Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği İşleri Uzman Yardımcılığı Alım İlanı 2019
-
başvuru formundaki "cüzdan kayıt no" nerede yazıyor? bilen var mı?
-
@écouter yeni kimlik kartinda ad soyadin altinda yazmasi lazim hocam
-
@écouter Teşekkür ederim.
-
@écouter hocam form nerde var ben göremedim de
-
Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri
Uzun bir geçmişi olan Türkiye-AB ilişkilerinin en önemli özelliği, başından itibaren hep inişli-çıkışlı bir seyir izlemesi ve zaman zaman yaşanan sorunlara rağmen tarafların bu ilişkiyi üyelik perspektifiyle sürdürme konusundaki iradeyi korumasıdır. Nitekim AB’ye üye olmak, müzakere sürecinde karşılaşılan her türlü zorluğa rağmen, ülkemizin en önemli stratejik hedeflerinden biri olmaya devam etmektedir.Türkiye-AB ilişkilerinin tarihsel süreçteki seyri incelendiğinde, bu ilişkinin uluslararası sistemde ve Avrupa bütünleşmesinde yaşanan gelişmelerden doğrudan etkilendiği görülmektedir. Geçmişte Soğuk Savaş veya sonrasında yaşanan gelişmeler nasıl belirleyici olduysa, bugün de Türkiye-AB ilişkileri uluslararası sistemdeki değişimlerden, bölgemizde yaşanan gelişmelerden veya AB’nin karşı karşıya olduğu sınamalardan etkilenmektedir.
Bunun en son örneği, Suriye’deki gelişmelerin özellikle 2015’te neden olduğu insani trajedinin AB açısından bir mülteci krizine dönüşmesi ve bu krizin Türkiye-AB birlikteliğiyle aşılmasında görülmüştür. Bu tarihe kadar görece durgun seyreden Türkiye-AB ilişkileri bundan sonra önemli gelişmelere sahne olmuş, somut kararların alındığı 29 Kasım 2015, 7 Mart 2016 ve 18 Mart 2016 Türkiye-AB Zirveleri çerçevesinde ilişkilerin her veçhesinde gelişme kaydedilmiştir. Zirvelerde katılım müzakerelerinin yeniden canlandırılması, başta üst düzey siyasi, ekonomik ve enerji diyalogları olmak üzere kritik önemi haiz alanlarda Türkiye-AB üst düzey diyaloğunun güçlendirilmesi, Vize Serbestisi Diyaloğu sürecinin hızlandırılması, göç yönetiminde yük paylaşımı, terörle mücadelede işbirliği, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çalışmaları gibi ilişkilerimiz açısından önemli kararlar alınmıştır.
Nitekim Türkiye-AB Zirvelerinde alınan kararların en önemli yansıması daha önce üzerinde siyasi nitelikli engel bulunan 17. Ekonomik ve Parasal Politika Faslı ile 30. Mali ve Bütçesel Hükümler Faslının müzakerelere açılması olmuştur. 18 Mart 2016 Türkiye-AB Zirvesi’nde varılan 1’e 1 Uzlaşısı sayesinde ise, Ege Denizi’ndeki rotanın önü kapatılarak AB’ye doğru olan göç akımı azaltılmış ve göçmenlerin hayatlarını kaybetmelerinin önüne geçilmiştir.
Ancak, Türkiye-AB ilişkileri 15 Temmuz menfur darbe girişimi sonrasında AB’nin ülkemize yönelik soğuk ve eleştirel tutumu nedeniyle yara almış ve ülkemizde Birliğe karşı ciddi bir güven bunalımı ortaya çıkmıştır. FETÖ Terör Örgütü’nün boyutlarının anlaşılamaması ve 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası alınan tedbirlerin AB tarafından eleştirilmesi, AB ile iletişimin azaldığı bir dönem yaşanmasına neden olmuştur.
