Mona Roza'ya yazdığı veda mektubunu şöyle bitiriyor Sezai Karakoç:
"Beni çıkardığında anlamın bozulmuyorsa, bundan böyle ayrı yazılalım..”
Guy il ilanı il seçimi derken gerildik.. Geceye bir söz bir şiir bırak içinde ne gelirse 📜📜
Arkadaşlar herkese iyi akşamlar diliyorum. ALES sınavına en son sanıyorum bi 4-5 yıl önce girdim. Doktora başvuruları iiçn yükseltmek farz oldu gibi duruyor. Deneme için yayın önerilerinizi (ayrıca önerilerinizi, sanıyorum Sözel soruları biraz değişmiş) almak isterim.
Merhaba dostlar.
2020 Sayıştay Denetçi Yardımcılığı klasik sınavı için istişareye burada devam edebiliriz.
Buraya şunu bırakayım, yeni çalışmalar oldukça eklemeler yaparız bu iletiye;
https://www.tercihiniyap.net/kpss/sayistay-denetci-yardimciligi-yazili-sinav-sorulari-h5416.html
vmy için buradan devam edelim...
Vergi Müfettiş Yardımcılığı için yapılan tüm alımların sayıları ve Taban Puanları;
Vergi Müfettiş Yardımcılığı sınavı konuları nelerdir? Sınav zor mu?
Vergi Müfettiş Yardımcılığı geçmiş sınav soruları nelerdir?
https://www.tercihiniyap.net/ozel-haber/vergi-mufettis-yardimciligi-cikmis-sinav-sorulari-h4674.html
Vergi Müfettiş Yardımcılığı sınavına hangi kaynaklarla nasıl hazırlanılır?
Vergi Müfettiş Yardımcılığı nedir? Nasıl Vergi Müfettiş Yardımcısı olunur? Vergi Müfettişleri ne iş yaparlar? Görev yerleri ve özlük hakları ile MESLEK TANITIMI;
1) Gelir Uzman Yardımcılığı 2020 Alım İlanı;
2) Gelir Uzman Yardımcılığı sınav konuları nelerdir?
https://www.tercihiniyap.net/kpss/gelir-uzman-yardimciligi-guy-sinavi-konulari-nelerdir-h9562.html
3) Gelir Uzman Yardımcılığı sınavı başarı şartı nedir?
4) Gelir Uzman Yardımcılığı sınavına nasıl hazırlanılır?
5) Gelir Uzman Yardımcılığı 2011 - 2020 yılları taban puanları kaçtı? Alım Sayıları nasıldı?
6) Gelir Uzman Yardımcılığı alımı başvuru şartları ve il tercihi nasıl?
7) Gelir Uzman Yardımcılığı MESLEK TANITIMI;
Arkadaşlar merhaba daha önce duy mülakatına giren var mı. Ortalama kaç dakika sürer her bölümden soru sorarlar mı acaba
Denizbank Müfettiş Yardımcısı Alım İlanı
EĞİTİM DURUMU:
4 yıllık eğitim veren üniversitelerin “Hukuk, Siyasal Bilgiler, İşletme, İktisat, İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri, Bankacılık ve Sigortacılık (4 yıllık), Psikoloji, Sosyoloji, Mühendislik fakültelerinin ilgili bölümlerinden mezun olmak
YABANCI DİL:
İngilizce sınavını Banka kendisi yapacaktır. Ancak son 2 yıl içerisinde TOEFL, YDS ve IELTS sınavlarından minimum puanları alan ve bunu belgeleyen adaylar İngilizce sınavından muaf tutulacaktır. (TOEFL 75,YDS 80, IELTS 6.5)
ASKERLİK DURUMU:
Askerlik görevini tamamlamış veya en az 1 yıl tecil ettirmiş olan
SINAV KONULARI:
1-Genel Yetenek Sınavı
2-İngilizce Sınavı
3-Yetkinlik Envanteri
İŞ TANIMI:
Süreçte başarılı olan adaylar, Teftiş Kurulu bünyesinde Şube Teftişleri Bölümü’nde görevlendirilecektir. Müfettiş Yardımcıları şube faaliyetlerinin denetlenmesi, saptanan bulguların ilgili Şubeler ve Genel Müdürlük Birimleri ile paylaşılması, Banka genelinde risk oluşturabilecek konularla ilgili incelemelerin yapılması, operasyonel risklerin minimize edilmesi amacıyla çalışmaların yürütülmesinden sorumludur.
