İnternette gördüğüm forumda da kritiği yapılabilecek çok güzel bir yazı.
Derleyen - Ekrem Özden -
SORUN NEREDE?
Sorunun kaynağı İİBF mezunlarının sayıca çok olması. Ekonomi diliyle ifade etmek gerekirse bu dalda İİBF mezunlarına yönelik talepten fazla İİBF mezunu arzı var. Bir zamanlar benzer bir sorun eczacılık mezunları için yaşanmıştı. Sonradan eczacılık fakültelerinin sayısı sınırlanarak ve bu bölüme alınan öğrenci sayısı azaltılarak sorun bir ölçüde çözüldü. Ne var ki bu alanda fazla mezunların eritilmesi yıllar aldı. Şimdi aynı sorun İİBF mezunları için söz konusu.
İİBF BÖLÜMÜ AÇMAK ÇOK KOLAY VE MASRAFSIZ
Bir üniversiteye İİBF bölümlerini açmaktan daha kolay hiçbir şey yok. Bu bölümler için laboratuarlar, özel teçhizatlar, deney salonları gerekmiyor. Sadece bir sınıf, oturacak sandalyeler, bir tahta ve birkaç öğretim üyesi veya görevlisi böyle bir bölümü açmak için yeterli. Sınıfları doldurmakta hiçbir sakınca yokmuş gibi görünüyor. Dünyanın en az masraflı eğitimi. O nedenle açılan her üniversitede ilk önce bu bölümler açılıyor ve sınıflara bütün kapasitesiyle öğrenci dolduruluyor. Kontenjanlar çok fazla olduğu ve zaman içinde bu bölüm mezunları işsiz kalmaya başladığı için bu bölümlerin puanları düşüyor ve bu bölümlere yönelen öğrenciler de genellikle liselerin daha zayıf yetişmiş öğrencileri oluyor. Çoğu hem daha önce aldıkları yetersiz eğitimin, hem de istemedikleri bir bölüme girmiş olmalarının sıkıntısıyla benimsemedikleri bir alandan mezun oluyorlar. Birçok okulda hocalar da bu durumdan bıktıkları için bu bölümler hemen her girenin kolayca mezun olduğu bölümler haline geliyor.
BÜTÜN ÜNİVERSİTELERDE BENZER BÖLÜMLER VAR
Eskiden böyle değildi. Hem bu kadar fazla İİBF yoktu hem de kontenjanlar bu kadar fazla değildi. Eskiden okullar yüksek giriş puanlarıyla az sayıda öğrenci alıyor ve iyi yetişmiş mezunlar veriyorlardı. Şimdi bütün üniversitelerde benzer bölümler var. Bazı üniversiteler, belki giriş puanları nispeten yüksek olduğu, belki öğretim kadroları iyi olduğu, belki olayı daha ciddiye almaya devam ettikleri için daha kaliteli mezunlar veriyorlar. Bunun sonucunda da işe alım yapanlar kişinin yetişmişliğine değil, hangi okuldan mezun olduğuna bakıp ona göre karar verme kolaylığına gidiyorlar. Oysa sınavın, mezun olunan okula göre değil kişiye göre karar verecek biçimde objektif yapılması gerekir. Bazen en iyi okullardan kötü, en kötü okullardan iyi yetişmiş mezunlar çıkar. Bunu görebilmek için sınavı yapanların objektif davranarak biraz çaba göstermesi, kolaycılığa kaçmaması gerekir.
