TercihiniYap Forum
    • Kayıt Ol
    • Giriş
    • Arama
    • Kamu Rehber
    • Kategoriler
    • Okunmamış
    • Güncel
    • Popüler
    • Kullanıcılar
    • Gruplar

    Geceye bir söz bir şiir bırak :)

    DİĞER
    498
    7050
    1559333
    Daha fazla ileti
    • En eskiden en yeniye
    • En yeniden en eskiye
    • En çok oylanan
    Cevap
    • Yeni başlık oluşturarak cevapla
    Cevaplamak için giriş yapın
    Bu başlık silindi. Sadece başlık düzenleme yetkisi olan kullanıcılar görebilir.
    • fiscaldrag
      fiscaldrag Son düzenleyen:

      Geceydi, rüzgarı tenime değdiğinde. Bir kapı açıldı, sır yüklü kelimeler içinde. Uykusuz gecelerimin yâreniydi gelen. Elleri buram buram şiir kokuyordu, geceyi andıran gözleri yorgundu. Gülümsedi, tüm kederleri alıp götürecek bir içtenlikle. Tesadüf müydü onu bana getiren yoksa tevâfuk muydu? Sahi, kalbinde kurutulmuş bir çiçek var mıydı, yok muydu?

      /geceye dökülen inciler/

      ...

      yürümek, ayakkabımızı eskitmek değildir emelimiz.
      emelimiz, varmaktır.

      -yunus emre

      1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 2
      • 1
        1903bjk Son düzenleyen: 1903bjk

        "Hiç şiir okumamış gibi kötüsünüz. Bir köpeğin başını hiç okşamamış, hiç bayram şekeri dağıtmamış, çocukla çocuk olmamış gibi kötüsünüz!

        Sevinince kötüsünüz, korkunca kötüsünüz, korkunçça ve korkakça kötüsünüz!

        Bu topraklardan hiç Turgut Uyar geçmemiş gibi kötüsünüz! En çok da bunun için tarih sizi affetmeyecek!"

        "Eskiden yaşansa dokuz köyü ateşe vereceğin şeylere zamanla kibrit bile yakmıyorsun."

        1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 5
        • fiscaldrag
          fiscaldrag Son düzenleyen:

          ...

          'Kûfe'de babamın alnını yaran kılıç benim de başımdaydı. Kardeşim Hasan'ı şehit eden zehir hâlâ boğazımı yakar. Gözlerimde diken, dilimde kemik olduğu hâlde bugüne kadar sabrettim. Ama Dedemin sünnetinin ayaklar altına alınmasına ortak olmayacağım. Resûlullah; 'İçinizden en hayırlısı kim ise onu seçin' demişti. 'Kılıcı hatip edinenlere biât edin' demedi.

          Ahmet Turgut-Aşkın Şehidi

          ...

          yürümek, ayakkabımızı eskitmek değildir emelimiz.
          emelimiz, varmaktır.

          -yunus emre

          1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 1
          • fiscaldrag
            fiscaldrag Son düzenleyen:

            ...
            Çölde savrulmak için rüzgâr uman kum gibiyim.
            Her seher sönmek için Şems gözeten mum gibiyim. 
            Savrulursam, ya sönersem bana hiç ağlamayın; 
            Çünkü ben hâl-i hayatta daha ‘merhûm’ gibiyim.

            -Uluğ Kızılkeçili

            ...

            yürümek, ayakkabımızı eskitmek değildir emelimiz.
            emelimiz, varmaktır.

            -yunus emre

            1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 1
            • bombiksmori
              bombiksmori Son düzenleyen:

              Düşünsene; kanatların kırılmış ama hâlâ gökyüzüne meftûnsun.....🦋

              Gemi olsaydık şayet, yükümüzün ağırlığı değil limanın vefasızlığı batırırdı bizi.

              1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 2
              • P
                paretowilfredo Son düzenleyen:

                0_1499654532438_upload-32b25a03-5ab6-4709-8c25-86bc3071a389

                Kimliksiz ve Hükümsüz. -
                ...

                ...her dem taze doğarız,
                bizden kim usanası?..

                ...

                "bizi durduran, yürütür."

                1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 3
                • 2
                  2525 Son düzenleyen:

                  İyi ki iyiler var...

