Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
“ Acelem var geçliğim gidiyor”
Bugün memleketim ankarada araç kullanırken önümdeki eski kasa şahinin arka camına yazılmıştı ilk başta pek anlam veremedim hatta saçma dedim ama klasik bizim sincanın araç arkasına yazılan yazıları gibi düşünürken birden çok anlamlı gelmeye başladı buradaki atanamayan ilan bekliyen mülakattan elenen yada işini beğenmeyip daha iyi bir iş için caba sarf eden ve emek veren bizler için çok anlamlı geldi. Acelemiz var hayallerimeze kavuşup yaşamak için..
-
...
Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.
Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni taptaze bir "sen" zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.
Hakk'ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacak demektir.
Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.
Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu sebepten "ne yapalım kaderimiz böyle" deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatına hakimsin, ne de hayat karşısında çaresizsin.
Hakk'a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır, emin bir beldede yaşar.
"Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?" diye sormak için hiç bir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşk'ın ise hiç bir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır merkezinde, ya da dışındasındır hasretinde.
Şems-i Tebrizi
-
/ve kendime/
...
Hileden, desiseden endişe etme. Eğer birileri sana tuzak kuruyor zarar vermek istiyorsa, Allah da onlara tuzak kuruyordur. Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sistem karşılıklar esasına göre işler. Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer. O'nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz, Sen sadece buna inan.
Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutanda benlik zannı değil hiçlik bilincidir.
Hakk'a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp... Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız. Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar, kimimiz ise ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.
Başkaları tarafından kınansan, ayıplansan, dedikodun yapılsa hatta iftiraya uğrasan bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kötü laf etme. Kusur görme. Kusur ört.
Şu dünya bir dağ gibidir. Ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır. Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır. Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.
Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak, nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.
Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.
Kusursuzdur ya Allah, O'nu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan'dan ötürü yaradılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne de layıkıyla sevebilirsin.
Başına ne gelirse gelsin karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Dileğin gerçekleşmediğinde de şükret.
Şems-i Tebrizi
-
@paretowilfredo Ben de sabah Hz.Şems’in Hz.Mevlana’ya yazdığı şiiri/mektubu okumuş, buraya da bırakayım diye düşünmüştüm. Siz Şems’ten alıntılama yapınca neyse sonra bırakayım dedim ama eşlik etmiş gibi sayın, tevafuk.
" …
Ey Rüzgar !
Daha yavaş es,
Çünkü güzel kokuyorsun.
…
Aşk yoludur
Aşkı kalemler yazmaz ki
Kitaplarda bulasın.
Yalnız kalırsan yalnız olmadığını bil
Dertli isen Dermanın olduğunu bil
Hiç bir şeyin sahibiyim deme
Emanetçi olduğunu bil.
…
Ey Aşk,
Sen öyle bir kişisin ki
Dünya tokları,
Senin vuslatının acılarıdır.
Şeytanda insani özelliklerin birisi hariç hepsi vardır,
Şeytanda eksik olan tek nimet Aşk…
Şeytanın insanı çekememesi
“Aşksızlığındandır”.Şems-i Tebrîzî
-
@plansız Ne iyi ettiniz eşlik ederek. Hoş bir tevafuk olmuş evet. Ben de bugün okuduğum diğer bir metni Mevlana'dan Şems'e dair bir şiiri paylaşayım tamamlanalım.
Olduğum gibi kim görebilir beni?
Ne rengim var benim, ne nişanım.
Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama,
Hem o sırlarım ben, hem de o sırları saklayanım.
Bu gönül ne vakit durulacak bilmem.
Ama şu anda hiç kımıldamadan duran da benim,
Yürüyüp giden de ben.
Ben bir denizim, kendi varlığı içinde taşan.
Uçsuz bucaksız, alabildiğine geniş, kıyısız, hür bir deniz.
İki dünya da yok oldu gitti bende.
Artık ne bu dünyadan sorsunlar beni, ne o dünyadan.
Sen bizim tıpkımızsın dedim ey can!
Amma yaptın dedi, o da ne demek.
Şu gördüklerin hep benim.