Söz konusu dönemin aşılması ve ilişkilerin normalleşmesi açısından en önemli adım 26 Mart 2018 Varna Zirvesiyle atılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov’un katılımıyla Varna’da bir araya gelen Türkiye ve AB liderleri, Türkiye-AB birlikteliğinin önemini teyit etmiş ve ülkemizin adaylığını en üst düzeyde vurgulamışlardır. Zirve’de ülkemiz, tam üyelik perspektifi, terörle mücadele, Vize Serbestisi Diyaloğu, gönüllü insani kabul, Sığınmacı Mali İmkânı, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve Kıbrıs sorununa ilişkin beklentilerini ortaya koymuş ve AB’nin 18 Mart Mutabakatı kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini hatırlatmıştır.
Bununla birlikte, 26 Haziran 2018 tarihli Genel İşler Konseyi’nde, “ülkemizin AB’den uzaklaşmakta olduğu, katılım müzakerelerimizin fiiliyatta durma noktasına geldiği ve Gümrük Birliği’nin güncellemesi müzakerelerinin başlatılmasının öngörülmediği” belirtilmiştir. Konsey sonuçlarının giriş bölümünde Türkiye’nin adaylık statüsüne vurgu yapılsa da, bu karar Türkiye-AB ilişkilerinin seyrine gölge düşürmüştür. Ayrıca, 15 Temmuz 2019 tarihinde AB Dış İlişkiler Konseyi’nin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine karşı birtakım önlemler alınmasını kabul etmesi ilişkileri olumsuz yönde etkilemiştir.
Her türlü siyasi nitelikli engellemeye rağmen ülkemiz AB sürecindeki çalışmalarını sürdürmektedir. Nitekim Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesiyle birlikte 19 Temmuz 2018 tarihinde OHAL kaldırılmış ve üç yıl aradan sonra Reform Eylem Grubu (REG) Toplantıları Adalet, Dışişleri, İçişleri ile Hazine ve Maliye Bakanlarımızın katılımıyla 29 Ağustos ve 11 Aralık 2018 ve 9 Mayıs 2019 tarihlerinde yapılmıştır. 9 Mayıs’taki REG toplantısı, Sayın Cumhurbaşkanımız başkanlığında ve Avrupa Gününde toplanan ilk REG olma özelliğini taşımaktadır. Toplantılarda, reform sürecine ivme kazandırılmasına ilişkin kararlılık kamuoyuyla paylaşılmış ve siyasi reform sürecinde atılacak adımlara yönelik pek çok önemli karar alınmıştır.
REG kararları doğrultusunda başlatılan yargı alanında atılacak adımları içerecek Yargı Reformu Stratejisi ise 30 Mayıs 2019 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. Ayrıca, REG kararları doğrultusunda, Adalet Bakanlığımızın öncülüğünde, 23. Yargı ve Temel Haklar Faslının diğer bir açılış kriteri olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesi Eylem Planını güncelleme çalışmalarına başlanmıştır.
Diğer taraftan Türkiye, hem AB hem de ülkemizin menfaatine olan Vize Serbestisi Diyaloğu ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çalışmalarını da sürdürmektedir. Vize serbestisine ilişkin olarak, Avrupa Komisyonu, 8 Aralık 2018 tarihi itibariyle Türkiye’nin Vize Serbestisi Yol Haritası’nda yer alan 72 yükümlülüğün 66’sını tamamen karşıladığını teyit etmiştir. Bu çerçevede vize serbestisi için karşılanması gereken 6 yükümlülük kalmıştır. REG kararları doğrultusunda Vize Serbesti Diyaloğunda kalan her bir yükümlülük için Çalışma Grupları oluşturulmuştur. Gümrük Birliği’nin güncellenmesine ilişkin ise görüşmelerin 2016 sonunda başlayabileceği 29 Kasım 2015 Mutabakatında belirtilmiş olup, Komisyon üye ülkelerden müzakere yetkisini ancak 21 Aralık 2016 tarihinde talep edebilmiştir. Gümrük Birliği’nin güncellenmesinin Türkiye ve AB için “kazan-kazan” durumu yaratacağı değerlendirilmektedir.