NOT:
Bankanın daha önceki Müfettiş Yardımcılığı sınavlarından ya da Bankanın işe alım süreçlerinin herhangi birinden mülakat aşamasında elenenler başvuramıyor.
BAŞVURU İÇİN LİNK:
https://www.kariyer.net/is-ilani/denizbank-mufettis-yardimcisi-2660733
Merhabalar arkadaşlar. Bu başlık altında 2021 Kaymakamlık çalışmalarımıza start verelim. Başlıkta bol bilgi ve yönlendirici işlere el atalım. Birbirimize yardımcı olalım.
Hepinize verimli ve hayırlı bir çalışma diliyorum. @antimülakat
Arkadaşlar Ankara'ya sınavlara girmek için geleceklere, uygun misafirhane veya otel önerebilir misiniz?
112 cagrı personelı 2021 alımına kımler kac puanla basvurdu??
Hazine ve Maliye Uzman Yardımcılığı için buradan devam edelim...
Bu sene smmm staja giriş sınavına girmek istiyorum. Sınav süreci hakkında bilgi verebilir misiniz?
DUY için buradan devam edelim.
Meslek Tanıtımı
https://www.tercihiniyap.net/kpss/defterdarlik-uzman-yardimciligi-sinavi-maasi-ve-meslegi-h3134.html
Maaş Bilgisi;
https://www.tercihiniyap.net/maas/defterdarlik-uzman-yardimciligi-maasi-2020-ne-kadar-h9762.html
Merhaba dostlar hepinize.
Öncelikle geçmiş olsun ve puanlarınız hayırlı uğurlu olsun. Bir KPSS sürecinin daha sonuna geldik, bir diğerinin sürecine başlıyoruz. Tabi bu arada 2019 - 2020 puanı olanlar için gelecek olan alımlar var.
Bu alımlara dair bildiğiniz gibi artık gelenekselleşmeye başlayan tablomuzu hazırlamaya başladık biz de. Aslında hazırlıklarım 11 Ekim'de tamamdı ancak bazı alımlar için yeni haberler bekliyordum. Teyit bekleyenler vardı, yeni haber beklediklerim vardı. İyice netleştirmeden sizlerle paylaşmak istemedim bu yüzden.
Geçtiğimiz yıl biliyorsunuz çok yüksek oranda isabetli tahminlerde bulunduk. Tabi bu tahminlerin dayanakları vardı. Duyumlar, haberler, bilgiler bu tahminlerin temel kaynakları. Bu kaynaklar kimi zaman bizzat benim tanıdıklarım, büyüklerim, dostlarım iken kimi zaman da dolaylı olarak ulaşabildiğimiz kişiler olabiliyor. Bu da haberin sağlamlığını haliyle etkiliyor.
Aşağıdaki çalışmada o yüzden olabildiğince hangi alımın ne kuvvette bir bilgiye dayandığını izah etmeye çalıştım.
2020 KPSS sonrası dönemdeki beklentilerimize geçmeden evvel çalışmada 2019 sonrası hazırlamış olduğumuz tablolara yer verdim. Bunun sebebi hem nasıl bir haber yapma mantığımız olduğunun anlaşılması hem de o tablolardan bu yıla hangi alımların devrolduğunu görmek. Bu yüzden söze onlarla başladık.
Çalışmayı burada uzun uzadıya yazmayacağım görsellerle başlayalım. Bunlar 2019 yılında paylaştığımız iki tablomuz;
alt metni
alt metni
Bu tablolardan bu yıla kalan alımlar var. Bunlardan HMB alımlarının bir tanesi dün geldi. Bir kısmını Bakan Bey 2020 Bahar döneminde ilan etti söylediğimiz gibi. MHUY ile ilgili açıklamalara da yeni çalışmamızda yeniden yer verdik. Ayrıca GSB, MEB ve İçişleri alımlarına da yeni tablomuzda yer verdik ve değindik.
