Bizdeki ihracatın %50 ila %60'ı Dahilde Işleme Rejimi ile yapılmaktadır. Bu rejim ne demektir: Dahilde işleme rejimi: İhracatı destekleme, ihracatçıyı teşvik etme rejimidir. Bu rejimde; İhracatçının üreterek, yurtdışı edeceği malın üretiminde kullanılan hammadde, yarı madde, mamul, ara malı, ambalaj ve benzeri malların ithal edilmesinde veya yurtiçinden temin edilmesinde çeşitli muafiyetlerin sağlandığı bir rejimdir. Örneğin, yumurta ihracatçısı bir firmayim: Tavukların yemleri olan buğday ve mısırı devlet diib kapsamında bana tesvik li veriyor. Bunları ya yurtdışından Gümrük ve Kdv istisnası ile alıyor ya da devlet tarafından yurtiçi TMO'dan aynı istisnalar ile alıyorum. Burada tek taahhüdüm, DİİB kapsamında yeterli ihracatı gerçekleştirmek. Buda genel hatları itibariyle dışa bağımlı bir ihracat sistemi anlamına geliyor.
Koltuk takımımı ihraç edeceğim, koltuk süngerini Bangladeşten getirtiyorum. Döner koltuk ayaklarını Çinden getirtiyorum. Sert şeker üretmek için içinde kullanacağım şekeri, eski ismiyle Türkiye Şeker Kurumundan alıyorum. Halı, tekstil ürünlerimi üreteceğim bunlarda kullanacağım ipliği, kumaşı Çinden getiriyorum. Peki, bu ne anlama geliyor: Dışa Bağlı Ekonomi, dışa dayalı ekonomi.
O halde, benim ülkemin ihracat gerçekleştirerek para kazanmasının tek yolu: kur artışını, tl'nin değer kaybetmesini önlemek. Başka türlü hem üretim için aldığım hammaddeden daha az ürün alabiliyorum hemde yurtdışına ihraç malımı dolar bazında daha ucuza satmış oluyorum.
Bizim gibi üretimini sürdürebilir hala getiremeyen, ithalata dayalı ihracat politikasıyla hareket eden ülkelerde maalesef ekonomik kriz çıkması çok basit saiklere dayanabiliyor. Kur yükseldiği an, piyasanın daralması an meselesi demektir. Dış piyasada hammadde, ara mal fiyatları arttığı an piyasa daralır demektir. Ülkeler arası ikili ilişkiler zayıfladığı an piyasa daraldı demektir. Kısaca, az gelişmiş ülkeler dışa bağımlı, sürdürülebilir ekonomiden beslenir. Bu da her an kriz sinyali içerisinde ihtiyatlı davranılması anlamını taşır.