Türkiye ve AB arasında Sığınmacı Mali İmkanı çerçevesinde de işbirliği sürmektedir. AB, 18 Mart Mutabakatı kapsamında ülkemizdeki Suriyeliler için kullanılmak üzere 3+3 milyar Avro taahhüt etmiştir. Bu meblağın ülkemize aktarılması amacıyla Sığınmacı Mali İmkânı mekanizması (Facility for Refugees in Turkey-FRIT) oluşturulmuştur. FRIT çerçevesinde, ülkemize tahsis edilen ilk 3 milyar Avronun tamamı 2017 yılı sonu itibariyle sözleşmeye bağlanmıştır. Sığınmacı Mali İmkanı’nın ikinci dilimi 2018 Haziran ayındaki AB Konseyinde onaylanmıştır. İkinci 3 milyar Avroluk dilimin 2 milyar Avrosunun AB bütçesinden, 1 milyar Avrosunun üye ülkelerin katkılarından sağlanması kararlaştırılmıştır.
Türkiye ve AB arasında her alanda ve düzeyde temaslar devam etmektedir. AB ile tesis ettiğimiz dış politika, ekonomi, enerji, ulaştırma, terörle mücadele gibi kilit alanlarda Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantıları Türkiye-AB ilişkilerinin geniş potansiyelini ortaya çıkartmaya yönelik, üyelik sürecimizi destekleyecek önemli araçlardır. Bu bağlamda en son 15 Ocak 2019 tarihinde Yüksek Düzeyli Ulaştırma Diyaloğu Toplantısı, 28 Şubat 2019 tarihinde ise Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyalog Toplantısı yapılmıştır.
Ayrıca, AB ile ilişkimizin kurumsal yapısını tesis eden Ortaklık Organları AB ile işbirliğimizi güçlendirmeye yönelik önemli platformlardır. 126. Türkiye-AB Ortaklık Komitesi 28 Kasım 2018 tarihinde Brüksel’de düzenlenmiştir. Yaklaşık 4 yıldır yapılmayan Türkiye-AB Ortaklık Konseyi’nin 54. Toplantısı ise 15 Mart 2019 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilmiştir. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu’nun (KPK) 77. toplantısı 26 Nisan 2018 tarihinde Brüksel’de yapılmış, 8 ay sonra da 78. KPK Toplantısı 19-20 Aralık 2018 tarihlerinde Ankara’da düzenlenmiştir.
Uluslararası alanda belirsizliklerin ve risklerin arttığı ve AB içerisinde birçok sorunun çözüm beklediği böylesi bir dönemde AB, mevcut ortaklıklarını güçlendirmeye, yeni işbirliği ve diyalog mekanizmaları oluşturmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç duyacaktır. Bu nedenle, Türkiye’nin AB üyeliği önemini ve gerekliliğini korumayı sürdürecektir.
-
Türkiye-AB İlişkilerinin Tarihçesi
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşma yolunda uluslararası konjonktürdeki gelişmeleri yakından takip etmiş ve OECD, NATO gibi uluslararası örgütlenmelerin etkin bir üyesi olmuştur. Bu doğrultuda, insanlık tarihinin en büyük barış projesi olarak nitelendirilen Avrupa Ekonomik Topluluğu'nun (AET) 1958 yılında kurulmasından kısa bir süre sonra Türkiye, 31 Temmuz 1959'da Topluluğa ortaklık başvurusunda bulunmuştur. Türkiye adına bu başvuruyu, dönemin Demokrat Parti lideri ve Başbakanı Adnan Menderes yapmıştır. Menderes, bu başvuruyla, Türkiye'nin Avrupa'ya ilk adımı attığını ifade etmiştir.Avrupa Birliği ile Ortaklık Kuruluyor: Ankara Anlaşması
AET Bakanlar Konseyi, Türkiye'nin yapmış olduğu başvuruyu kabul ederek üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanmasını önermiştir. Söz konusu Anlaşma 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanmış ve 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Ankara Anlaşması, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin hukuki temelini oluşturmaktadır. Anlaşma'ya imza atan dönemin Başbakanı İsmet İnönü, Avrupa Birliği'ni, "Beşeriyet tarihi boyunca insan zekâsının vücuda getirdiği en cesur eser" olarak tanımlamıştır.