Gelelim şimdi 2020 yılı alımlarına. Dün yayınlayacaktım aslında söylediğim gibi dostlar ama azami özen göstermek istediğimden vakit aldı ve bugüne yetişti. Öncelikle bekleme için kusurabakmayın. Yukarıda da belirttiğim gibi çalışmamız 11 Ekim'de hazırdı ama haberler bekledik, teyitlere uğraştık ve bugüne kaldık. Biz yayımlayana dek de tabloda yer alan iki alım geldi. Dernekler Denetçiliği ve Hazine ve Maliye Müfettiş Yardımcılığı alımları yeni haberler değil o yüzden. Geri kalanlara odaklanarak açıklamaları güncelledim haberde.
İlk tablomuz şu şekilde;
alt metni
İkincisi ise şu şekilde;
alt metni
Dikkatinizi çekecek ilk hususun 3 yıldır hazırladığımız tablolardan sonra bu tablonun daha zengin olduğunu düşünüyorum. Bunun sebepleri var. Öncelikle geçtiğimiz dönemde alınması planlanan alımların büyük kısmı pandemi dolayısıyla bu döneme sarktı. Pandemi dışında tabi Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın alım rutinini neredeyse 2 senede 1 haline getirdiği alımlar da bu döneme rast geldi. Bu yüzden tablomuz epey şenlikli oldu bu yıl.
Alımlara dair ayrıntıları incelemek için çalışmaya bu linkten ulaşabilirsiniz dostlar;
Ayrıca 2020 KPSS sonrası süreçte puanlarınıza göre çalışma önerilerimizi de şu linkten inceleyebilirsiniz;
İkinci iletiyi de kendime ayırıyorum dostlar. Oraya da alınması planlanan mesleklerin tanıtımlarını, elimizde bulunan dökümanları ekleyeceğim.
Farklı duyumları olan dostlarımız da paylaşırlarsa daha güzel bir bilgi alışverişinde bulunabiliriz. Benden farklı da duymuş olabilirsiniz, değerlendiririz, yeniden sorarız gerekirse.
Hepinize güzel, bol alımlı, bahtınızın açıldığı bir yıl diliyorum.
Allah yar ve yardımcınız olsun dostlar.
Mona Roza'ya yazdığı veda mektubunu şöyle bitiriyor Sezai Karakoç:
"Beni çıkardığında anlamın bozulmuyorsa, bundan böyle ayrı yazılalım..”
Bugüne dek "olsun" diye bekleyipte hala oturduğu yerden kaldıramadığımız hayallerimize hep birlikte hooooop biiiir kkiiii üüüç diye omuz atalım
Yeni yıl bize hayırlar getirsin inşallah
Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı. Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım. Hatta babamın bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi. Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki... En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani. Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya zıplaya yürüyerek gelirdik. Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi. Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık. Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi. Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik. Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar,hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik. Kısacası evine gidip gelen elinde mutlaka yiyecekle dönerdi. Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi. Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi. Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi... Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık. Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim. Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum. Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem. Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri. Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok. Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar... Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz.. Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu. Ben kapılarında 'vale'lerin, 'bady'lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir. Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksitini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana. Benim değildir bu kültür. Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder. Nedir bunlar? Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk. Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk. İyi de neden böyle olduk ? Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi?.. 'Her toplum hakettiği gibi yönetilir'derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi?
(Alıntıdır)
90'larda çocuk olmak...
Bütün ömrümce aradığımı bulduğumda, oturup ağlayacağım bir deniz kıyısında...
(Ataol Behramoğlu)
“Bana sorarsanız tam bir mutluluk yoktur bu hayatta. Yani nasıl desem herkesin kendine göre bir derdi vardır. Kime sorsan hep bişeyler yarım, hep bişeyler eksiktir. Hani demiş ya adam, “kiminin ekmeği bayattır, kimininse pırlantası ufak”. Bana da sorsan yarım bir battaniye gibidir hayat. Üstünü çekersin, ayakların üşür; ayaklarını çekersin, kolların üşür. Ne tarafı çekersen çek, hep bi tarafın açıkta kalır…”
“El olduk efendim
Velhasıl ziyan olduk
Ziyadesiyle…”
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.