İŞSİZ İİBF MEZUNU SAYISI ÇOK FAZLA
Sorunun son dönemde büyümesinin bir nedeni daha var. O da İİBF mezunlarının çalışmak için girebilecekleri alanlara başka bölüm mezunları arasından da eleman alınmasına izin veren düzenlemeler yapılmış olması. Bu tür düzenlemeler kuşkusuz kamu kesimi için geçerli. Özel kesim zaten istediği alana istediği okul veya bölüm mezunlarını alabiliyor. Kamu kesiminde en uç düzenleme vergi müfettişliği gibi son derecede teknik bir işe İİBF gibi o alanla ilgili eğitimi almış olanların yanında konuyla ilgisiz görünen bölümlerden (fen ve edebiyat bölümleri gibi) mezun olanların da girmesine olanak sağlayan düzenlemelerin hayata geçirilmiş olması. Söz konusu işlere, İİBF dışındaki bölüm mezunlarının kendi bölümlerinde okudukları ve çalışılacak alanla ilgisi olmayan derslere ağırlık verilen sınavlarla alınmaları sorunu iyice büyütüyor. Vergi müfettişliği yalnızca bir örnek, kamu kesiminde İİBF mezunlarının yetişme alanıyla ilgili birçok göreve benzer şekilde atama yapılabiliyor. Özel kesimde ise başta bankalar olmak üzere birçok kuruluş İİBF mezunlarının yetişme alanlarına başta mühendislik bölümlerinden olmak üzere eleman alabiliyorlar. Eğer mühendislik okumuş bir kişi bunun üzerine ekonomi veya işletme yüksek lisansı yapmışsa bunun uygun bir atama şekli olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü bütün dünyada benzeri uygulamalar var. Ne var ki konu onunla sınırlı kalmıyor ve diğer dalları da kapsayacak biçime bürünebiliyor. Bu durumda İİBF mezunlarının girebileceği işlere başka dallardan mezun olanlar alınınca işsiz İİBF’li sayısı da artıyor.
İİBF MEZUNLARININ BAŞLICA SORUNLARI
-
Kadro sorunu: Her sene yeni mezun olanlarla birlikte yüzbinlerce açıkta genç beklerken alım yapılan kontenjan 4000-5000’lerde kalabiliyor. Bu da gençlerin ümitsizliğini arttırıyor.
-
Süreç çok uzun: KPSS’den yüksek puan alsalar bile kurum sınavı, kurum mülakatı, çağırılma ve bekleme süreleri derken bir yılı geçen süreçler gençleri yıpratıyor.
-
Özel sektöre başvurduklarında da onlara “Her an kamuya yaptığı başvuru onaylanıp ayrılabilir” gözüyle bakılıyor, kalıcı görülmüyor bu yüzden de tercih edilmiyorlar.
*KPSS’den 100 üzerinden 100 yapmanın bile yetersiz olduğu bir durum var. Daha sonra kurum sınavı ve arka arkaya mülakatlar yapılıyor, öyle ki 5. 6. Mülakatta elenen adaylar oluyor, bunun o gencin üzerindeki etkisini düşünebiliyor musunuz?
*Bütün bu sınav, mülakat vs. süreçleri sırasında hiçbir gelirleri olmamasına rağmen sınav ücretlerini ve sınavların yapıldığı illere gidiş-gelişteki maliyetleri karşılamaları gerekiyor. Kadro sayısının artmamasına rağmen sınav başvuru ücretleri ve tercih ücretleri artıyor.
*Aile baskısı, çevre baskısı, psikolojik rahatsızlıklar, bunlara bağlı fiziksel rahatsızlıklar çok ciddi etkilere ulaşmış durumda. Üç yıl ders çalışmaktan keratokonus (kornea bozukluğu) hastalığına yakalananlar var.
- Mülakatlar sırasında ve sonrasındaki referans konusu gençlerin sisteme güvenini azaltmış durumda. Referansı, çevresi olmayan gençler havlu atmış ya da atmaya yaklaşıyor. Referans konusunun adilane işlemediğini düşünüyorlar.
- Çok farklı bölümlerde okuyan gençlerin maliyede görev alması mümkün iken İİBF mezunları kendi bölümlerinden başka yerlere yerleştirilemiyor. Adeta kapana kısılmış vaziyetteler, çıkar yol bulamıyorlar.
- Sınav yerlerinin 17 ile düşürülmesi gençleri çok zorluyor. Buna bir çözüm geliştirilebilirse zaten geliri olmayan bu gençlerimiz ciddi derecede bir külfetten kurtulacak.
- Bu karmaşa içinde yılları geçen gençlerimizden bekar olanlar evlenemiyor, evlenebilmiş olanlar dünyanın en güzel duygusu olan evlat sahibi olmaktan mahrum kalıyor. Aile yapımız ve nesillerimizin devamı zarar görüyor.
- Alımların 4001’e göre yapılması, yani herhangi bir lisans memuru olma şartı 4 yıllık herhangi bir bölüm mezununu İİBF mezununun önüne geçirebiliyor. Zaten çok ciddi sayıdaki İİBF mezunu sayısına bir de bu 4001 durumu eklenince mızrak çuvala sığmaz oluyor.