Ankara Anlaşması'nın 2. maddesinde Anlaşma'nın amacı şöyle belirtilmektedir: "Türkiye ekonomisinin hızlı kalkınmasını ve Türk halkının istihdam düzeyinin ve yaşam koşullarının yükseltilmesini sağlama gereğini göz önünde bulundurarak, taraflar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi özendirmektir."
Ankara Anlaşması'nın 28. maddesi ise Türkiye'nin üyeliğini düzenlemektedir: "Anlaşma'nın işleyişi, Topluluğu kuran Antlaşma'dan doğan yükümlülüklerin tümünün Türkiye'ce üstlenilebileceğini gösterdiğinde, Akit Taraflar, Türkiye'nin Topluluğa katılması olanağını incelerler."
Bu maddeden açıkça anlaşılmaktadır ki, "Türkiye-AET ortaklık ilişkisinin nihai hedefi Türkiye'nin Topluluğa tam üyeliğidir." Ankara Anlaşması, Türkiye'nin AET'ye entegrasyonu için hazırlık dönemi, geçiş dönemi ve nihai dönem olmak üzere üç devre öngörmüştür. İlk dönem, Anlaşma'nın yürürlüğe girdiği 1 Aralık 1964 tarihi itibarıyla başlamıştır. Taraflar arasındaki ekonomik farklılıkları azaltmaya yönelik ‘Hazırlık Dönemi' olarak belirlenen bu dönemde, Türkiye herhangi bir yükümlülük üstlenmemiştir. Tesis edilen ortaklık ilişkisinin işleyişine yönelik olarak iki taraf arasında bazı kurumlar oluşturulmuştur. Bunlar arasında en üst düzey karar alma organı ise Ortaklık Konseyi'dir.
Her Şey Takvimine Göre İlerliyor, Katma Protokol İmzalanıyor...
13 Kasım 1970 tarihinde imzalanan ve 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol ile birlikte, Ankara Anlaşması'nda öngörülen hazırlık dönemi sona ermiş ve "Geçiş Dönemi"ne ilişkin koşullar belirlenmiştir. Bu dönemde taraflar arasında sanayi ürünleri, tarım ürünleri ve kişilerin serbest dolaşımının sağlanması ve Gümrük Birliği'nin tamamlanması öngörülmüştür.
1971 yılı itibarıyla, Katma Protokol çerçevesinde, Topluluk, bazı petrol ve tekstil ürünleri dışında Türkiye'den ithal ettiği tüm sanayi mallarına uyguladığı gümrük vergileri ve miktar kısıtlamalarını tek taraflı olarak sıfırlamıştır. Buna karşılık, Türkiye'nin AB kaynaklı sanayi ürünlerinde gümrük vergilerini tedricen sıfırlaması öngörülmüş ve böylece Gümrük Birliği'nin fiilen yürürlüğe girmesi için 22 yıllık bir süre tanınmıştır.
Türkiye-AB ilişkileri, 1970'li yılların başından 1980'lerin ikinci yarısına kadar, siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı istikrarsız bir seyir izlemiştir. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından ilişkiler resmen askıya alınmıştır.
AB Yolunda Kararlıyız: Tam Üyelik Başvurusu Yapılıyor...
1983 yılında Türkiye'de sivil idarenin yeniden kurulması ve 1984 yılından itibaren Türkiye'nin ithal ikameci politikaları hızla terk etmesi ile beraber, Türkiye'nin dışa açılma süreci başlamıştır. Böylece 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren dondurulmuş bulunan Türkiye-AET ilişkilerinin canlandırılması süreci başlamıştır.