                  1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 0
                  • P
                    pikaçu Son düzenleyen:

                    YALNIZ BİR OPERA
                    ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
                    yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
                    oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
                    ben sende bütün aşklarımı temize çektim.
                    sildim, bozdum, yeniledim,
                    kibirle en guzeli bu dedim,
                    ama en sonunda her seyi temize cekip yanında bittim..
                    ...
                    imrendiğin, öfkelendiğin
                    kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
                    yani yaşamışlık sandığın
                    geçmişim
                    dile dökülmeyenin tenhalığında
                    kaçırılan bakışlarda
                    gündeliğin başıboş ayrıntılarında
                    zaman zaman geri tepip duruyordu.
                    ve elbet üzerinde durulmuyordu.
                    sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
                    biraz daha fazla sevdiğim,
                    biraz daha önem verdiğim.
                    oysa ben seni herkesten fazla, herkesten tutkulu sevmistim...
                    ...
                    başlangıçta dogruydu belki.
                    sıradan bir serüven,
                    rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
                    gün günden hayatıma yayılan,
                    varlığımı ele geçiren,
                    büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
                    ve hala bilmiyordun sevgilim
                    ben sende bütün aşklarımı temize çektim
                    anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
                    bütün kazananlar gibi
                    terk ettin
                    hem bırakmak istedin izini bir murekkep balıgı gibi
                    hem de donmenin yakısmayacagı butun yolcular gibi
                    arkana bakmadan gittin..
                    bakakaldım bindigin taksinin ardından
                    ne bir selam ne bir veda
                    tekrar gorusecekmis gibi oylesine
                    hicbir sey degismeyecekmis gibi sıradan
                    umursanmaz herhangi bir sekilde
                    ...
                    yaz başıydı gittiğinde,
                    ardından,
                    senin için üç lirik parça yazmaya karar vermistim.
                    kimsesiz bir yazdı.
                    yoktun.
                    kimsesizdim.
                    çıkılmış bir yolun ilk durağında
                    bir mevsim
                    bekledim durdum.
                    çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.
                    her yere seni yazdım
                    gonderilmemis sahibini arayan mektuplar biriktirdim
                    herkese seni anlattım
                    ictim, agladım
                    ...
                    bu epik olumume ragmen
                    sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
                    yüzündeki küskün kedere,
                    gür kirpiklerinin altından kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
                    çerçevesine sığmayan
                    munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
                    lirik sozcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
                    yaz başıydı gittiğinde.
                    sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti haziran.
                    haziran'da olmek zor diyenlere inat
                    haziran'da da olunurmus, anladım
                    ...
                    seni bir şiire düşündükçe
                    kanat gibi, tüy gibi,
                    dokunmak gibi uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
                    önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
                    usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
                    belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
                    her yerden sen fıskırıyordu
                    her mektuba sinirle oturup askla muhurluyordum
                    senden nefret ettigim kadar seni seviyordum
                    birini nefret ettigin kadar cok sevmek?
                    ne garip sey...
                    ...
                    yaz başıydı gittiğinde.
                    bir aşkın ilk günleriydi daha.
                    aşk mıydı, değil miydi?
                    bunu o günler kim bilebilirdi?
                    "eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen"
                    notunu buldum kapımda.
                    altına saat:13.00 diye yazmıştın,
                    ve 13.07'ydi onu bulduğumda.

                    daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
                    takvim tutmazlığını
                    aramızda bir düşman gibi duran
                    zaman'ı
                    daha o gün anlamalıydım
                    benim sana erken
                    senin bana geç kaldığını

                    gittin.
                    koca bir yaz girdi aramıza.
                    yaz ve getirdikleri.
                    döndüğünde eksik,
                    noksan bir şeyler başlamıştı.
                    sanki yaz, birbirimizi
                    görmediğimiz o üç ay,
                    alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan,
                    olmamıştı, eksik kalmıştı.
                    esasen yalan soyluyorum
                    aylar sonra birbirimizi buldugumuzda ve ben sana gecen gun seni anımsadım dedigimde
                    "o kadar az anımsamıyorsundur beni" sorunun arkasını, sozlerinin altyazısını
                    anlamamıs olmayı isterdim
                    belki o zaman severek ayrılanlardan oldugumuzu
                    bu kadar iyi bilmezdim
                    ...
                    kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
                    adımlarımız tutuk,
                    yüreğimiz çekingen,
                    körler gibi tutunuyor,
                    dilsizler gibi bakışıyorduk.
                    sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.

