Daha son sözü söylemedi hayat
Belki yarınlar, mutlu sonlar var
Yeniden başlamak yorar insanı ama
Sonunda kavuşmak mutlu olmak var...
Nazım Hikmet
Daha son sözü söylemedi hayat
Belki yarınlar, mutlu sonlar var
Yeniden başlamak yorar insanı ama
Sonunda kavuşmak mutlu olmak var...
Nazım Hikmet
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Ben bir şarkı, ben bir türküyüm
Ben Meryem'in yanağındaki tüyüm
Beni bir azizin nefesi uçurur
İçimde Allah'ın elleri durur
Cici ayaklarım iplikle bağlı
Ben onun sılası kendimin gurbetiyim
Sineklerin kanadını ısıtan
Bir güneş toprağı yarıp çıkacak
Kadınlar sansa da yaşadığını
Şarkısız kaldıkça yaşayamayacak
Kadınları şarkılar, akrepler aydınlatır
Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlarda esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmezsen.
Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık.
Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi…
Sana da Mona Roza, taş bebeği bıraktık;
Ellerinde kılçıklı balıkların bir dişi…
Senin hatıran kadar büyük, yeri karanlık;
Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi
Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık.
Ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
Sonra seni kaybetmek hemen her yerde
Ne güzel bineceğim vapuru kaçırmak
Yapayalnız kalmak iskelelerde.
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi.
Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara;
Onlar tutacak bu dünyada yerimi.
Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara,
Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara…
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat on ikidir, söndü lambalar
Uyu da turnalar gelsin Rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona.
Sana bir kez ihanet edeni affedersen seni yine kullanır. Çünkü ihanet bir ruh hali değil karakterin dökülüş biçimidir.
Paul Auster
@paretowilfredo O zaman eski moda geri dönüyor ve aşağıya şu sözü iliştiriyorum dostum...
"Gariptir kadınlar... Kendilerini güldüren erkekleri sadece severler; onları ağlatanlara ise aşık olurlar..."
Oscar WILDE
Seni kendimden tanıdım çocuk
Yüreği sürekli çiğnenen bir yol
Gövdesi acılardan acılara köprü
Biraz öfke, biraz umut, çokça onur...
@paretowilfredo Az önce paylaşmaktan vazgeçtiğim mısraları cevap olarak karşımda görmenin şaşkınlığı.
Güzel tevafuk
Aragon da Nâzım
Neruda da Nâzım
ben de Nâzım
özgürlük ki adlarından biridir senin
o senin en güzel adın
Merhaba Nâzım...
Yannis Ritsos
Bakma sen, kuşlar bir uçumluktur ne de olsa
denizler bir fırtınalık görkemli
bizse kendimizi insan olarak
bir tohum gibi dikmişiz sonsuzluğa...
Edip Cansever
Düşürüp kirpiklerimin ucuna çırpınan gülüşünü
Gün boyu yüreğimde uğuldayan rüzgârıyla
Bir çocuk bırakıp gidiyor beni her akşam
Her akşam inip sessizce merdivenlerinden günün
Ayrılığın ve alacakaranlığın avuçlarına...
Şükrü ERBAŞ
Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim
var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,
geldikçe anlıyorum ki, biz,
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.
B.Keskin
dostum, göründüğüm gibi değilim. görünüş sadece giydiğim bir elbisedir. senin sorgularından beni, benim kayıtsızlığımdan seni koruyan, özenle örülmüş bir elbise...
halil cibran
Yol;
kendine bir yer bulamamış kişinin özlemidir...
Oruç Aruoba
Açılmamış bir şarap şişesiydim
Ki öyle kaldım
Acımı köpürtmedim
İçime sağdım
Gözyaşlanmı göstermedim
Ki sildim
Özgürlüğüm beni tutsak düşürdü
Başaramadım
İçimde kara kara bulutlar sallandı
Ki sallandılar
Dışarı yağamadım
Ve yenildim ve sustum...
Edip Cansever
Şimdi bir güvercinin uçuşunu bölüşüyoruz
Gökyüzünün o meşhur maviliğinde...
Cemal Süreya
Akdeniz bir çaydanlık gibi fokurduyordu az ötede
Biraz sonra kalkıp yüzümü yıkarım artık
Sonra bir kitap okurum, ya da çiçekleri sularım...
Ahmet Erhan
Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm.
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni.
Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları.
ilhanberk
Sen yanımdayken ister istemez
Uzak ırmakları hatırlıyorum.
Arasıra düşmüyor değil aklıma
Yabancı kadınların sıcaklığı
Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım
Yanında ihtiyarlamak istiyorum...
Turgut UYAR
Hangi dağ efkarlıysa oradayız
Perişan edilen her şey bizimdir
Yağmur oluyoruz hangi ırmak kurusa
Gülüşümüz çocuk
Adımız eşkıya çıkmıştır...
A.Telli
Elim sanata düşer usta
Dilim küfre, yüreğim acıya
Ölüm hep bana
Bana mı düşer usta?
Sevda ne yana düşer usta
Hicran ne yana
Yalnızlık hep bana
Bana mı düşer usta?
Gurbet ne yana düşer usta
Sıla ne yana
Hasret hep bana
Bana mı düşer usta?
#refikdurbaş
Bugün hayata gözlerini yumdu. Nur içinde yatsın...
Tesadüf bu ya...
Aylardan Aralık, günlerden Salı
Ve sen giriyorsun salı’na salı’na bütün aralıklardan yüreğime...
Küçük İskender
Kendi başlarına karar vermekten aciz, ne kendilerini ne eylemlerini nesnelleştirebilen, kendi koydukları hedefleri olmayan, anlam veremedikleri bir dünyaya "gömülü" yaşayan, ağır basan bir şimdide var oldukları için "yarın"ı ve "bugün"ü olmayan hayvanların tarihi yoktur
P.Friere