Dün twitterde @ ekonomist_hatun (Fatma Hoca İktisat) hesabında gördüğüm bir şeyin bir kısmını buraya kopyala yapıştır yapıyorum.
FERİBOT SENDROMU
1980 yılında Almanya Mayer Werft tersanesinde inşa edilen Estonya Feribotu battı 852 yolcu öldü.137 kişi bu kazadan kurtuldu.Kıyıya yakın bir mesafede su alması nedeniyle yatarak batan feribot,gemi mühendisleri tarafından aileleriyle görüşüp geçmişlerini incelediler.Ölenlerin %98’inin çok iyi yüzme bildiklerini belirleyen uzmanlar son olarak kazadan kurtulanlarla görüştüler.Ortaya çıkan sonuç şuydu:
Feribot 28 Eylül gece 00.50’de sert dalgalar nedeniyle su almaya başladı.Feribota giren sular 50 cm yüksekliğe ulaştı ve feribot yan yatmaya başladı.Su miktarının artmasıyla birlikte tahliye işlemi başladı. Ancak 987 yolcudan sadece 137’si su almaya başlar başlamaz feribotu terk etti. Geri kalan 852 yolcu ise, gemi kaptanının “Panik yapmayın; dünyanın en güçlü feribotundasınız” sözlerine kanarak su boşaltma işlemini izlediler.Saatler ilerledikçe feribot daha da yattı ama 852yolcu izlemeye devam etti saatler 01.50’de tamamen sulara gömüldü.Feribotun su aldığını ve yan yatmaya başladığını görmelerine rağmen son saniyeye kadar izleyenler psikoloji ders kitaplarında “Estonya Feribotu Sendromu” olarak yer almıştır.
onuktekin tarafından gönderilen en iyi iletiler
-
RE: 2018 ekonomik krizi
-
RE: 24 Haziran 2018 Genel Seçimler / Cumhurbaşkanlığı
Anadolu Ajansının Durumu
-
RE: 2017 Kaymakamlık Sınavı
@turgi Önceki iletiniz için mesaj attım uzatmak istemedim fakat olumlu hiç bir şey yazmayıp, konular hakkında iki soru dışında-(1)2016 yılında kurulan kuruluş sorusunun cevabı netleştimi (2)Arkadaslar 2016 yılında kurulan kuruluş cevabını netleştiren olmadımı ?- bir katkınız olmadan bu kadar rahat bu sözleri söylemenize hayret ediyorum.
Genele konuşuyorum kimseyi hedef almıyorum deyip benim paylaştığım anayasa mahkemesi kararını örnek veriyorsunuz.Kendi cevabını aklamaya çalışıyor diyorsunuz.İşin kötü yanı konuyu okumamışsınız. Konuyu bilseniz neden o kararı paylaştığımı anlayabilirdiniz.Konuştuğumuz şeyi okusanız anlamaya çalışsanız içim yanmaz.Burada soruların tekrar sorulmasının ve hep aynı şeylerin konuşulmasının sebebi-sizin yaptığınız gibi- geçmiş iletilerin taranmaması,incelenmemesi. Kaymakam adayı olmadan önce olunması gereken şeyler var.Bunun hakkında biraz düşünün. Bu konuyu buraya yazmadan size mesaj attım ki-buna da cevap vermediniz 2-3 gün oldu- belki hatanızı anlar üslubunuzu düzeltirsiniz diye fakat ne konuştuğunuzun ne anlama geleceğinden ne de nezaketten haberiniz var.Sizin gibi bordo klavyeli arkadaşlar burayı mağlumlar.net'e çeviriyor.
Lütfen üslubunuza dikkat edin.Sizin aşağılamanızı,egonuzu kimse çekmek zorunda değil.Bunlarla beraber lütfen biraz noktalama işareti kullanın.
-
RE: Rize Ticaret ve Sanayi Odası Personel Alımı 2019
@paretowilfredo haberlerde geniş yer bulmalı aslında. Bir de Rize yani torpilin en olmayacağı yer kurum listelerinde Rizeli bulmak imkansız yani öyle bir yer
-
RE: İçini Dökmek İsteyenler...