İstiklal marşımızın kabulünün 98.yılında bu iki dizeyi yazarak manidar bir paylaşım olacağını düşündüm.Devlete, bayrağa ve marşa sahip çıkmanın en güzide hali hakiki imana sahip olmanın ve hakiki vatandaş olmanın gereği bu ülkenin istiklali ve istikbali olan ezana sahip çıkmaktır. Rabbim bu düsturu şiar edinip hakkıyla yaşayabilmeyi nasip etsin. Mehmet Akif Ersoy'u rahmet ve dua ile anıyorum.
Rabbim bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın
Ne derlerse desinler, biz kalbimizin ve kafamızın doğru bulduğu şeyleri, etrafın ne dediğine bakmadan yapmalıyız.
(Sabahattin Ali)
Delikanlım!.
İyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
Belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..
Delikanlım!.
Senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
Yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.
Delikanlım!.
Sen ki, ya bir köşe başında
kan sızarak kaşından
gebereceksin,
ya da bir darağacında can vereceksin.
İyi bak yıldızlara
onları göremezsin belki bir daha…(Nazım Hikmet)
Keşke sabrım kadar şansım da olsaydı
.
.
.
Gönül telaşımız dünya telaşımızı geçmedikçe,
Gönül güzelliği bizlere yetmedikçe,
İnsanları yalnızca bir kalbi olduğu için sevmedikçe,
Manaya inmedikçe,
İncinsek dahi incitmedikçe,
Acıya da olsa tebessüm etmedikçe,
Beklentisiz "sevmedikçe"
Güzel bi' insan olamayacağız.!
Bu şehirden gidiyorum
Gözleri kör olmuş kırlangıçlar gibi
Gururu yıkılmış soyatlar gibi
Bu şehirden gidiyorum.
İnsanlar taş gibi bana yabancı
Ağaçlar bensiz hüküm giyecek bulvarda
Bir tanbur bir yalnızlığı anlatıyorsa
O ışıksız pencereden
Ben onu duymuyor gibiyim
Bir ağaç ölüyorsa kapınızın önünde
Ben onu bile duymuyor gibiyim.
Bu şehirden gidiyorum
Gömerek geceyi içime
Sabahın hüznünü beklemeden
Gidiyorum bu şehirden.
Adil Erdem Bayazıt
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
Yaprakla yağmurun aşkı meselâ
Kim olsa serpilen coşturuyor bizi
İmreniyoruz başkalarının mahvına.
Yağmur mahvoluyor çarparak
Kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında
Yaprak dirimle irkiliyor nazlı ve mağrur
Silkiniyor vuran her damlayla.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
Bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya
Aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı
İlk önce damarlarımızda duyuyoruz çağıltısını
Uzak iklimlerin
Kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden
Bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda
Sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz
Bize ait olan ne kadar uzakta!
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
Naşkalarının düşünceleriyle değil.
Üstümde yıldızlı gök demişti Königsbergli
İçerimde ahlâk yasası.
Yasa mı? Kimin için? Neyi berkitir yasa?
İster gözünü oğuştur,istersen tetiği çek
idam mangasındasın içinde yasa varsa.
Girmem,girmedim mangalara
Yer etmedi adalet duygusu
İçimde benim
Çünkü ben
Ömrümce adle boyun eğdim.
Yıldızlı gökten bana soracak olursanız
Kösnüdüm ona karşı
Onu hep altımda istedim.
Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
Düşmanı gösteriyorlar,ona saldırıyoruz
Siz gidin artık
Düşman dağıldı dedikleri bir anda
anlaşılıyor
Baştan beri bütün yenik düşenlerle
Aynı kışlaktaymışız
incecik yas dumanı herkese ulaşıyor
Sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda
tek başınayız.
Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek
Belki çocuk ve ihtiyar,belki kadın ve erkek
Hepimiz,herbirimiz gizli bir isimle adaşız
Yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı
Hayatımıza kendi adımızla başlardık
Bilmediğimiz bu isim,hesaptaki bu açık
Belki dilimi çözer,aşkımı başlatırım
Aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine
Adımı aşkın üstüne kendim yazarım.
İsmet Özel
`Telgrafın tellerini kurşunlamalı’’
Öyle değildi bu türkü bilirim
Bir de içime
Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen
Haberler bilirim mektuplar bilirim.
