Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
Amansız sıkar karanlık
Üzerine üzerine gelir bulutlar.
Sarar seni çaresizlik..
Ne uzaktan ne yakından
Duyulmaz çığlıkların.
İçinde çalkalanır isyanların.
Hayallerinin dışında yasarsın.
Rol çalıp başkalarından
Başkalarını oynarsın.
Ben kimdim?
Sorusu belirir de
Dökülemez… dudaklarından
Kırılır!
Kırılır!
İçinde kalır,
Amansızlığın gözlerindedir.
Okunamaz, yazılamaz, anlatılamaz.
Ufalana ufalana siner.
Her acı her fırtına kendi koyunda diner..
Zaman süzülür avuçlarımızdan
Ardımıza yığılır.
Ve umut bir kuşun kanadında çırpınır. -
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.Mevlana Celaleddin Rumi
-
Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden.Şüphe “başlangıç”tır, karar “nihayet”
Zamanı zamana etme şikayet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden.Abdürrahim Karakoç
-
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
-
Dilinle yaptığın duaya, kalbin de inansın.
-
Gamzelendi gönül yine devası ah’tır.
Gönlü mahzun olanın dostu Allah’tır.-Şems-i Tebrizi
-
Şu telaşlarım bir bitse diyorum.
Belki uzaklara giderim,
Çoktandır gitmek istediğim yollar var. -
''ben yüreğini yitirmiş zamandan korkuyorum
ben bu kadar çok elin boşunalığını düşünmekten
ve bu kadar yüzün yabancılığını imgelemekten korkuyorum
ben geometri dersini delice seven bir öğrenci kadar yalnızım.''Furuğ Ferruhzad
-
Zorda kaldığımızda, çaresizliğe düştüğümüzde, nedir bu hayatın anlamı dediğimizde bedenimize kulak verelim! Dünyanın en ‘dürüst canlısı’ insan bedenidir! "O, istemeden katlandığı ilişkileri kusar, yanlış insanlarla temasta kaşınır, sevmediği işlerde uyuklar!"
Agah Aydın
-
...Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine,
yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla
dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim.
Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir "ben"e ulaştırırdı beni,
kederli dalgınlığımdan her döndüğümde.
Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay ya-
kınlıklarına insanların.
Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür hanım?Şükrü Erbaş
-
Yoruldum..
Herkese yetişip, kendime geç kalmaktan yoruldum
Yapılan tüm yanlışlar karşısında, kalbimi temiz tutmaktan..
Yoruldum..
Sadece canı sıkıldığında arayanlardan..
Merhamet yoksunu insanlardan,
Yalanlardan, dolanlardan..
Sözden anlamayanlardan
Halden anlamayanlardan yoruldum.. -
İnsan ilişkileri de muhasebe kayıtları gibidir.
Seni borçlandıranları alacaklandırmadan yani mahsup işlemini tamamlamadan hesap kapanmaz. Açık verir(Gerilim müziği: Cendere çalar)
-
...
perçem perçem ağıt benden
ne bulduysan dağıt benden
kalem benden, kağıt benden
bu aşk senden sorulacak....
-
...
Hiç düşündün mü;
Neden bugünün de böyle bomboş geçtiğini
Bir metrekarelik kaderine seni kimin ittiğini?
Bakmaktan kaçanlar zamanla görme yetilerini yitirirler,
Her olmayışın adına da kader der geçerler. -
Dönelim...Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır...Olsun dönelim biz yine de. Bilincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece..
-
Sen kokmayan gülü neyleyim,
Neyleyim sensiz baharı?
Sen doğmayan günü neyleyim,
Neyleyim sensiz ben dünyayı?Senin tenine değmeden gelen yağmuru istemem,
meltemi istemem.
Seni parlayacaksa parlasın yıldızlar,
Sana yanmayan yıldızı semalarda istemem.Bülbüller söyleyecekse seni söylesin,
Senden okumayan bülbül olsa dinlemem.Özlemim sen olacaksan yansın yüreğim,
Sılası sen olmayan gurbeti istemem, vatanı istemem.Bir ateş yakacaksa beni kalbimden,
Senin aşkının ateşi yaksın,
Senden gayrı başka bir aşkla kül olursa kalbim,
Bu kalbi istemem, ateşi istemem, koru istemem.Seni göremediğim vahalar bedevilerin olsun,
Ben senin çölünü isterim, suyu istemem.Sana çıkacaksa durmaz yürürüm,
Sonu sen çıkmayan yönü istemem, yolu istemem.Ben gönüllü bir köleyim, kulağımda küpem.
Kalbini fethedecekse geçerim bin sina’yı birden.Yoksa neyime?
