Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
Steve Jobs’un ölmeden önceki son sözleri:
“İş dünyasında başarının zirvesine ulaştım. Diğerlerinin gözünde hayatım mükemmel bir başarı misaliydi.
Gel gör ki, iş dışında çok az mutluluğum oldu. Sonuçta, maddî zenginlik hayatımın gerçek bir parçasıydı, artık alışmış olduğum.
Şu anda, hasta yatağında yatarken ve bütün hayatımı hatırlayıp gözden geçirirken fark ediyorum ki; o kadar gurur duyduğum herkes tarafından tanınma, takdir edilme ve bu maddî zenginlik, yaklaşan ölümle soluyor ve anlamını yitiriyor.
Karanlığın ortasında yaşam destek ünitelerinden çıkan yeşil ışıklara bakıyor, onların mekanik seslerini işitiyorum, ölümün nefesinin giderek yaklaştığını hissediyorum.
Artık biliyorum ki; hayatımızı idâme ettirecek kadar maddiyata ulaştığımızda maddiyatla alakası olmayan meselelerin peşinden gitmeliyiz. Maddiyattan daha önemlidir, olmalıdır bu meseleler.
Belki ilişkilerimiz, belki sanat, belki de daha genç olduğumuz zamanlardan bir rüya, bir emel. Hiç durmaksızın maddiyat peşinde koşmak bir insanı yoldan çıkmış bir varlığa dönüştürür, aynı benim gibi.
Tanrı bize hisleri diğer tüm insanların kalbindeki sevgiyi hissedebilmemiz için verdi, maddiyatın bizi uyutarak yönlendirdiği yanlış algılar için değil.
Ömrüm boyunca kazandığım paraları yanımda götüremem, götürebileceğim sadece sevgiyle beslenmiş hatıralarım.
İşte bunlar gerçek zenginliğin, senin yanında hep kalacak olan, sana devam etmen için güç ve ışık verecek olan.
Sevgi bin kilometre boyunca gidebilir. Hayatın sınırı yoktur. Arzu ettiğin yere kadar git. Yükselmek istediğin kadar yüksel. Hepsi senin yüreğinde ve ellerinde.
Dünyadaki en pahalı yatak hangi yataktır? ”Hasta yatağı.”
Arabanı sürmesi için bir adamın olabilir, sana para kazandıracak insanların olabilir, ama senin için hastalığını yaşayacak kimseyi bulamazsın. Kaybedilen maddiyat tekrar elde edilebilir. Ama kaybettiğinde tekrar elde edemeyeceğin bir şey var: Hayat.
Biri ameliyat odasına girdiğinde bitirmesi gereken bir kitap olduğunu farkeder: ”Sağlıklı Yaşam Kitabı”.
Şu anda hayatın hangi aşamasında olursak olalım, zamanı geldiğinde perde inecek.
Ailene, eşine, arkadaşlarına duyduğun sevgindir asıl hazinen. Kendinle iyi geçin.
Diğerlerini daima sev ve şefkat et.” -
. . . . . . . . .
-
...
Sana insandan bahsedeyim biraz çocuk. Her gün camından dışarı bakınca, kapıyı örtüp çıkınca, sokağa adım atınca onlarcasını, binlercesini gördüğün insandan.Misal, yolda yürürken yanından geçtiğin insanların yüzlerine bak. Giyim kuşamlarına, saçlarına, ellerine bak. Aynı anlamsız şarkının rastgele saçılmış sözleri kadar anlamsızlar. Bir kelime anlam yüklenmeden kendisine sadece harf dizisidir, o kadar. Anlamlı şekilde sıralanmadan evvel de öyle. İşte onlar farklı isimler, bedenler, kokular ardında kadınlar ve erkekler, hepsi aynılar. Hepsi birbirlerine benziyorlar. Birbirlerine benzemekten mağrur hepsi. Kalabalıkta saklanmanın en güzel yoludur kalabalığa benzemek. Saklanıyorlar, her şeyden evvel kendilerinden. Hepsinin kendi güzellik derecesi, yakışık tanımı var. Hepsi bir yerleriyle övünüyorlar. Verecek bundan daha fazla şeyleri yok. Bundandır ki birbirlerinde buldukları şeyleri sende aramıyorlar. Sen onlara bunu sunmazsan seni görmüyorlar. O körlüğün ardında çocuk, özgürleşeceksin. Onlar gibi görünsen bile, onlardan olmayacaksın. Senin söyleyeceklerine onlar sağır, senin varlığına onlar ürkek, senin düşlerine onlar korkak. O nedenle çocuk sen güçlenecek, bilmeksizin hepsini kullanacaksın. Hepsinden bir şeyler alacak, yerlerine de bir şey koymayacaksın. Çevrene çizdiğin alevden çemberi geçebilenler, sınanmışlar, keşfetmişler senin kalende yaşayacaklar. Onlara ruhundan verecek, onların zihninden alacaksın.