Gamdan dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Kırk ikindi saymalıyım
Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma
Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
Baştan ayağa ıslanmalıyım
Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım.
İçimde kaynayan bir mahşer var
Bu mahşer birde annelerinin kalbinde kaynar
Çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde
Ya da çamaşır sererken bahçelerinde
Birden alıverirler kara haberini
Okul dönüşü bir trafik kazasında
Can veren oğullarının.
Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
Bir dolmuşta yorgun şoförler için bestelenmiş
Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
Örneğin Hint Okyanusu gibi derin
İsyanın kapkara sularına dalan.
Nice akşamlar bilirim ki
Karanlığını bir millet hastanesinde
Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
Başını kalorifer borularına gömmüş
Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden
Haber sormaya korkan
Genç kızların yüreğinden almıştır.
Bir de baharlar bilirim
Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği
Anadolu bozkırlarında
İstanbul’dan çıkıp Diyarbekir’e doğru
Tekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen
Cesur otobüs pencerelerinden
Bilinçsiz bir baş kayması ile görülen
Evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında
Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının
Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen.
Yazlar bilirim memleketime özgü
Yiğit köy delikanlılarının
İncir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
Üstüne cehennem güneşlerde göğermiş mor sinekler konup kalkan
Diğeri kan ter içinde yayla yollarında
Mavzerinin demirini alnına dayamış
Yüreği susuzluktan bunalan
İçinden mahpushane çeşmeleri akan
Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
Apansız silahına davranan
Nice delikanlıların figüranlık yaptığı
Yazlar bilirim memleketime özgü
Güzler bilirim ülkeme dair
Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
Kalakalmış bir kıyıda melül ve tenha
Kalbim gibi
Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
Titreyen kenar mahalle çocukları
Bir sıcak somun için, yalın kat bir don için
Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi.
Kadınlar bilirim ülkeme ait
Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak
Göğüsleri Çukurova gibi münbit
Dağ gibi otururlar evlerinde
Limanlar gemileri nasıl beklerse
Öyle beklerler erkeklerini
Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi.
İsyan şiirleri bilirim sonra
Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
Harfler harp düzeni almıştır mısralarında
Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
Kimi bir soygun sofrasında ışıklı sofralarda
Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır.
Müslüman yürekler bilirim daha
Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet
Eller bilirim haşin hoyrat mert
Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı sorulacak bir hesabı
Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.
Bütün bunların üstüne
Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim
Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
Adın kurtuluştur ama söylememeliyim
Can kuşum, umudum, canım sevgilim.
Adil Erdem Bayazıt
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış örtüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırırsa beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtmem, ne olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Bak işte notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadim elif
Ne güzellik, ne tad var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ihlamur çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sadığım, sadığım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Bahaettin Karakoç
Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelse
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu.
Melih Cevdet Anday
Deli gönül, neyi özler durursun?
Acınacak dostun, cananın mı var?
.
.
.
@karar hoş buldum hocam️ çok teşekkür ederim. Çok şükür bana nasip oldu. En kısa zamanda sizlere de nasip olsun. Buradan tanıdığım atanmasını gönülden istediğim kişilerden biri de sizsiniz. Güzel haberlerinizi almak dileğiyle...
️
30 yaşında atanmış biri olarak;
Geç kalmak yoktur, vazgeçmek vardır.
@pokuhantes, içinde söyledi: Geceye bir söz bir şiir bırak
Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı. Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım. Hatta babamın bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi. Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki... En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani. Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya zıplaya yürüyerek gelirdik. Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi. Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık. Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi. Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik. Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar,hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik. Kısacası evine gidip gelen elinde mutlaka yiyecekle dönerdi. Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi. Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi. Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi... Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık. Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim. Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum. Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem. Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri. Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok. Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar... Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz.. Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu. Ben kapılarında 'vale'lerin, 'bady'lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir. Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksitini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana. Benim değildir bu kültür. Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder. Nedir bunlar? Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk. Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk. İyi de neden böyle olduk ? Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi?.. 'Her toplum hakettiği gibi yönetilir'derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi?
(Alıntıdır)
90'larda çocuk olmak...
https://youtu.be/60jYpNYnp5U
Şu günlerin özlemini iliklerime kadar...