                    fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.
                    zamanla
                    gözlerimiz açıldı,
                    dilimiz çözüldü
                    güvenle ilerledik birbirimize.
                    gittin.
                    şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
                    biliyorum
                    ne sen dönebilirsin artık,
                    ne de ben kapıyı açabilirim sana.

                    şimdi biz neyiz biliyor musun?
                    akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
                    birbirine uzanamayan
                    boşlukta iki yalnız yıldız gibi
                    acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
                    bir zaman sonra
                    batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
                    kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
                    ne kalacak bizden?
                    bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim...
                    sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
                    ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
                    bizden diyorum, ikimizden
                    ne kalacak?
                    ...
                    şimdi biz neyiz biliyor musun?
                    yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.
                    umut
                    ve korkunun
                    hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
                    bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını
                    bilmeyen
                    çocuklar gibi
                    ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
                    her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz
                    ...
                    kış başlıyor sevgilim
                    kar da başladı
                    oysa hoşnutsuzluğumun kışı bu
                    bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
                    oysa yapacak ne çok şey vardı
                    ve ne kadar az zaman
                    kış başlıyor sevgilim
                    iyi bak kendine!
                    gözlerindeki usul şefkati
                    teslim etme kimseye, hiçbir şeye
                    upuzun bir kış başlıyor sevgilim
                    ayrılığımızın kışı başlıyor
                    giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.
                    ...
                    kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
                    yazıya oturup
                    sonu gelmeyen cümleler kurmak,
                    camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...
                    böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
                    çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
                    içimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
                    para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
                    bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
                    çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar,
                    eşyalar gözünüzün önünde durur
                    birlikte yarattığınız alışkanlıklar
                    korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
                    cağrışımlarla ödeşemezsiniz
                    bana her sey seni hatırlatıyor..
                    ask bu muymus, sevda bu muymus..
                    ah bu sarkıların da gozu kor olsun..
                    ...
                    dışarda hayat düşmandır size
                    içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
                    bir ayrılığın ilk günleridir daha
                    her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta
                    ...
                    gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
                    kulak verdiğiniz saat tiktakları
                    kaplar tekin olmayan göğünüzü
                    geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
                    fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
                    bakınıp dururken duvarlara
                    ...
                    boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak,
                    eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasinda
                    kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
                    kendimizin içinden
                    yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
                    yeni bir iklime, yeni bir kente,
                    bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına, bir opucuge
                    başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye,
                    ameliyata alınmaya kendimizi hazırlar gibi
                    tutunmaya calısıyoruz..
                    tutunmak zorundayız..
                    oysa ben bu sensiz sefaleti ve acıyı yasamaya sana halatlarla baglanmayı
                    gururumu hice sayıp
                    ayaklarına kapanıp "gitme..." diye yalvarmayı tercih ederdim
                    insan ne garip mahlukat
                    utanılacak seyler yapıyor
                    utanılacak seyler yapmak istiyor
                    ...
                    yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
                    ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
                    ve kazanmış görünürken derinliğimizi
                    ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
                    bir an'ın, yalnızca bir an'ın bütün bir hayatı kapladıgı anlar
                    o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
                    hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar
                    ...
                    denemeseniz de, bilirsiniz
                    hiç yakın olmamışsınızdir intihara bu kadar
                    ...
                    bana zamandan söz ediyorlar
                    gelip size zamandan söz ederler
                    yaraları nasıl sardığından,
                    ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
                    zamanla ilgili
                    bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
                    hepsini bilirsiniz zaten,
                    bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
                    dahası onlar da bilirler.
                    ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
                    öyle düşünürler.
                    bittiğine kendini inandirmak,
                    ayrılığın gerçeğine katlanmak,
                    sırtınızdaki hançeri çıkartmak,