@halil3 hocam başınız sağolsun. Bu acı başka bir şeye benzemez. Allah rahmet eylesin size ve ailenize sabır versin.
Arkadaşlar konusunda anladığım kadarıyla kendinden ödün veren tarafsınız. İlişkilerde bu konumda olan taraf genelde çabuk vazgeçilen taraf oluyor. Önce sakin olun. Bundan sonra böyle olmayın. Bu kadar fedakarlık yaparsanız kurban rolünde siz olmaya devam edersiniz. Yapabileceğiniz tek sey o şahıslara ne haliniz varsa görün demek olsun. Hayat böyle işte başa gelen çekiliyor. Mesele sevgili meselesi değil karakter meselesi. İyi opmuş aslında ilerde yapacağına simdi yapsin ki zamanınızı çalmasın.Çok kötü şeyler tecrübe ettim. Gecti mi derseniz geçmiyor tam anlamıyla illa bir yerde etkisini yaşıyor insan. Ama bana kaybolan yıllarımı geri verseler üç aşağı beş yukarı aynı hataları yine yapardım. Aynı insanlara güvenirdim yine. Kendim olmaktan vazgecmezdim. Kötü insanlar hep olacak olabildiğince içimizdeki temiz kalpli o çocuğu korumamız lazım. Yoksa güzel insanları tanıyamayız.
Zaman geçtikçe insanlar bir yere savruluyor karakterlerine göre görüşüyor ya da görüşmüyorsunuz. Bu kötü şeyleri yaşayınca önce artık kimseye güvenmeyeceğim diyorsunuz. Sonra daha güzel insanlarla karşılaşıp bu kimseye güvenmeyeceğim algınız yıkılıyor. Yani sırf sana kötü şeyler yaşatan insanlar yüzünden çevresine güvenmeyen biri olmayın. Bunun yanında kimseden beklentiniz de olmasın. Değiştiremeyeceğiniz şeyler için kederlenmeyi bırakın ileriye bakın. Yaşadıklarınız için kimseyi suçlamanıza gerek yok. Bunları kendinize yük etmeyin. İlla bir sebebi olması gerekmiyor. Hepimizin sınavı farklı. Ona göre de bir kaderimizin olduğuna inanıyorum. Herkesi affetmeye calışın. Bir günde olmaz belki ama affedin yükünü atın üstünüzden. Yarın bir gün gelirlerse kapınıza affedin yine onları ama asla eskisi olmayın. Bu konuda yapabileceğiniz şey bu. Akrabalar konusundaysa sizi huzursuz edenlerle görüşmeyin. İnsanlara verilecek en kötü ceza yokmuş gibi davranmaktır. Onlara yoklarmış gibi davranın.
Yalnızlık kötüdür iyi olan insanın kendi kendine kalmasıdır. Yalnız kalmayın.Kendinizi dinleyin yaşadıklarıza dışardan bakın ki aynı hataları yapmayasınız. Unutmayın hayat unutulanlarla zenginleşir.
Böyle böyle yaşayıp gideceğiz. İntihar deyince hemen panik oluyoruz. Aslında insanın kendi üstünde yegane tasarrufu bu.Bu yüzden en kısa ve en kolay yol olduğu için aklımıza bu geliyor işte. Durumun kötülüğünü anlatmak için öyle dediniz anladığım kadarıyla.
Son olarak sıkıntılar karşısında duruşumuz neyden yapıldığımızı,hamurumuzu gösterir. Tahta olmayın demir ya da çelik olun. Bu sıkıntılardan daha sağlam çıkmaya odaklanın.
Geçer bunlarda elbet derdi veren O dermansız bırakmaz. Herşeyin bir vakti var.
Çok uzattım affedin. -
Motivasyon
Merhaba arkadaşlar.