Türkiye, 14 Nisan 1987 tarihinde, Ankara Anlaşması'nda öngörülen dönemlerin tamamlanmasını beklemeden, üyelik başvurusunda bulunmuştur. Komisyon, bu başvuru ile ilgili görüşünü 18 Aralık 1989'da açıklamış ve kendi iç bütünleşmesini tamamlamadan Topluluğun yeni bir üyeyi kabul edemeyeceğini belirtmiştir. Ayrıca, Türkiye'nin, Topluluğa katılmaya ehil olmakla birlikte, ekonomik, sosyal ve siyasal alanda gelişmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu nedenle, üyelik müzakerelerinin açılması için bir tarih belirlenmemesi ve Ortaklık Anlaşması çerçevesinde ilişkilerin geliştirilmesi önerilmiştir.
Bu öneri Türkiye tarafından da olumlu değerlendirilmiş ve Gümrük Birliği'nin Katma Protokol'de öngörüldüğü şekilde 1995 yılında tamamlanması için gerekli hazırlıklara başlanmıştır. İki yıl süren müzakereler sonunda 5 Mart 1995 tarihinde yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında alınan karar uyarınca Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Böylece, Türkiye-AB Ortaklık İlişkisinin "Son Dönemi"ne geçilmiştir. Gümrük Birliği, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile bütünleşme hedefine yönelik ortaklık ilişkisinin en önemli aşamalarından biridir ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine ayrı bir boyut kazandırmıştır.
Türkiye Artık Aday Bir Ülke...
Türkiye-AB ilişkilerinin dönüm noktası, 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'dir. Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin adaylığı resmen onaylanmış ve diğer aday ülkelerle eşit konumda olacağı açık ve kesin bir dille ifade edilmiştir.
Helsinki Zirvesi'nde, diğer aday ülkeler için olduğu gibi Türkiye için de Katılım Ortaklığı Belgesi hazırlanmasına karar verilmiştir. Türkiye için hazırlanan ilk Katılım Ortaklığı Belgesi 8 Mart 2001 tarihinde AB Konseyi tarafından onaylanmıştır. Katılım Ortaklığı Belgesi'nde yer alan önceliklerin hayata geçirilmesine yönelik program ve takvimimizi içeren Ulusal Program, 19 Mart 2001 tarihinde Hükümetimiz tarafından onaylanarak Avrupa Komisyonuna 26 Mart 2001 tarihinde tevdi edilmiştir.
Katılım Ortaklığı Belgesi Avrupa Birliği tarafından, 2003, 2005, 2006 ve 2008 yıllarında tekrar gözden geçirilmiştir. Ulusal Program ise, 2003, 2005 ve 2008 yıllarında güncelleştirilmiştir. Avrupa Birliği'ne üyelik yolunda kararlılığını her fırsatta ortaya koyan siyasi irade, reform çabalarına da ivme kazandırmıştır. Böylece, müzakerelerin açılması için ön şart olan siyasi kriterlerin karşılanmasına yönelik uyum yasası paketleri yoğun bir şekilde Meclis’ten geçirilmiştir. Temel hak ve özgürlüklerin kapsamını genişleten, demokrasi, hukukun üstünlüğü, düşünce, ifade özgürlüğü ve insan hakları gibi alanlarda mevcut düzenlemeleri güçlendiren ve güvence altına alan reformlara devam edilmiştir. Bu çerçevede 2002-2004 yılları arasında 8 Uyum Paketi, 2001 ve 2004 yıllarında da 2 Anayasa Paketi TBMM'de kabul edilmiştir.
17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi'nde, Türkiye-AB ilişkilerinde bir dönüm noktası daha yaşanmış ve Zirve'de Türkiye'nin siyasi kriterleri yeteri ölçüde karşıladığı belirtilerek 3 Ekim 2005'te müzakerelere başlanması kararı alınmıştır.
Müzakereler Başlıyor...