Geriye kalanlar? Onlar, bu keşmekeşin içerisinde, köle gibi yaşadım zannederek ölecekler.
Sen ölümüne kopardığın her takvim yaprağında, bir daha dirileceksin.
Sen, insandan da insan olacaksın. -
-
-
Deli dedikleri, etrafında neler döndüğünü çözmeye başlamış bir insandır; hepsi bu..
William S. Burroughs
-
Özelde is bulamadım devlete atanamadim evlilik yapacak vakit olmadı
Şimdi hem ıssız hem eşsiz bir ev hanimiyim hak ettimi asla neden böyle oldu ,;( kaybettim -
. . . . . . . . .
-
...
Yüzüm biraz çiçeklendiyse, sesinin ılıman ikliminden aldı suyunu ve sıcağını.
Dizlerinin dibinde, yüzünü seyrede seyrede keşfettim bulutları.-Şükrü Erbaş
-
"İllaki çiçek hediye edeceksen tohum hediye et.
Boşver!
Kopartma canından çiçekleri.
Merak edene sorarsın;
Elinde ölen bir çiçek mi? Yoksa seninle can bulan bir çiçek mi?" -
Önümde göz alabildigince açılan hayat, bitmez tükenmez düşmanlıklar, acimasizliklar, beş para etmez şeylere sahip olma uğruna verilen bitmez tükenmez kirli savaşlarla doluydu. Bense yalnız kitap pesindeydim, kitap dışında hicbirsey umrumda değildi. "Benim Üniversitelerim"
-
...
Ben karanlığın düşbaz evladı,
Şehrin damarlarına basa basa yürüyor,
Gölgede saklanmış dağlara omuz atıyorum.
Gecelerde yanımda gölgem bile yok,
Cebimde tütün,
Ağzımda ıslık,
Turuncu sokak ışıkları altında,
Hayaletler, hayal ettiğimden çok. -
...
bugün değilse yarın
olmayan olur da
yağarsa kar
o en sevdiğim beyaz örtü
görmek istemediklerimi örten
duymak istediğim sessizliği sunan
-sanki kar yokken üşümenin de anlamı yok-
bütün o kırıp döktüklerimizi bir nebze olsun kapatmıyor mu
dağınıklığımıza bir perde misali
bir tabloyu seyreder gibi dakikalarca izlemek mucizeyi
ilkbaharda çiçekler açarken
sonbaharda dökülürken yapraklar
bir ömrü izlemek gibi
… -
...
Aynılardan farklı ol
Farklılarla aynı olma diyorsun öyle mi?Evet aynen öyle.
İyi ama senin dediğin cam olmak, ayna değil.
İkisi de katı, ikisi de kırılmıyor mu nihayetinde donuk bir bakış karşısında? Kimi kendisini görmeyecek sende, kimisi de ardını görmek isterken seni. Çarpacak ve netice değişmeyecek.
Evet öyle. Peki ya olmaz dediklerin?
Ben demedim, sen dedin onları. Ben onayladım sen duymazdan geldin.
Hayır onu demiyorum.
Bal gibi onu diyorsun, bir kere de yüzleş.
Yüzleşsem neyi değiştireceğim ki? Ne zamanı geri alabilirim, ne geleceği kurabilirim düşlerimce. Ne istiyorum biliyor musun?