İletilere baktığımda üyelerde hep bir umutsuzluk,çaresizlik ve pesimistlik görüyorum.Bu olumsuz düşünceler hem kişi için hem toplum için kanser gibidir.Bu şekilde inanmaya,düşünmeye devam edildikçe büyür,yayıldıkça yayılır.Ders başına oturduğumuzda,işe gittiğimizde,zor dönemlerden geçtiğimizde aklımıza sürekli bu olumsuzlar meşgul etmeye başlar ve iyi şeylere olan inancımız zayıflar.
Olumlu düşüncede aynı şekilde çalışır fakat tam tersi etkiyle.Kötü şeyler yaşasak bile bunlardan ders çıkartmamızı sağlar.Nasıl ki biri yüzümüze gülümsediğinde gülümsüyoruz.Pozitif düşünmekte bu şekilde sirayet eder.Çevremiz de güzelleşir. Hz. Mevlana'nın da dediği gibi ''Güzel bakan güzel görür, güzel gören ,güzel düşünür, güzel düşünen hayattan lezzet alır''
Bu başlıkta gelin güzel hikayelerimizi paylaşalım.Bu sınav temposundan geçmiş arkadaşlar,güzel bir işi olsa da daha iyisi için daha çok çalışanlar,bu temponun içinde olanlar...Birbirimizi güzel yaşanmışlıklarımızı anlatarak ya da bizi motive eden şeylerden bahsederek ayakta tutalım.
Çok sevdiğim ,ara ara okuduğum. bir hikayeyle ilk paylaşımı yapmış olayım.
Sihirli Hikaye -
RE: Geceye bir söz bir şiir bırak :)
“Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına
Yoksa diretip bela denizlerine karşı
Dur, yeter demesi mi?
Ölmek, uyumak sadece!
Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
Çünkü, o ölüm uykularında
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
Yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
Sevgisinin kepaze edilmesine
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
Kötülere kul olmasına iyi insanın
Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
Kim ister bütün bunlara katlanmak
Ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
Ölümden sonraki bir şeyden korkmasa
O kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
Ürkütmese yüreğini?
Bilmediğimiz belalara atılmaktansa
Çektiklerine razı etmese insanları?
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
Yürekten gelenin doğal rengini.
Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar" -
RE: 2017 Kaymakamlık Sınavı
Buraya sırf başlığı baltalamaya gelen kişiler var. Bu kişileri iletilerin sağ alt köşesindeki "Bu iletiyi moderatöre haber et" seçeneğini kullanarak bayraklar ve bu kişileri görmezden gelirseniz hepimiz için en iyisi olur. Boş yere sinirlenip tartışmaya girmeyin. Siz ne derseniz deyin amaçları kötü olduğu için diyecek bir şey bulacaklardır.
Burada gerçekten ögrenmeye,anlamaya çalışan ve tartışmadan öte diyalog kurmaya çalışanlara yapılan bu saygısızlığa karşı yapılacak en güzel şey tartışmaya girmemek olmalı. -
RE: Geceye Bir Şarkı Bırak
https://www.youtube.com/watch?v=RrGjK28-2TY
Her sabah bi gün doğarken,
Bi günde eksilir ömürden.
Her şafak bi hırsız gibi,
Elinde bi fenerle...Cehennem boşuna,
Dert çektiğimiz günler...
Cennet gün ettiğimiz dünler...Ey zaman bilmez misin ettiklerini...
Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin ne ben!Bilmezsin ne olduğunu,
Vazgeç ötelerden yorma kendini...
Kendine gel bir düşün,
Ben senim,sen ben arama boşuna...Bilmezsin ne olduğunu,
Vazgeç ötelerden yorma kendini...
Kendine gel bir düşün,
Ben senim,sen ben arama boşuna...Her sabah bi gün doğarken,
Bi günde eksilir ömürden.
Her şafak bi hırsız gibi,
Elinde bi fenerle...Cehennem boşuna,
Dert çektiğimiz günler...
Cennet gün ettiğimiz dünler...Ey zaman bilmez misin ettiklerini...
Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin ne ben!Bilmezsin ne olduğunu,
Vazgeç ötelerden yorma kendini...
Kendine gel bir düşün,
Ben senim,sen ben arama boşuna...Bilmezsin ne olduğunu,
Vazgeç ötelerden yorma kendini...
