ÖLÇME SEÇME VE YERLEŞTİRME MERKEZİ BAŞKANLIĞINA
12 Ağustos 2018 tarihinde yapılan Sayıştay Denetçi yardımcılığı eleme sınavının iptal edildiğine yönelik mahkeme kararı yazısı sosyal medya, haber siteleri ve birçok alanda paylaşılmıştır. Olayın ciddiyetinin artması üzerine yazılı sınava girmeye hak kazanan ve 13-14 Ekim tarihlerinde yazılı sınava katılan 225 aday üzerinde tedirginlik oluşturmaktadır. Söz konusu adayların uzun süredir bu sınava hazırlandığı, daha önce e-sınav olarak yapılan sınava bu adayların da katıldığı göz önüne alınırsa Türkiye'nin dört bir yanından gelip, 2 gün, 4 oturum boyunca bu sınava girdiği ve bu sınav için büyük masraflar üstlendiği düşünüldüğünde büyük bir mağduriyet oluşturmaktadır. Ayrıca davacı arkadaşın e-sınavın iptalinden sonra ÖSYM tarafından ilan edilen yeni sınav şartlarını kabul ederek sınava katıldığı ve sınav sonucunun başarısız olması nedeni ile bu davayı açtığı ortadadır. Eğer ki sınavı başarılı olsa idi bu davayı açmayacağı ikinci sınav ilanı geldikten sonra davayı açmamasından açıkça anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun;
“Madde 2 - Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” denilmektedir.
Davacının bu dava da bütün adaylar için var olan ve kendisinin fırsat eşitsizliği olarak öne sürdüğü durumun daha ikinci sınav yapılmadığı ve yapılmayan bir sınavın zorluk derecesinin bilinemez olduğunu bu nedenle adayların kendilerini değerlendirmelerinin mümkün olmadığını bu sınavın puan sınavı değil sıralama sınavı olduğunu ve adayın puanı ne kadar yüksek olursa olsun tamamlanmayan bir sınavda sıralamanın oluşmayacağını ve de elektronik ortamda ilk defa yapılan bu sınavın elektronik ortama adapte olamamış kişiler için aslında bir fırsat eşitliği olarak sunulduğunu, soruların açıklanmasının sonuca etki edecek bir etken olmadığını yapılan sınava sonradan bir müdahale olamayacağı nedeniyle sonucun açıklanmasının sıralamayı değiştiremeyeceğini kendisinin de bu durumu bildiğini ve de ikinci sınava başvuru yaparak kabul ettiğini, kendisinin sınav sonucundan sonra davayı açmasından ve davasında ileri sürdüğü bu durumlardan haberdar olduğunu ve durumunu bilerek ve kabul ederek sınava girdiği, sınava girmeden önce bu duruma karşı yasal haklarını kullanmadığı karar verilirken dikkat edilmesi gereken önemli hususlardan sadece birkaçıdır. Davacının Türk Medeni Kanununun 2. Maddesinde belirtilen hakkın kötüye kullanılması durumuna sebebiyet verdiği açıkça ortadır. 13-14 Ekim 2018 tarihlerinde yazılı sınava katılarak arada geçen sürede diğer sınav başvurularını değerlendiremeyen, maddi kayıp yaşayan ve manevi boyutunun (klasik sınava çalışma zorluğu, ailevi ve çevresel ilişkiler vb.) ise adaylarda yarattığı etki düşünülerek karar verilmemesi halinde adaletin tam olarak tesis edilemeyeceği aşikardır. Eğer sınavın iptal edilip yeni bir sınav yapılması durumunda 2 ay içinde yeni bir sınav yapılamayacağına göre yeni yılda 35 yaş şartına takılan insanların olacağı mevcut şartların değiştirilmesi durumunda çok daha fazla insanın mağdur olacağı da dikkate alınmalıdır.
Kurumunuzun konu hakkında yazılı sınava giren adayları bilgilendirmesini ve muhtemel mağduriyetin giderilmesi adına gereğinin yapılmasını arz ederim.