Yoksa dedim sen O musun?
“Hey, kendine gel! Sus!” dedi.
“Benim ne olduğum dile gelmez…”
Öyleyse dedim sana işte dilsiz, dudaksız konuşan biri.
Yoklukta ayaksız yürümedeyim, gökteki ay gibi.
İşte sana elsiz ayaksız durmadan koşan biri.
“Böyle koşup durmak” dedi bir ses; “senin nene gerek?””
Bak bana, apaçık ortadayım da gene gizliyim.
Sen beni gör asıl beni!
Eşi bulunmaz bir gizli maden olmuşum.
Eşi bulunmaz bir deniz olmuşum ben.
Tebrizli Şems’i gördüm göreli.Mevlana Celaleddin Rumî
...
Güzel bir uşşak taksim ile iyi gider.
-
"Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
Bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya
Aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı
İlkönce damarlarımızda duyuyoruz çağıltısını
uzak iklimlerin
Kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden
Bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda
Sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz:
Bize ait olan ne kadar uzakta!"Bize ait olan ne kadar uzakta??
-
Hadi inşAllah
-
@kussesi ismet özel sebeb-i telif. münacaat'dan ötesini ne okudum ne dinledim. mazot şiiri de harikadır.
-
"Peki İstanbul ya ben"
-
@müstatil
ve "mataramda tuzlu su"
...
Uzak nedir?
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için
gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Başım açık, saçlarımı ikiye
ortadan ayırdım
kimin ülkesinden geçsem
şakaklarımda dövmeler beni ele verecek
cesur ve onurlu diyecekler
halbuki suskun ve kederliyim
korsanlardan kaptığım gürlek nara
işime yaramıyor
rençberlerin o rahat
ve oturmuş lehçesinden tiksinirim
boynumda
bana yargı yükleyenlerin
utançlarından yapılma mücevherler
sırtımda sağır kantarı gizli bilgilerin
mataramdaki suya tuz ekledim, azığım yok
uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
... -
"Bir hayatı,ısmarlama bir hayatı bırakıyorum
görenler üstünde iyi duruyor derdi her bakışta"Evet, dinlemek imkanı da var şiirleri ama erbain'den kendime okumak daha güzel oluyor, tavsiye o zaman
-
Yağmur yağacak, peki.
Yağsın ve bitsin,
Bir uzaklığı teraziyle ölçer gibi
Göğsümde yoğunlaşan sıkıntı.
Ve
Masamın üstü karmakarışıkŞiirlerin de eski tadı kalmadı...
Edip Cansever
-
şahikalar üstünde meydan okur bu erler
yaklaşacak düşmana mezar olur bu yerler
bağlayamaz bir kuvvet bu kasırga milleti
tarihlere sorun ki bize "Ölmez Türk" derler. -
"İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi ve kronik şüpheci olmayı öğrenir. Bu gerçekleştiğinde artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların “tecrübe” dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kesmiş bir insana “tecrübeli” denir."
Sigmund Freud
-
"Kavga etmek yerine küfretmeyi seçen ilk insan uygarlığın kurucusuydu."
Sigmund Freud
-
@otuzyılsavaşı Her şeye rağmen inanmak, güvenmek, sevmek ve dünya düzeninin daha doğrusu içinde bulunduğumuz çağın zorunlu sonucu olarak dengesi ayarlanmış biraz şüphe belki daha iyi bir ihtimaldir. Ne için diyebilirsiniz? Dünyada bulunmak imtihanı için. Ben insanların tecrübeli kelimesini müspet manada kullandığını sanıyordum, en azından bizim toplumumuzda böyle olduğunu düşünüyorum. Kinayeli kullanımlar hariç tabi. Halbuki Freud, burda bana göre menfi bir anlamdan bahsediyor. Kalbiyle bağlantısını kesmiş bir insana demiş, ben de kendimce bir itirazın sonucu olarak şerh düşmek istedim, kalbiyle bağlantısını kesene insan mı denir?
-
@kussesi kendi sesinden dinlemenizi tavsiye ederim.