Biliyorum.
Her haltı da biliyorsun neymiş peki?
O dediklerin olmaz, hayat roman değil, insanlar iyi değil, sen de bir Mani değilsin ya da Güneş.
Sen gölgenin içinde kayıp bir gölgesin.Güneş olmak... Her gün milyon kez helyumlarını patlatıp galaksiyi ısıtmak ve ışıtmak. İnsan sisteminde zihin, yürek ve ruh. Kimi ruh her zaman bir Ay ardına düşer de gölgesini serer üstüme. Güneş de olsak mukadderatımız mı bu yani?
Ben daha kısa anlatmıştım. Yine çok konuştun.
Sen suflörsün, fısıldadıkların bende kelimelere dönüşüyor. Uzun cümlelere, vakitsiz bir tirada, bazen söylenmesi gerekenlere kimi zaman da susulması lazım gelenlere.
Ya hiç süzgece sokmuyor ya da süzgeçte tıkıyorsun be adam. Ortan yok mu senin?
Ortada değil kenarda yaşıyoruz cancağzım. Pencere pervazlarını, kaldırım köşelerini, çizgilerin hemen yanını seviyoruz.
Ya birisi iterse bizi?
Ya birisi çekerse içeri?
İkisinde de düşmek var. Göze alıyor musun?
Ben düşersem sen düşmeyecek misin? Ben alıyorum. Kılıçlar bilense, çevrilse sivri uçları bize, getirip saplamalarını beklemek mi? Gidip göğsümüzü yaslamak mı evladır? Kimseye bırakmam kanımın hükmünü.
Çoğul konuş bir kere de egoist herif.
Biz yani. Anla işte. Siz ya da sen ne farkeder? Bendeki seni, sendeki beni değiştirir mi?
Onu doğru dedin. Bile bile atlayacak mıyız?
Ne istiyorum biliyor musun?
Biliyorum dedim ya.
İşte onlar. Hepsi. Ya da hiçbiri. Ilık, kadifeden.
Kırılacak eşyaları sarmalar gibi.
Sarmalar gibi evet.
Her neyse çayını soğuttun, sigara söndü, hava kapandı, vakit geç oldu.
Geç oldu.
-
…
biten bir şiirdi çocuk
dokunulmaması gereken bir anda
örtü birden kalkınca
afalladı genç adam
sonra eskiden yaptığını hatırladı
unutmanın sırrını
en iyisi sessiz bir veda
hayallerden uzağa
… -
. . . . . . . . .
-
"En uzun yoldur insanın içi..."
Cahit Zarifoğlu
-
Acaba bi demlik çay mı içsem yoksa icra iflas mı çalışsam ...
-
Rahat uyu, çoook uzaklardan üzerini örttüğüm.
-
...
Kum tanesiydim,
Rüzgar taşıdı,
Yağmur taşıdı,
Sürüklendiğim yerde biriktim.
Lava bulandım, tortullaştım.
Kaya oldum.
Katı, biçimsiz ama sağlam.
Rüzgar esti,
Yağmur yağdı,
Aldı götürdü benden bir şeyleri.
Yavaş yavaş düzeldim,
Bir yüzüm içinde bin tane küçük yüz sakladım.
Her keskin ucumda bir tehdit,
Dibimde bir yuva belki bir ceylan yavrusuna ya da
Tepemde bir dağ kartalına.
İnsan geldi sonra bir gün,
Keskisini sapladı içime,
Oydu ve boşalttı,
Yerine kendisinden ne varsa onu bıraktı.
Rüzgar esti,
Yağmur yağdı,
Bir yüzümde gizli bin yüzümü de alıp,
Götürdü yeniden bir kıyıya.
Binbir kum tanesi oldum sonra,
Toplandım,
Pişirildim yeniden katılaşmak uğruna.
Cam oldum.
Yine katı ama kırılgan,
Sustum.
Sakladım.
Sırlandım.
Ayna oldum.
Gözüyle bakan beni gördü sadece,
Gönlüyle bakan kendisini.
Ruhuyla bakan ayna oldu karşımda,
Seyredurduk birbirimizi.