Bu fethi istemem, Mısır’ı istemem, cihanı istemem.Ben Sultan Fatihim, önündeyim İstanbul’un.
Yakarım bu şehri yüzünde bir tebessüm için.Yoksa gül yüzünü güldürmeyen sultanlığı istemem, İstanbul’u istemem.
Ben bir garip yunusum, yazdığım sensin, yandığım sen.
Senden gayrı bir aşka ben kalemi istemem, kağıdı istemem.
Ben senin ümmetinim, sensin benim efendim.
Senden gayrı, senden başka efendi istemem, sevgili istemem, istemem…(Fatih Sultan Mehmed Han)
-
“Hepimiz kötüyüz birilerinin hikayesinde.”
-
...
Ilık akşam üstleri ağır ağır biter
Gök buzdan bir maviliğe döner
Dağlar beyaz bir gelinlik geçirir
Tepeden aşağı bir zarafet ile birden.
Bir acı halay tutturur bulutlar
Acı ve keskin bir ayazı getirir yel
Sıcak kışı devirerek geçen zaman
Soğuk bir kış ile çıkagelir yeniden.
İçinden geçtiğimiz devran
Yangın ne demek
Ne sönüyor ateşimiz
ne de geçit veriyor duman.Bir kez yola çıkılır
Bir ömür gidilir.
Bir kez çıktık yola biz ve
hala gidiyoruz.
Duru durağı bilmeden,
Sonu gelmeden,
Aynı yere değdikçe bir kırılgan zülüf
Zelzeleye teslim olur kerpiçten bağrımız
Sallandıkça içimizdeki topraktan temel
Dönüyor başımız,
ömrümüzün sisli caddelerinin gizlediği
iç içe geçmiş sokaklarda
Hem aç hem de açıkta kalmış çocuklar gibi
Evinden yurdundan geçmiş evlatlar gibi
Düşlerini yitirmiş sarhoşlar gibi
Durmadan hiç durmadan,
dönüyor başımız.Düşten bir perde,
bir vakitler bu demde
Muhabbet yürekten süzüleni damıtır,
Ayaz da olsa -yalansa da- sözler bizi ısıtır-dı-
Titremenin anlamlandığı vakitler
İsyanın bir dingin ateşi gibi yükselir
Karanlık uzaklara bakan gözün gördüğü
ufuktan baş vermiş gün gibi
Zifiriye ve zemheriye teslim ruhumuzu
çocuğunu kollayan bir ana gibi kuşatırdı./Şimdi ve sonra,
Bitmeyen bir yolculukta
Ölünün dirileceği
Ölümün ölüm
hükmünün verileceği
Köprüden âhın
Tahtından şahın düşeceği güne dek,
Yarılacak ayaklarla
Varılacak olana,
Yürüyeceğiz. /...
-
Sadece bedenlerimiz değil zihinlerimizde tükettikçe tükeniyor. Bitmek bilmeyen son dakika korkuları, sanal savsatalarla zihinlerimiz dolup taşıyor. Kudretli kavramların altında eziliyor, yükünü taşıyamadığımız bu kavram ve normlarla kendimizi yargılıyoruz. O yüzden de zihin kendi sesini kaybetti . Artık kendini çoğunluk içinde konumlandırmaktan, başkasının aynadaki yansıması olmaktan ileri gidememektedir. Zihin cevabı önüne hazır konulmuş sorular karşısında üretememenin de verdiği sancıyla öfkeli, çılgın kalabalığın sesine tabi olmakta. Bu sesler zihinlerimizde keskin hatlar çizmeye başladı. Keskin çizgiler bütün yatay bağlantıları kesip yerine hiyerarşiye bıraktı. Bu hiyerarşi en temel insani konularda bile uzlaşmamızı engelliyor. Çünkü taraflar hiyerarşiden aldığı güçle karşı taraf üzerinde tahakküm kurmaya çalışıyor tıpkı insanın bir zamanlar doğa ve hayvanı evcilleştirmeye çalıştığı gibi bugün de zihinlerimize aynı şeyleri yapıyoruz. Hadi belleklerimizi temizleyelim ve soruları biz sormaya başlayalım. Zihinlerimizde onu zayıflatmayan yeni yaşam alanları oluşturalım. Buna kaçış alanları da diyebiliriz. Bu alanlarda tekrar kederli bir varlığa dönmesine, umutsuzluğa kapılmasına izin vermeyelim. yenilgiyi tanımasına katlanıp kabullenmesine razı olmayalım. Bu sayede belki sadece zihnimizi değil kaybettiğimiz ruhumuzu ve öz sesimizi de tekrar kazanabiliriz kimbilir..
-
Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen kimsedir.
Oscar Wilde