-
@plansız
bazen de her şeye rağmen inanamazsın, güvenemezsin, sevemezsin ve şüphe duyarsın. Freud "tecrübe" der siz başka bir şey.pek de önemli değil. "imtihan" konusuna ise hiç girmek istemiyorum..kalbiyle bağlantısını kestirene ne denir? -
@otuzyılsavaşı Kalp ile bağlantıyı kesen/kestiren meselesini insan odaklı konuştuğumuz için külli iradeden bahis açmadan yorum yapayım o zaman. Bana göre kalp ile bağlantıyı kestiren şeklinde bir yaklaşım suçlu aramak gibi bir girişim olur ki insan ilişkilerine ben böyle yaklaşmıyorum. Her ne olduysa bu iki ya da daha fazla tarafın karşılıklı davranışları sonucu olmuştur ve bunlar arasında neden-sonuç ilişkisi mevcuttur. Ama her durum, olay sonucunda insan yine kendiyle/kalbiyle/vicdanıyla baş başa kalır. İşte bu aşamada iş bize düşer : Neyle karşılaşırsak karşılaşalım ceza kesmek arayışı içinde mi olacağız –kendimize ya da diğerlerine- yoksa yaşadıklarımızdan alabildiğimiz/almamız gereken dersi alıp yolumuza devam mı edeceğiz. Sanıyorum kalp ile bağlantıyı kesmemek bu yüzden de önemli iç hesaplaşma gereği, her daim yapmak zorundayız aksi halde insanlıktan çıkarız. Tüm bu söylediklerim benim hayata bakışımın sonucu tabi. Biraz uzattım, konuşasım varmış
-
...
Gün batıyor, dün yitiyordu ve
yarına uzanan turuncu bir yangın dağının eteklerinde
kızılca kıyametle çalkalanıyordu o mas-mavi sema.
Mavinin tezatı bir renk, kontrastın renklendirdiği ömür deminde,
Bir ölünün fersiz gözleri kadar canlı bir ahenk
Geçmişin geleceği kurşunladığı
Türküleri yasaklanmış, lâl ve ahraz bir cenk.
Bitmişti öykü işte, -bitmese de henüz-
Kitap düşmüştü yere ve kapağı tozlar saçarak kapanmıştı
Bir rafa tıkılmış sonra ve üzeri anı mendilleriyle sarılmıştı.
İçinde tevafukları ve Hak sırrını köşe bucak saklamıştı.Dem.
Bu vakte esir her beden,
Geçecek yürek bu merhaleden
Ruh geçecek elbet bu çemberden.Otuz üç kez çekti kahrı ve
Tesbih etti sabrı bu beden, hem uyanık hem de berzaha ruhu uğurlar iken.
Otuz üç kez hamd etti bu yürek öğrendiklerine, yangınından bezmeden.
ve Otuz üç teslimiyet diledi, onu hem bu derde salan hem onu var edenden.Üç hâlim vardı beni vâr eden,
Dinmez ruhum ve bir yürek ateşi cehennemden
ve aczi omuzlarında yükselen topraktan bir beden.Üç merhaleydi içinden geçtiğim
Yangın ile tükendim önce, kül oldum üç hâlimle.
Küle yağmur yağdı dağ oldum da yüceldim çorak toprak üzerinde.
Üç bin yıl saklayıp ben yangınımı içimde
Patladım volkan gibi püskürdüm mavi göğe.Ah bu onulmaz, dayanılır gibi görünse de dayanılmaz
hasret bedeni ayakta tutan omurga gibi acıyı
otuz üç dilime böldü sanki binlerce yıllık ömrümde
Soluğum kesiliyor aynalardaki hayaleti kucaklarken
Hem bir hayaleti sarmanın farkı ne,
Kendi kendine deli gömleği giydirmekten?...
//Bin yıllardan bu yan, bura uşağı
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü değil bu
Gökte yıldız burcu değil
Otuz üç kurşunlu yürek
Otuz üç kan pınarı
Akmaz,
Göl olmuş bu dağda.//Ahmed Arif - Otuz Üç Kurşun