ÇÖZÜM İÇİN NE YAPILMALI?
İİBF mezunları çözüm için kendilerinden gerekeni yeterince yerine getiriyorlar. Hükümetle, bakanlarla, devlet personel başkanlığı ile vs. iletişime geçiyorlar, imza kampanyaları düzenliyorlar, internet ortamında TBMM’ye dilekçe yazıyorlar, uzmanlarla görüşüyorlar, televizyon, yazılı basın ve sosyal medyada seslerini duyurabiliyorlar. Bu bakımdan oldukça başarılı olduklarını söyleyebiliriz ve ortaya koydukları performansla tebrik edilmeyi hak ediyorlar. Bu yüzden İİBF’lilerden daha çok şimdi artık sorumluluk sahibi olan kişi ve kurumlara iş düşmektedir.
Atama yapılmalı
Her şeyden önce devletin arz ettiği kadro sayısı İİBF mezunlarının talebini karşılayacak düzeye çıkarılmalıdır. Eğitim Fakültesi mezunlarından nasıl ki her yıl 40-50 bin öğretmen ataması yapılıyorsa, aynı şekilde İİBF mezunlarından da aynı miktarlarda kişinin kamuda işe girmesi sağlanmalı ve bunun planlaması yapılmalıdır.
Mezunlara kadro açılmalı
Her ilde ve büyük şehirlerde açılan her yeni üniversiteye İİBF açılması mezun sayılarını şişirmektedir. Eğer bu fakülteleri açmış ve öğrencileri de artık mezun etmiş isek, bunlara iş imkânı sunmak zorundayız. Yok, eğer mezunlara yeterince kadro açamayacak isek, bölüm ve öğrenci sayıları/kontenjanları bakımından yeni bir planlama yapmak zorundayız. Bunun için de ilgili kurumların YÖK ile YÖK’ün de İİBF’lerle koordinasyon kurması gerekmektedir. YÖK yeni fakülte ve yeni bölüm açarken ülkenin ihtiyaçlarına göre yeniden planlama yapmalıdır (YÖK’ün bu konuda önemli çalışmaları olmakla beraber, bunları sonuca dönüştürmesi gerekmektedir).
DPB Kurumlarla koordineli çalışmalı
Devlet Personel Başkanlığı’nın (DPB) bütün bu işlerde ve gerekli koordinasyonu sağlamada her halde önemli bir rolü olmalıdır. Örneğin genel idare hizmetleri kadrolarında boşluklar varsa, bunların İİBF mezunlarıyla değerlendirilmesi için gerekli çabaları göstermeli ve personel ihtiyacı olan kurumlarla koordineli çalışmalıdır. Vatandaşların kamu kurum ve kuruluşlarında nasıl kuyruk beklediğini hepimiz -biliyoruz değil- yaşıyoruz. Kamu kurum ve kuruluşları da sürekli personel açığı olduğunu ileri sürüyorlar. Kadrolara yeterince personel alınamadığı için vatandaşlara da yeterince hizmet sunulamıyor. O halde söz konusu kamu kurum ve kuruluşları özellikle genel idare hizmetleri sınıfı için sınav açarken ve Devlet Personel Başkanlığına ihtiyaç bildirirken, ihtiyaçlarından daha azını talep etmemelidir.
Uzmanlıklar yok sayılmamalı
Memuriyete giriş sınavlarında herkesin mezun olduğu ve uzmanlık kazandığı alana göre adil bir şekilde işe yerleştirilmesi, bunun için sınav ve işe yerleştirme sisteminin aksayan yönlerinin gözden geçirilmesi ve sorunların giderilmesi gerekmektedir. Tekrardan kaçınarak basitçe söylemek gerekirse, İİBF için uygun olan kadroların ilanlarında belirlenen koşullar arasında biyoloji ve kimya bölümü mezunlarının da sınava girebileceği gibi ibareler düzeltilmeli ve 4001 gibi uzmanlığı yok sayan ibareler kaldırılmalıdır.
Not: Derlemede Ömer Ekinci, Prof. Dr. Şevket Tüylüoğlu ve Mahfi Eğilmez’in yazılarından yararlanılmıştır.