Kendine gel bir düşün,
Ben senim,sen ben arama boşuna...
Ben senim,sen ben arama boşuna…Ömer Hayyam
-
RE: Motivasyon
Barış Özcan-7 Çalışma Tekniği 1 Harita
"Bugünlerde sınavlardan boğulduğunu söyleyen pek çok kişiden mesaj almaya başladım. Ders çalışmaktan bunalanlar… Ne yaptıysam olmuyor diyenler… Sadece okulda değil hayatta da başarıya ulaşmak isteyenler… Oraya ulaşmak için nasıl bir yol takip etmek gerekir? Bunun cevabı bana gelen başka bir mesajda saklı. Aslında bana gelmedi bu mesaj, yıllar önce ben de aynı çaresizlikle bir sahilde dolaşırken onu kıyıya vurmuş bir şişenin içinde buldum. Bu şişenin. İçinden bir harita çıktı, bir de not: Aradığın hazine, çapraz dikili palmiyelerin dibinde! İşte bugün o hazineyi bulmak için yaptığım yolculuğu ve o yolculukta attığım 7 önemli adımı sizinle paylaşacağım. Yani başarı haritasını…Haritada da gördüğünüz gibi çapraz dikili palmiyeler bir adada. Oysa benim gündelik hayatım bir ana karada geçiyor. Burası benim yaşadığım yer. Kendimi güvende ve rahat hissettiğim mekan. Konfor alanım. Öncelikle buradan ayrılmam gerekiyordu. Bunun için de bir plan yapmalıydım. O adaya her gün kalkan bir gemi olduğunu duymuştum. Geminin kalkış zamanını öğrenerek işe başladım. Birinci adımım zamanımı planlamak olmuştu. Ertesi gün tam vaktinde, tan vaktinde gemiye atlayarak adaya ulaştım.
Bir deniz fenerinin yakınında karaya ayak bastım. Adaya ulaşmıştım. Bundan sonraki bütün çalışmalarımı yapacağım yer burasıydı. Burası öyle bir mekandı ki, dış dünyaya ait dikkatimi dağıtacak hiçbir şey yoktu. Telefon çekmiyordu. Televizyon yoktu. Gürültüsüz sessiz sakin bir mekan. Anlayacağınız ikinci adımım çalışmalarımı yapacağım bu mekanın kendisiydi. Yanımda getirdiğim sırt çantasındaysa sadece yapmam gereken işlere ait şeyler vardı. Ödevlerim, hazırlanmam gereken sınavlara ait notların olduğu bir defter, kalem, kağıt gibi şeyler. Bir de ıssız bir adaya düşseydim yanıma alacağım 3 kitap.
Adada yola koyulduktan hemen sonra karşıma oldukça tehlikeli gibi görünen bir engel çıktı. Düşündüm. Daha en başta en korkutucu olanla karşılaşmanın anlamı ne olabilir diye. Sonra anladım. Çantamda bir sürü iş, ödev getirmiştim. Bunlardan bir kısmını yapmak kolaydı. Bazılarını yapmaksa gözümü çok korkutuyordu. Eğer bu adaya gelmeseydim önce en kolaylarını hallederek işe başlardım. Ama karşıma çıkan işareti dikkate aldım ve üçüncü adımım yapmam gereken işlerden en zorunu seçmek oldu. En zorunu seçerek başlamak.
Yoluma devam ederken bu zorlu konuyu nasıl çalışacağımı düşünmeye başladım. Daha önce YouTube’da sesli okumanın önemine dair bir video izlemiştim. Elimdeki kitabı sesli sesli okurken bir ormana geldim. Gözümü çevirdiğim her yerde bir ağaç vardı. Kaybolmamak için küçük kağıt parçaları hazırlayıp bunları ağaçların dibine bırakmaya karar verdim. Böylece geçtiğim yolu unutmayacaktım. Unutmamak. Çalışırken aradığım bir başka şey de bu değil miydi? Az önce sesli okuduğum kitaptan önemli kısımları unutmamak için bu küçük kağıt parçalarının üstüne yazmaya başladım. Anlayacağınız dördüncü adımım bu bilgi kartlarını hazırlamak oldu. Not tutarak çalışmak çok işime yaramıştı.