                    yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
                    kolay değildir elbet.
                    kolay değildir
                    bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
                    zaman alır.
                    zaman,
                    alır sizden bunların yükünü
                    o boşluk dolar elbet,
                    yaralar kabuk bağlar,
                    sızılar diner, acılar dibe çöker.
                    hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
                    bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
                    o boşluk doldu sanırsınız
                    oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir
                    hayatta bosluk dolduranlardan degil bosluk yaratanlardan olmalı demis sair..
                    o sairi neden bu kadar benimsemistin sevgili?
                    ...
                    gün gelir bir gün
                    başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
                    o eski ağrı
                    ansızın geri teper...
                    dilerim geri teper...
                    yoksa gerçekten
                    bitmişsinizdir.
                    ...
                    her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır...
                    ...
                    bir düşün
                    emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
                    bizim boyle bir dunyamız vardı oysa
                    dunde, bundan oncede...
                    ...
                    bu şiire başladığımda nerde,
                    şimdi nerdeyim?
                    solgun yollardan geçtim.
                    bakışımlı mevsimlerden
                    ikindi yağmurlarını bekleyen
                    yaz sonu hüzünlerinden
                    gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
                    geçti her çağın bitki örtüsünden
                    oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
                    bakarken dünyaya
                    yangınlarla bayındır kentler gibiyim:
                    çiçek adlarını ezberlemekten geldim
                    eski şarkıları,
                    sarhoşların ve sucluların unuttuklarını hatırlamaktan
                    uzun uzak yolları tarif etmekten
                    haydutluktan ve melankoliden
                    giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
                    duyarlığın gece mekteplerinden geldim
                    bütünlemeli çocuklarla geçti
                    gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
                    içdökmelerin vaktinden geldim.
                    ...
                    bu şiire başladığımda nerde,
                    şimdi nerdeyim?
                    yaram vardı. bir de sözcükler
                    sonra vaat edilmiş topraklar gibi
                    sayfalar ve günler
                    ışık istiyordu yalnızlığım
                    kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
                    ilerledikçe...kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
                    aşk ve acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
                    daha şiir bitmeden.
                    karardı dizeler.
                    ask...bitti. soldu siir.
                    büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
                    yalan soyluyorum
                    bitmiyorsun
                    silip silip yeniden yazıyorum
                    bitmiyorsun
                    bitmeyeceksin
                    ...
                    daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
                    ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
                    aşk yalnız bir operadır, biliyordum: operada bir gece
                    uyudum, hiç uyanmadım.
                    mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
                    her otelde biraz eksilip, biraz artarak
                    yani coğalarak
                    tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin
                    birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
                    ağır ve acı tanıklıklardan
                    geçerek geldim. terli ve kirliydim.
                    sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
                    maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
                    linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
                    korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
                    ve açık hayatları seviyordu.
                    buraya gelirken
                    uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
                    atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
                    ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
                    çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
                    panayır yerleri...panayır yerleri...
                    ölü kelebekler...ölü kelebekler...
                    sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
                    adım onların adının yanına yazılmasın diye
                    acı çekecek yerlerimi yok etmeden
                    acıyla baş etmeyi öğrendim.
                    yoksa bu kadar konuşabilir miydim?
                    ...
                    ipek yollarında kuzey yıldızı
                    aşkın kuzey yıldızı
                    sanırsın durduğun yerde
                    ya da yol üstündedir
                    oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
                    bize zarlar hep hileli
                    ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
                    ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı
                    ...
                    şimdi her şey dolu dizgin ve çoğul
                    şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
                    şimdi her şey yeniden
                    yüreğim, o eski aşk kalesi
                    yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden
                    ...
                    dönüp ardıma bakıyorum
                    yoksun sen
                    ey sanat! her şeyi hayata dönüştüren.. Murathan MUNGAN

                    1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 2
                    • fiscaldrag
                      fiscaldrag Son düzenleyen:

                      Ruhunda bu denli güzelliği barındırmayı, istiridye kabuklarında saklanan incilerden mi öğrendin?

                      0_1499715606038_2fac7f51-7b51-49e8-94c3-9d7da2226c31.jpg

                      ...

                      yürümek, ayakkabımızı eskitmek değildir emelimiz.
                      emelimiz, varmaktır.