3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg'da yapılan Hükümetlerarası Konferans ile Türkiye resmen AB'ye katılım müzakerelerine başlamıştır. Yine aynı gün bir basın toplantısı düzenlenerek Türkiye için Müzakere Çerçeve Belgesi yayımlanmıştır. Böylece, Türkiye ile AB arasındaki inişli çıkışlı ilişki, çok önemli bir dönüm noktasını aşarak yepyeni bir sürece girmiştir.
Katılım Müzakerelerinde mevcut durumda şu ana kadar 16 fasıl müzakerelere açılmış, bir tanesi geçici olarak kapatılmıştır. Bazı üye ülkelerin siyasi engellemeleri ve Kıbrıs sorunu müzakere sürecini ipotek altına almıştır. 2006-2010 yılları arasında 13 fasıl müzakereye açılmışken, açılmayan fasılların büyük bir bölümü üye ülkelerin siyasi engellerine takıldığı için, 2010-2013 döneminde yalnızca 1 fasıl müzakereye açılabilmiştir.
17 Mayıs 2012 tarihinde ise Türkiye ve Avrupa Komisyonu arasında Pozitif Gündem başlatılmıştır. Pozitif Gündem, Türkiye-AB ilişkileri açısından bazı önemli konulardaki işbirliği mekanizmalarının güçlendirilmesini ve siyasi blokajlı fasıllar dahil olmak üzere, oluşturulan çalışma gruplarıyla teknik açılış/kapanış kriterlerinin en kısa sürede yerine getirilmesini amaçlayan bir çalışma yöntemi olarak düşünülmüştür. Pozitif Gündem, 2014 yılında Avrupa Komisyonu Genişleme ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Üyesi Štefan Füle’nin yerine Johannes Hahn’ın göreve gelmesiyle sona ermiştir.
-
@morticia https://www.ab.gov.tr/51902.html
Burada en altta var hocam. -
Arkadaşlar genel iktisat neleri kapsıyor bilgisi olan var mı?
-
Sınava girecekler listesi açıklandi arkadaşlar. https://www.ab.gov.tr/51943.html
-
Arkadaşlar herkeş için hayırlısı olsun. Daha önce AB uzman yard. sınavına giren veya sorular hakkında bilgisi olan arkadaşlar SBF/İİBF için yazılı sınavda soru örnekleri verebilir mi acaba? Şimdiden teşekkürler.
-
hayırlı olsun arkadaşlar sorular hakkında bilgi olanlar paylaşırsa seviniriz
-
Son sınav 2017, bir önceki 2011'de yapılınca ister istemez bu sınavlara girmiş olanlar şimdi coluk çocuğa karışmıştır buralara bakmazlar En azından kişisel tahminler yapalım da karşılıklı fikir alışverişi işlevi görür.
Şahsen iktisat ve hukuk kısmından çok zorlayacaklarini sanmıyorum. Kismen zorlayacaklari kısmın 40 puanlık ab kısmı olacağını düşünüyorum. Ama genel olarak sınavın zor olacağını sanmıyorum çünkü AB Başkanlığından bir genel müdür gelmişti birkaç hafta önce ve artık daha fazla alim yapmak istediklerini söylemişti. Şu an kurumda sadece 5 uzman yardimcisi varmış, 130 civarı da uzman demişti galiba. Oldukça düşük bir sayı. 2017 sınavında 12 kişi almak için yola çıkıp sınavda yalnızca 13 kişi baraji geçtiği için 13 kişiyi mülakata alıp onların da 8 i mesleğe geçiş yapmış. Demek ki biraz zor bir sınavmis. Şimdi de benzer bir durum yaşamak istemezler diye tahmin ediyorum. En azından mülakata yeterince adam bırakmak isterler heralde. Ama tabiki tamamen tahmin boyutunda zor da gelebilir sınav. Genel müdürün artık fazla alim yapacağız sözüne binaen dedim bunları.
Zorlayacaklarini dusundugum AB kismindan kendi izlenimlerime dayanarak uzerinde calisilmasinin gerektigini dusundugum bazi konuları aşağıya yazıyorum belki birilerine faydası olur.