Ormandan ayrıldıktan sonra karşıma küçük bir kamp çıktı. Buraya gelen başka insanlar da vardı demek ki… Onlar da tıpkı benim gibi kendi hedeflerine ulaşmak için çalışıyorlardı. Birlikte ne yapabiliriz diye düşündüm. Aklıma bir fikir geldi. Yine YouTube’da izlediğim videolardan birinde öğrenmek için öğret diyordu. Az önce hazırladığım bilgi kartlarını aldım elime ve onlara çalıştığım konuları anlatmaya başladım. Başlarda çok başarılı olduğumu söyleyemem. Ama fark ettim ki bu çaba, benim daha iyi öğrenmeme sebep oluyordu. Beşinci adımım öğrendiklerimi öğretmek oldu.
Şimdi önümde aşmam gereken bir dağ vardı. Bu yükseklikteki bir dağa tırmanabilmek için iyi bir kondisyon gerekir. Bol bol egzersiz yapmak. Vücudu ve beyni o engeli aşmak üzere hazırlamak. Sonra da denemeler yapmaya başlamak. İlk denemede belki başaramamak ve bunun da sürecin bir parçası olduğunu kabullenmek. Hatalardan ders çıkarıp ikinci teste başlamak. Yine mi başaramadın? Hemen ümitsizliğe kapılmak yok. Dedik ya iyi bir kondisyon gerekir diye. Bunun için ilk şart sabretmek, azmetmek. Ve bir deneme daha yapmak. Böylesine zorlu bir dağa tırmanmaya çabalamak benim altıncı adımımdı ve bu adımda bol bol pratik yapmanın, hedefe varmadan önce kendini test etmenin önemini anlamış oldum.
Çok heyecanlıydım. Nihayet aradığım hazineye kavuşacaktım. Güneş batmak üzereydi. Uzaktan çapraz şekilde dikilmiş o iki palmiye ağacını gördüm. Batmakta olan güneşin son ışıkları ağaçların silüetini ortaya çıkarmıştı. Bu şekil bana bir yerlerden tanıdık geliyordu ama nereden? Evet hatırlamıştım. Bu bir çarpı işaretiydi. Bir kaç yıldır her yılbaşında YouTube’da yayınlanan bir videoda yapılan şeylerin ancak her gün yapılırsa etkisini gösterebileceğinden söz ediliyordu. O iş yapıldıktan sonra takvimde o günün üstüne kocaman bir çarpı atılıyordu. Tıpkı bu palmiyelerin silüeti gibi bir çarpı. Daha hazineyi açmadan yedinci adımımı atmıştım bile. Bugün yaptıklarımı her gün yapmalıydım.
Artık hazine sandığına ulaşmıştım. İçinden ne çıktı biliyor musunuz? Az sonra!.. Yani çok az sonra Önce bir yolculuğu hatırlayalım, ondan sonra hikayeyi tamamlayalım. Başarıya ulaşmak için takip edilmesi gereken bir yolu keşfettik biliyorsunuz. Öğrenciyseniz derslerde, sınavlarda başarı. Çalışansanız işinizde başarı. Hemen hemen şu 7 adımda saklı. Böyle masal gibi anlattım ama aslında bilimsel araştırmaların verilerini hikayeleştirmekten başka bir şey yapmadım. Bu 7 adımı oluştururken kullandığım kaynakları web sitemde bulabilirsiniz.
