Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
Gitsem
Huzuru koklasam Ege' de... -
https://youtu.be/wiJrvcEIsrU sinav arifesinde koşuşturan @LioN @onuktekin dostlarım azıcık nefeslenin istedim Rabbim hepinizin yardımcısı olsun 🤲
-
@aroma https://www.youtube.com/watch?v=Jeml6q-XcXk
Bu da benden olsun -
Vay, yine mi keder?
Ama artık yeter!
Yine kapıda kara gecelerVay, çileli başım
Ortasında kışın
İyice beter -
Atanmış olarak uyandiğm ilk gün, kovalanmış birçok sınav ,erken yaşta saç dökülmesi ,onlarca seyehatler , bir kısmında durup acaba boş bir havuzu bardaklamı doldurmaya çalışıyorm diye emekern heba oluşu hissine kapılma, sonunda birgün de iyi birşey için uykusuz bir geçe geçirdm şükür
-
@plansız
"Cehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir."
...
“…Dünyadaki kötülük neredeyse her zaman cehaletten kaynaklanır ve eğer aydınlatılmamışsa, iyi niyet de kötülük kadar zarar verebilir."
...
https://www.youtube.com/watch?v=YwAGiN1KjNE -
Mesele sınavlara tekrar hazırlanmak değil bir daha aynı hevesle o yolları yürüyememek :))
-
"İnce düşünen incinir Mathilda, bu hep böyledir."
-
"Kalbi dürüst olmadıkça kulun imanı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkça da kalbi doğru olmaz."
Hadis-i Şerif
-
Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Mehmet Akif Ersoy -
https://youtu.be/EJCfRx4ETdo
Simsiyah hissediyorum ! -
"Bu iş devletin işi biz ise hizmet makamıyız."
Vali Recep Yazıcıoğlu -
/
Söylemeleri susma gibi bir kişi
Görmemiş geçirmemiş yaşamamış atlatmamış kendisiyle boş
Susmaları bile söyleme gibi bir kişi
Görmüş geçirmiş yaşamış atlatmış başkalarıyla dolu/
-
-
"...yalandır kaygısız olduğum yalan . "
-
@pokuhantes, içinde söyledi: Geceye bir söz bir şiir bırak
Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı. Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım. Hatta babamın bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi. Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki... En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani. Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya zıplaya yürüyerek gelirdik. Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi. Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık. Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi. Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik. Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar,hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik. Kısacası evine gidip gelen elinde mutlaka yiyecekle dönerdi. Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi. Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi. Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi... Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık. Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim. Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum. Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem. Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri. Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok. Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar... Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz.. Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu. Ben kapılarında 'vale'lerin, 'bady'lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir. Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksitini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana. Benim değildir bu kültür. Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder. Nedir bunlar? Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk. Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk. İyi de neden böyle olduk ? Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi?.. 'Her toplum hakettiği gibi yönetilir'derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi?
(Alıntıdır)
90'larda çocuk olmak...https://youtu.be/60jYpNYnp5U
Şu günlerin özlemini iliklerime kadar... -
"Hani her hafta halı saha maçında yenilip, ertesi hafta gene o sahaya çıkmaya benziyor benimkisi. Ben, ya oyunun kendisini seviyorum ya da maçı kaybetmeye o kadar çok alışmışım ki koymuyor artık."
-
Benim hiç hayalim olmadı anne.
Ne seni rahat ettirdim ne kendim ettim rahat.
Bir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat.
Kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne.
Ne omzumda bir dost eli ne saçımda bir şefkat. Say ki yollardan akan şu faydasız çamurdum anne. Say ki ıslanmaktım, üşümektim. Say ki yağmurdum anne. Bunca yıldır gözyaşlarını hangi denizlere sakladın ? Oy ben öleyim,
sen beni ne diye doğurdun anne ?Rahmet ve özlemle Yusuf Hayaloğlu...
-
Kork o mahkemeden ki ,
Hakimin kendisi şahittir. -
nem galdı .