AB kuruluş süreci ve AB Türkiye ilişkilerinin en azından birisinden tarihi boyutu olan bir soru bekliyorum.
Brexit yine en muhtemel konu başlıklarından birisi malum.
Mülteci krizi meselesi de önemli bir konu. Bunu belki TR - AB ilişkisine yedirerek de sorabilirler.
AB kurumlarından da gelebilir ama ana 4 kurumun dışına cikacaklarini sanmıyorum. Biraz eleyici bir soru sormak isterlerse "AB'de politika yapimi"ni sorabilirler örneğin. Ama 4 kurumun disindan, ornegin AB sayistayindan soru sormak biraz vicdansizlik olur.
Bütünleşik avrupa fikrinin doğuşundan yine soru gelebilir. Özellikle neofonksiyonelizm burada kritik elbette. Bence fikri olmayan arkadaşlar mutlaka öğrensin. Direkt sormasalar bile bu bilginizi kullanabileceginiz sorular gelebilir. Gelmezse de bir şekilde buraya bağlayıp güçlü oldugunuz yerde at kosturmus olursunuz.
Biraz daha herkesin fikri olduğu konulardan soralım derlerse Avrupa'da artan ırkçılık üzerinden gidebilirler. Çünkü bu hem Brexit hem de mülteci kriziyle doğrudan bağlantılı bir konu.
Ortak pazar, gümrük birligi vs bunlar gibi ekonomik bütünleşme hamlelerinden de soru gelebilir. Yine bu kısım da TR - AB ilişkisine yedirilebilir.
Düşük ihtimal görüyorum ama belki AB'nin 2019 Türkiye raporundan sorabilirler. Okumaya vakti olmayanlar için özet geçiyorum: Mülteciler konusunda "aslansin, kaplansin" diyip geri kalan istisnasız her konuda sövüyorlar aklınızda olsun ahshsh.
Son olarak 3 muhtemel soru söyleyeyim. Birisi AB genişleme süreci. Yani hangi yıl hangi ülkeler alındı vs en azından genel hatlarıyla bilin bence. İkinci olarak hangi fasillarin Turkiyeye acildigini bilmek gerekebilir biraz detay olsa da. Kapanan fasillari bilmenize gerek yok zaten 1 adet ahshs. Son olarak da yine biraz zor bir soru olur ama belki "esnek bütünleşme" kavramından soru gelebilir. Çünkü bu Turkiye'nin AB'yle butunlesmesinde üzerinde durulan bir konu.
Başka fikri olan arkadaşlar varsa ve eklerlerse sevinirim. Dediğim gibi bahsettigim şeyler tamamen tahmin. Kolaylıklar diliyorum herkese.
-
Arkadaşlar nasıl geçti sınav? Sorular daha çok yorum ağırlıklı ve genel nitelikteydi sanki. Ne dersiniz?
-
Evet o yüzden yorum yapamıyorum ama ing belirliyecek herşeyi
-
Arkadaşlar şimdi baktım 2017’de 53 kişi sınava girmiş buna rağmen 39 günde açıklanmış. Biz 191 kişiyiz 2-3 ay sürecek gibi
-
Hocam konular aşırı geneldi yani hiç çalışmayan birisi bile rahatca yazabilirdi. Arkadaşın dediği gibi ingilizce belirleyici olacak. Bir de bu alan bilgisi vs gibi yerlerde soru diyor ama ben cevapları bildiğin kompozisyon gibi 3-4 paragraf yazdım artık ne olur bilmiyorum
-
@rain96 2017 yılında her şeyin açıklanması uzun sürüyordu, belki şimdi o kadar olmaz.
-
@écouter Umarım sizin dediğiniz gibi olur.
-
5 hafta oldu sınav olalı en azından sonuçları açıklasalardı meraktan öldük
-
@morticia bence daha sürer dışişleri gibi olmaz ama daha sürer