Önce planlayarak başladık. Zamanımızı planlayarak. Çalışırken siz de öyle yapın. Hatta mümkünse her gün aynı saatlerde çalışın, okuyun, yazın. Bundan asla taviz vermeyin. Unutmayın geminiz her gün aynı saatte kalkıyor, kaçırırsanız adanıza gidemezsiniz. Ada sizin ikinci adımınız. Dış dünyadan soyutlandığınız bir mekan. Belki odanız, belki de çalışma masanız. O adaya gittiğiniz anda tek hedefiniz hazineye ulaşmak olmalı. Hedefinize. O yüzden mekanınızı özenle seçin. Bir deniz feneri gibi ışık tutmalı yaptığınız çalışmalara. Önünüzde belki de yapmanız gereken yığınla iş var. Çözmeniz gereken problemler. Cesur olun. En zoruyla başlayın. Biliyorum acılı olacak. Ama biliyor musunuz, sizi öldürmeyen acı güçlendirir. O yüzden gülün o kurukafaya. Daha önceki bir videoda da bahsettiğim gibi çok çalışmak değil, derin çalışmak asıl mesele… Gerekirse sesli okumalar yapın. Ama en önemlisi o ormandaki ağaçlardan destek alın, kağıtlara yazın. Unutmamak için kendinize küçük bilgi kartları hazırlayın. Not tutun. Sonra aynı hedefe giden başka kişilerle buluşun ve öğrendiklerinizi onlara anlatın. Onların öğrendiklerini dinleyin. Aynı kabiledesiniz. Ya öğrenci ya da çalışan kabilesi. Ortak dertleriniz, ortak tutkularınız var. Şu anda bir öğrenci bile olsanız öğretmenlik yapmaya çalışın. Ve tabi bol bol pratik. Sınava girmeden önce kendinizi test edin. Yazılı ya da sözlü sınav olmak zorunda değil. Çalışansanız önemli bir toplantı ve sunum öncesinde bol bol prova yapın. Hata yapmak kaçınılmaz. Herkes hata yapıyor. Önemli olan bunu provanızda ya da çözdüğünüz testler sırasında yapmak. O zorlu zirveyi aşmanın tek yolu bu. Kendinize ayırdığınız bu zaman ve mekan parçasında, en zoruyla başlayıp, notlarla çalışıp, başkalarına öğretip, pratik yaptıktan sonra gidin ve o iki palmiye ağacını çizin takviminize… Bir çarpı koyun. Çünkü o çarpının dibinde gömülü, aradığınız bilgi hazinesi.
O hazineye kavuştuğunuzda içinden ne çıkacak biliyor musunuz? Yeni bir not. İşte o zaman anlayacaksınız. Başarı haritasında saklı koskoca sekizinci bir adım daha olduğunu. En başa dönünce belirecek o sekizinci adım. Bunun bir zincir olduğunu fark edeceksiniz. Her gün ona yeni bir halka eklemek gerektiğini. O bilgi hazinesinin, sizi zengin edebilmesi yani asıl zenginlik olan bilge yapabilmesi için bu zinciri kırmadan kendi sonsuzluğunuza kadar yazmak ve okumak gerektiğini…"
-
RE: Geceye bir söz bir şiir bırak :)
...
"Hüseyin misiniz, Yezid mi?
Geleneğimizde Muharrem ayı, Zilkâde, Zilhicce ve Receb ayları ile beraber hususi yeri olan dört aydan biridir. Haram aylardır. Savaş yapılmaz bu aylarda mesela... Mutlak barış tecellisinin idrak edileceği aylardır… Hz. Ali tarafından nakledilen bir hadiste bir sahabî Hz. Peygamber’e gelir ve “- Ramazan ayından sonra en çok bana hangi ayda oruç tutmayı tavsiye edersiniz?” diye sorar. Hz. Peygamber ona: “- O ay Allah’ın ayı olan Muharrem’dir. O günde Allah geçmiş bir gurup günahkârın tövbesini kabul eder” buyurur.
Tabii meş’um o Kerbela hadisesi bu ayın başlarında meydana gelmese idi bu ayın mana ve ehemmiyeti bu şekilde idrak edilecek idi. Ama olan oldu. Hem de haram ayda. “Hasan ve Hüseyin’i seven beni sevmiştir onlara buğzeden bana buğzetmiştir” diyen (Ahmed, Müsned, II/288) Peygamberin ümmetinden olduğunu ileri sürenler tarafından vahşice katledildi Hüseyin.
