni anlatan bir söz daha.. bu kez eser kürk mantolu madonna.. "..hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim."
-
Zülfü Livaneli-Orta Zekalılar Cenneti (sy. 40)
Gergedan Olmak
Yıllar önce Ankara Devlet Tiyatrosu, Eugene Ionesco'nun "Gergedan"adlı harika oyununu sahnelediğinde, izleyiciler arasında bir lise öğrencisi olarak ben de vardım.
Bir cumartesi öğle sonrasında, tiyatro salonunun büyülü ve gizemli karanlığına gömülüp Ionesco'nun oyununu seyretmek beni altüst etmişti.
Çünkü oyundaki herkes yavaş yavaş gergedana dönüşüyordu.
Normal insan olarak tanıdığınız kişi, bir gün alnının üstünde duyduğu bir kaşıntıyla hastalanmaya başlıyor ve bu süreç alnının tam ortasında çıkan koskoca bir boynuzla taçlanıyordu.
Sonunda gergedanlar, normal insanlardan daha çok olunca, boynuzlular normal, boynuzu olmayan insanlar ise anormal sayılmaya başlandılar.
Çünkü çoğunluk gerdan olmuştu artık.
İlk gençliğimin tepkili duyarlılığı ve toplumu eleştirme gereksinmesiyle, oyunun tam da Türkiye'yi anlattığını düşünüp heyecanlanmıştım.
Ne kadar yanılmışım!
Meğer esas gergedanlaşmayı görmek ve sağlıklı, onurlu insanların teker teker bataklığa yuvarlanarak birer gergedana dönüştüğünü; gergedan olmamanın, normal insan olmanın ayıp sayıldığı dönemi yaşamak için daha yıllarca beklemem gerekecekmiş.
O zamanlar, henüz değer yapısı sarsılmamış bir toplumda yaşamakta olduğumuzu farkedememişiz.
Medyada, politikada, sanat dünyasında tanıdığım birçok kişi hırslarının, para tutkularının, benlik kaygılarının kurbanı oldular.
Herkesi bir arada tutan ideolojik umutlar da suya düşünce, yürek saflığını yitiren bazı arkadaşların alınları kaşınıp, boynuzları uç vermeye başladı.
Boynuzun ilk işareti şu cümlelerdi: "Biz bu dünyaya sorumluluk için mi geldik? Nasıl olsa para kazanıyoruz, tanınıyoruz. Barlarda etrafımızı genç kızlar da sarıyor. Öyleyse çek kuyruğunu! Görünmez anlaşmalarını yap. Kendi otosansürünü uygula, vicdanını sustur, ortak yalana katıl ve sistemde yerini al."
İyi ama her şeyin bir bedeli var.
O bedel de insanın öldükten sonra bile manevi olarak taşımaya devam edeceği bir bencillik boynuzu!
Siz henüz gergedan olmadıysanız, acı çekiyorsunuz demektir.
Çünkü bu ülkede olup bitenlerden acı çekenler, ekranlardaki yozlaşmaya akıl erdiremeyenler, hileyi, yalanı, çürümeyi, tezgahı içlerine sindiremeyenler, ayakların nasıl baş yapıldığını anlayamayanlar gergedan olmayan, normal insanlardır.
Gergedanlar bunların hiçbirine aldırmıyor.Sistemde yerlerini almışlar.
"Başarılı insan" olmanın keyfini sürüyor ve alıştıkları için hem kendi alınlarındaki, hem de çevrelerindeki boynuzları görmüyorlar. -
Cömertlikte eli açık, ihsanda merhametli Allah'a hamd olsun. O ki, en sağlıklıların hasta, hitabeti en kuvvetlilerin konuşmaktan aciz olduğu bir devirde, haram ile mubahı açıkça belirten ayrıntılı bir İzahla, Vahiyle birlikte Cebrail'i Allah yolunun yolcusu olan, Mürşidi ve Kandili yücelten Muhammed'e (Allah'ın salât ve selamı onun, ailesinin ve şerefli neslinin üzerine olsun) gönderdi.
İmdi, kul Mahmút ibn el-Hüseyin ibn Muhammed [el-Kâşgarî] der ki:
...
Arayan, kelimeyi doğru yerde bulsun ve dileyen onu tahsis edilmiş düzende görebilsin diye kitabı alfabetik sıraya göre düzenledim ve mensur ve manzum cümlelerle, atasözleriyle hikmetli sözlerle ve zarif bir lisanla donattım. Pürüzlü yerlerini düzelttim, çukurlarını oyuklarını doldurdum, tek tek her kelimeyi uygun olduğu yere koyarak ve onları belirsizlikten kurtararak kitabın üzerinde yıllarca çalıştım.
Kâşgarlı Mahmud -
"Kuşlarla ilgili tüm rüyalar hayırlıdır," demişti ona.
Anıların kırık aynasını ortalığa saçılmış incecik onca parçadan bir araya getirme çabasıyla bu unutulmuş kasabaya döndüğümde,...
Kırmızı Pazartesi
Takılıp kaldım buraya. -
jose vasquea - savunma saldırıyor okuyorum, yazarın görüşleri çok makul geliyor .