                      -yunus emre

                      1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 1
                      • 1
                        1903bjk Son düzenleyen:

                        "Sen kim oluyorsun da benim yaşadığım hayatı yargılıyorsun!!
                        Ben Mükemmel değilim ve olmak zorunda da değilim !!
                        Parmağın ile beni işaret etmeden önce,ellerinin temiz olduğundan emin ol."

                        Demis Bob Marley

                        Bu hayat senin.
                        Istedigin gibi yasa.Icinden geldigi sekilde davran.
                        Birilerine iyi gorunebilmek icin dusuncelerinden durusundan taviz verme.Birilerine yaklasmak icin kendinden uzaklasma.
                        Dinle kalbini, yaniltmaz seni, hem yaniltsa da bu senin kararin olacak baskasinin degil.Dogrularinin pesinden git.
                        Yoluna tas koymaya calisanlar olacaktir al o taslari kendine yol yap kopru yap,ilerle.
                        Uzemesin kimse seni.Inadina gul.Ama aglamak istediginde agla, saklama duygularini diledigince yasa.
                        Haykirmak istiyosan haykir, bagirarak sarki soylemek istiyosan soyle.Dolu dolu yasa.
                        Kim yargilayabilir seni, sana sunulan bu hayati istedigin gibi yasadigin icin?
                        Duyma.Kapat kulaklarini.Duydugun sey sadece ic sesin olsun.
                        Kos diledigince kimse nereye gittigini bilmesin..

                        "Eskiden yaşansa dokuz köyü ateşe vereceğin şeylere zamanla kibrit bile yakmıyorsun."

                        1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 2
                        • 2
                          2525 Son düzenleyen:

                          Can verme sakın aşka aşk afeti candır
                          Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır

                          Sakın isteme sevdayı gam aşkta her an
                          Kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır

                          Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz
                          Her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır

                          Yahşi görünür yüzleri güzellerin emma
                          Yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır

                          Aşk içre azap olduğu bilirem kim
                          Her kimseki aşıktır işi ahü figandır

                          Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin
                          Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır

                          Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var
                          Aldanmaki şair sözü elbette yalandır.

                          Sen ne güzel bir insanmışsın "Fuzulî"

                          Sesli dinlemek isteyen olursa

                          https://m.youtube.com/watch?v=qOE2SyB5pTE

                          1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 1
                          • 1
                            1903bjk Son düzenleyen:

                            11 Temmuz 1995!
                            SREBRENİSTA KATLİAMI'nı unutma!
                            BOSNA'yı unutma!
                            Mavi Kelebekleri unutma!

                            https://youtu.be/rRsbeas7UOU

                            "Eskiden yaşansa dokuz köyü ateşe vereceğin şeylere zamanla kibrit bile yakmıyorsun."

                            P 1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 5
                            • P
                              paretowilfredo @1903bjk Son düzenleyen: paretowilfredo

                              @1903bjk Hikayesi az bilinen bir parça paylaşayım ben de. Aslında bizim neslin gençlik günlerine bir 'aşk şarkısı' olarak hitap etmiş ama aslında Srebrenitsa'da katledilenlere ithaf edilmiş bir parçadır.

                              https://www.youtube.com/watch?v=nI6y6BKUqCQ

                              Milosevicin bileğinden tutup o masaya oturtan Bilge Kral'a selam olsun.

                              Kimliksiz ve Hükümsüz. -
                              ...

                              ...her dem taze doğarız,
                              bizden kim usanası?..

                              ...

                              "bizi durduran, yürütür."

                              1 1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 4
                              • bombiksmori
                                bombiksmori Son düzenleyen:

                                Rastgele yürürken birden aklına geleyim. Sızlasın için. Boğazın düğüm düğüm olsun. Ama ağlama,ağlayamayacak kadar yansın için.. Çoook amin:pray_tone2:

                                Gemi olsaydık şayet, yükümüzün ağırlığı değil limanın vefasızlığı batırırdı bizi.

                                1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 1
                                • 1
                                  1903bjk @paretowilfredo Son düzenleyen:

                                  @paretowilfredo
                                  Bilmiyodum hocam sağolun vesile oldunuz hikayesine baktim.Ümit Sayın katliamda kafasindan vurulan 4 yasindaki kucuk bi kiz icin yazmis.Sozleri icimi acitti.