MAKALEYİ SESLİ DİNLEMEK
İÇİN TIKLAYIN
Bu hadiseyi örtbas etmek veyahut küçültmek isteyenler Muharrem ayının faziletine dair Hz. Peygamber’in söylediği sözleri öne çıkarmaya ve hatta hiç alakası olmayan ve hepsi de bu ayda olduğunu iddia ettikleri ve nedense hepsi de olumlu olayları alternatif olarak ortaya atmaya başladılar. Aşure tatlısı icad ettiler. Bugün de sıkça şahit olduğumuz o psikolojik savaş taktiği olan beyaz haberler yayma yöntemini kullanarak..Lakin ehl-i hakikat olanlar bu hadiseyi hiç unutmadılar. Diğer sahih Muharrem ayı kutsallığı rivayetlerini inkar etmeden buna bir de Hüseyin’i yadetmeyi kattılar. Bir intikam kindarlığı olarak değil, bir asil duruş olarak Hüseyin’i hep hatırda tuttular. Hatta bazen bu olayı diğer hadisatın o kadar üzerinde bir olay olarak gördüler ki;
“Ger bileydi sulbünden geleceğini Yezid’in
Almadan boşardı Havva’yı Âdem”
deyecek kadar Hüseyin aşkına dünya tarihini alt üst etmeyi bile göze aldılar."
... -
RE: 2017 Kaymakamlık Sınavı
Kazananlara hayırlı olsun. Biz kaybedenlere geçmiş olsun.Şimdi yavaş yavaş çalışmaya başlama zamanı.Çalışma grubu hakkında plan yapmıştık hatırlarsanız.Bu çalışmaya kimler katılmak istiyorsa gelin http://forum.tercihiniyap.net/topic/2701/2018-kaymakamlık-sınavı/5 buradan devam edelim.Hep birlikte güzel bir çalışma ortamı oluşturalım.
-
RE: Geceye Bir Şarkı Bırak
...
"Yezid'in güçleriyle karşı karşıya gelindiğinde, Hz. Hüseyin'in söylediği bir şey var. O kadar kıymetli bir şey ki… "Allah’tan korkun bana kılıç çekmeyin. Benim kanım size helal değildir. Çünkü ben, Peygamber'in kızı Fatıma'nın oğluyum. Büyük annem Hatice, Hz. Peygamber'in hanımıdır. Babam Hayber kahramanı Ebu Talip oğlu Ali, büyük amcam Allah'ın Aslanı Hamza'dır. Bir bakın kimim ben, kime kılıç çekiyorsunuz. Allah'ın elçisi Peygamber'in benim ve ağabeyim için 'Bunlar cennet ehlinin ulularıdır' dediğini duymadınız mı?"71 veya 300 kişi, Yezid'in tarafından kendisinin tarafına geçer. Sonra o feci hadise gerçekleşir. Hz. Hüseyin'in tarafında, çadırlarda çocuklar var. Üç gün kimse içecek su bulamamış. Ali Asgar, susuzluktan ölmek üzere... Onu gösterir, "Bakın çocuk! Susuzluktan ölmek üzere!" der. Ali Asgar'a su gelmez, Yezid'in tarafından cevap olarak ölüm gelir. Hz. Hüseyin’in altı aylık oğlu Ali Asgar, bir okla Kerbela'nın en küçük şehidi olur. Bunun üzerine söz biter, Hz. Hüseyin Efendimiz ve yakınları hayatları pahasına mücadeleye başlar. Ölüm korkusu, dünyevi kaygılar geride bırakılır. Sonuç, tabii ki şehadet! Hz. Hüseyin'in cesedi parçalanır, kendisinden bir parça Şam'a doğru yola çıkarılır."
...
Mahmud Erol Kılıç-Kerbela
...
...https://youtu.be/yo15dY4Uw1A
...
...
https://youtu.be/6lsxkWDzyzQ -
RE: İyi Bayramlar! Tercihini Yap Ailesi
"Aşk İbrahim'in bıçağı tutan elinde yakışıklıdır"
Herkesin bayramını tebrik ediyorum. Allah sevdiklerimizle daha güzel bayramlar nasip etsin. -
RE: Geceye bir söz bir şiir bırak :)
Bellek yavşak bir düşman gibi davranıyor bazen...
Ali Lidar - Tesirsiz Parçalar
-
RE: 2018 Sayıştay Denetçi Yardımcılığı İlanı
@economist34 Allah'ım yarabbim ne hallere düştük. Bildiğin canım çekti :)))
-
RE: Geceye bir söz bir şiir bırak :)
"Yaşamı ölüme, geleceği geçmişe yeğlemekten çekinme: Acılara rağmen sevincini, gerçeklere rağmen hayalini, deneyimlere karşı umudunu diri tut.
Sen insansın, insanını hayvanına ezdirme, hakikatine hürmet et.
Lütfen şimdi gözyaşlarını silip biraz tebessüm et."
Dücane Cündioğlu -
RE: 2018 Sayıştay Denetçi Yardımcılığı İlanı
@attila-the-hun adalet zamanında lazım.
-
RE: Sevgili Günlük📝
Sevgili günlük
Canı sıkılanlara selam olsun.Bugünü Zülfü Livaneli'nin Orta Zekalılar Cenneti kitabından alıntıyla anlatayım:"Uzak denizlere yelken açan maceracı bir kaptan, sefere çıkmadan önce tayfa arıyormuş.
Limanda beklerken üç kişi gelmiş yanına.
Biri demiş ki:
‘Kaptan, dünyanın en iyi gören adamı benim. İnsanlar içinde benden daha keskin gözlü biri yoktur.’
Öteki:
‘En hassas kulak da bendedir.’demiş. ‘Kainatın en iyi duyan adamı benim.’
Kaptan bu iki tayfanın söylediklerinden çok memnun kalmış.
Üçüncüye dönmüş ve ‘Peki senin marifetin nedir?’ diye sormuş.
Üçüncü tayfa ‘ Benim canım sıkılır kaptan!’ demiş.
‘Nasıl yani?’
‘İşte basbayağı canım sıkılır!’
‘Eh!’ demiş kaptan ‘Gelin o zaman.’
Birkaç gün sonra gemi denize açılmış, okyanuslarda fırtınalara yakalanmış, aylarca kara görmeden, yönlerini yitirerek,
umutsuz bir şekilde ilerlemişler.
Bu karanlık günlerden birinde iyi gören tayfa elini gözlerine siper ederek ufku taramış ve
‘Müjdemi isterim kaptan!’ demiş.
‘Buraya yedi günlük mesafede bir deniz feneri görüyorum. İçinde de tel gözlüklü, beyaz sakallı yaşlı bir fenerci var.’
Bunun üzerine iyi duyan tayfa elini kulağına atmış, dinlemiş, dinlemiş, sonra:
‘Evet kaptan arkadaşım doğru söylüyor.’ demiş.
‘Yaşlı fenerci merdivenden inerken ayak seslerini duydum. Hatta tel gözlüğünü düşürdü de tık diye bir ses çıktı.’
Üçüncü tayfa ‘İşte kaptan’ demiş. ‘Benim bunlara canım sıkılıyor.’
Günümüz Türkiyesi’nde herkes kendisini bu fıkradaki üç tayfadan birine yakın hisseder diye düşünüyorum.
Kimileri muazzam görüş sahibidir, her işe dalar, hatta her işi manipüle etmeye çalışırlar.
Kimilerinin kulağı deliktir. İstihbarat kaynakları her bilgiyi ulaştırır onlara. Dedikoduları boldur.
Herşeyi bilirler.Bir de benim gibi, çevresinde olup bitenlere bakıp canı sıkılanlar var.
Gazeteleri okursun canın sıkılır, televizyona bakarsın canın sıkılır, polemikleri izlersin canın sıkılır, küçük insanların büyük
egolarını seyredersin canın sıkılır.
Siz de bizim gibi gidişata canı sıkılanlar takımındansanız ‘Kulübe hoşgeldiniz!’
Canı sıkılanlar kulübüne. "