                                  Selam olsun hocam:
                                  "Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına."
                                  Diyen Aliya İzzetbegoviçe.

                                  "Eskiden yaşansa dokuz köyü ateşe vereceğin şeylere zamanla kibrit bile yakmıyorsun."

                                  1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 2
                                  • fiscaldrag
                                    fiscaldrag Son düzenleyen:

                                    Bir ses mesafesi aramızdaki; bir sis, yüzünü perdeleyen. Aynı şiirde sabahladığımız günler var, eminim; uyur uyanık gördüğümüz düşler, geceden gökyüzüne uzanan gülüşler... Avucunda papatyalar olmasa da parmak uçlarındaki tütün kokusuna hasretim. Bilsen sana dizildiğini cümlelerin, yine gelmezsin sokağıma bilirim.

                                    ...

                                    yürümek, ayakkabımızı eskitmek değildir emelimiz.
                                    emelimiz, varmaktır.

                                    -yunus emre

                                    1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 2
                                    • deuceko
                                      deuceko Son düzenleyen:

                                      "Ne kadar azsan, yaşamını ne kadar az görkemIi kurmuşsan o kadar çoksun demektir ve görkemIi yaşamın da o denIi büyüktür."
                                      'K. Marx'
                                      "Az şeye sahip olanın köleliği de az olur.
                                      Yaşasın asil yoksulluğum."
                                      'F. Nirtzsche'

                                      ..

                                      1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 4
                                      • bombiksmori
                                        bombiksmori Son düzenleyen:

                                        Belki hiçbir şey yolunda gitmedi. Ama hiçbir şey de beni yolumdan etmedi.:muscle_tone2:

                                        Gemi olsaydık şayet, yükümüzün ağırlığı değil limanın vefasızlığı batırırdı bizi.

                                        1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 1
                                        • fiscaldrag
                                          fiscaldrag Son düzenleyen:

                                          ...

                                          Gel/sen...
                                          -El Clasico izleriz; ben Barça derim, sen hâlâ Madrid diye diretirsin olmaz mı?-
                                          Şiirler aydınlatır gecemizi,
                                          Çayımızı yudumlarken, yıldızlar gelir oturur bahçemize.

                                          Radyoda eski bir şarkı,
                                          Güz kuşları
                                          Ve ellerin
                                          Ne güzel yuva olur kimsesizliğime.

                                          -Dipnot: Sıcaklar, içimizi ısıtan şiirlere baskın geldi sanırım. Başlık, onca kalabalığa rağmen terk edilmiş bir şehir gibi 🙂

                                          ...

                                          yürümek, ayakkabımızı eskitmek değildir emelimiz.
                                          emelimiz, varmaktır.

                                          -yunus emre

                                          1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 4
                                          • P
                                            paretowilfredo Son düzenleyen:

                                            Eğri çizgiler dalgın
                                            İki kaşım üzerinde
                                            İki kaşım üzerinde bir ağrı
                                            Gözlerim yanıyor günlerdir
                                            Gözlerimde bir yangın.

                                            Bir yanım gündelik şeyler
                                            Evdir ekmektir
                                            Yaşadığım kaskatı;
                                            Bir yanım olmadık türküler söyler
                                            Yoldur özlemdir
                                            Benim en güzel düşlerim
                                            İçimde kaldı.

                                            Bir yerlerim eksiliyor günlerdir
                                            Bir yerlerim eriyor
                                            Günlerdir başımda bir esrik bulut
                                            Ben süt mavilerde umarken günü
                                            Aykırı sularda akşam oluyor.

                                            Şükrü Erbaş

                                            Kimliksiz ve Hükümsüz. -
                                            ...

                                            ...her dem taze doğarız,
                                            bizden kim usanası?..

                                            ...

                                            "bizi durduran, yürütür."

                                            1 Cevap Son cevap Cevap Alıntı 5
                                            • 1
                                            • 2
                                            • 24
                                            • 25
                                            • 26
                                            • 27
                                            • 28
                                            • 352
                                            • 353
                                            • 26 / 353
                                            • İlk ileti
                                              Son ileti