Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
"Hayat bu.
Dünya kocaman,sense ummanda bir zerre
kadarsın.Bunu bir görebilsen rahatlayacaksın."N.Yıldırım
-
Sevgili T. Bannon,
Yukarıda nasıl hayat?
Ölü olmak diri olmaktan daha iyiymiş,
Dediğini duyar gibiyim,
Burası mı?
Burası hep bildiğin gibi,
Kötüler kazanmaya,
İyiler kaybetmeye
Devam ediyorlar. -
…Ateşe düştüğünü gördüm kadının
Dans edişini durduramamıştı yine de
Sularla titreyen sabah rüzgârı iğneleriyle
Parlayıp parlayıp sönüyordu tükenen bir mum gibi
Bahar iplikçikleriyle dokunmuş giysileri…
(Ateş Dansı 1 )
…Gelir ve yakalar en olmadık yerde
Günübirliğe batmış bulanmış insanları
Kanayan yarayı kitler doyumsuz derde
Geceyi tersyüz eden sonsuzluğun boyaları
Suçluluk tortusu gibi birikir gönüllerde…
(Ateş Dansı 2 )
...Aklanamam belki ama kaçmadım
Bir ömür boyu sorgu sorgu sorgu
Bilmeceye karşı savaştım adım adım
Bilinmeyene karşı bin bir kurgu
Bin bir yarışa karıştı adım…
(Ateş Dansı 3)Sezai Karakoç
-
En uzun gece bitti.
En uzun karanlık bastırdı.. -
...
Yağmur yağıyor Ömür hanım...
Gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına.
Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum.
Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür hanım.
Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden.
Sahi nedir yaşamın anlamı?
Geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına,
Yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine.
Bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka
ne ki?
Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi
içine alan kocaman bir yanılsama. Değil mi yoksa?Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim,
özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı.
Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum.
Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi
avutmaya beni.
Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice
eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, varolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya....
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur.
Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum.
Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük.
Yalnızım Ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...
Sularım toprağa sızıyor bak.
Yüzümü geceler örtüyor.
Binlerce taş saklanıyor içimde.
Kim kimin derinliğini görebilir, hem
hangi gözle?...
Yağmur dindi Ömür hanım. Gökyüzü masmavi gülümsedi
yine. Doğa aynı oyununu oynuyor bizimle. Umudun
ucunu gösteriyor usulca, iyimserliğin ışığını süzüyor mavi
atlasından. Ne aldanış! Bulutların rengi mavi-beyaz mıdır,
kurşuni-külrengi mi yoksa?...
Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde.
Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim.
Ürperiyorum.
Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını.
İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek.
Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?Şükrü ERBAŞ.
-
. . . . . . . . .
-
Bu hayatta en büyük kaybedenler, bekleyenlerdir.
Leyla İle Mecnun
-
O vakit bu, burada dursun dostum @2525
-
...
Kim kırarsa seni, o iyi etsin istersin. Kim söndürdüyse ışıklarını, yeniden o aydınlatsın. Nerede üşüdüysen yine orada ısınmayı beklersin. Devam etmek istediğinde kaldığın yere dönersin nihayetinde. Tıpkı annesinden dayak yiyen çocuğun yine anne diye nida etmesi gibi, başlanacak başka yer mi var ki? Oradan başlarsın yeniden yürümeye. Ondandır ki tüm tevafuklar silsile eder insanın ömrüne. Adını koyamadıkları kendi kendine biçim alır, kilit taşlar gibi dizilir güzergâhına ömrünün.
Beni sorma,
Beni duyma,
Beni bilme,
Sual etme sakın neredeyim diye.
Aydınlıkta arama boşuna,
Yüreğin gözlerini yorma.
Fenerin söndüğü yerde,
Beyazın kirlendiği ilk sayfada,
Mürekkebin damladığı ilk cümledeyim.Ve neden sonra is kaplar camları, çay soğur, sigara söner, hava kapanır. Tel susar bir daha titrememek üzere. Kurak topraklar çatlar, ağaçlar devrilir, yüreğin kızıl bir karanlığa hapsolur. Hiçbir yürüyüş düşteki gibi gelişmez. Asla rotasız yolculuklar yapılmaz. Kimse düzenin bozmaz, herkes doğasının gereğini yapar.
Gün gelmiş
Han kapısı kapanmış,
Bayram sabahı bitmiş,
Tükenmiş ışıltılı akşamlar,
Temaşa geceye hapsolmuş.
Masal gibi, düş gibi,
Bir varmış,
Bir yok....
-
............
belki bir enkazı beşer bırakacaksın ardında
zaten ölüyüm
diriltip yeniden öldüreceksen uğraşma
.........
varlığımın izini gördüm, yıkıldım, belli ki yıktım, yokluğumun izini de görmek isterim ama hep görmek isterim. isterim ve izlerim. hep izlerim, düşünür ve izlerim, yerleşir, rahat eder, izlerim. rahatsız olur, kalkar gider, izlerim. izlediklerim taş taş duvar olur ve belki çatısının altında izleriz.
...............
karmaşa
........... -
...
Bir yanım gündelik şeyler
Evdir ekmektir
Yaşadığım kaskatı;
Bir yanım olmadık türküler söyler
Yoldur özlemdir
Benim en güzel düşlerim
İçimde kaldı.Bir yerlerim eksiliyor günlerdir
Bir yerlerim eriyor
Günlerdir başımda bir esrik bulut
Ben süt mavilerde umarken günü
Aykırı sularda akşam oluyor.Şükrü Erbaş
-
. . . . . . . . .
-
...
Karanlıktan Mektup
Ve azığına bir damla umut, bir dirhem güç, bir parça kırılmış ayna bırakıyorum. Nasıl kullanacağının kılavuzu yüreğinde gizli. Benden aldığın küçük alevi al, içine uzatıp bak. Orada okuyacaksın her birini nerede nasıl kullanacağını. Evet yakacak, biraz acıyacak. Biraz ateşleneceksin, belki hastalanacak zaman zaman da ürpereceksin.
Korkuyorsun. Yeniden kaybolmaktan belki, belki yalnız kalmaktan. Kırmaktan çok kırılmaktan. Yalnız kalmaktan biraz da.
Bak bana;
Dolu dizgin yaşa çocuk. Kimse bendine sığdıramasın seni. İçeri aldıklarına serinlik, tutmaya çalışanlara çağlayan ol. Sen ki dereler çağlasın diyenlerin evladısın. Sen ki odaları ışıtansın. Ne dünyanı, ne de kendini bundan mahrum bırakmayacaksın. Bakarsın bir gün kurduğun ütopyaya birisi bir kandil olur da asılıverir duvarına.Fırtınalı akşamlarda uğuldayan pencereler,
Yağmur sonrası ıslak kaldırımlar,
Yansıyan turuncu sokak lambalarının izleri,
-Ki kavganın yakamozudur onlar,
Yiten insanın parlamasıdır çizgi çizgi.-
Her dem anlatacak sana seni....
-
. . . . . . . . .
-
"...Gece görünenin sonu, görünmeyenin başlangıcıdır çünkü.Bitiş ile başlangıç,yoklukla varlık,ölümle doğum,veda ile bismillah,hepsi gecede saklı....
Yıldızların aydınlığı gecenin karanlığındandır...
Ve değil mi ki Mirac herkes uykuda olduğu andadır.
Suyun sesi geliyor sense uykulardasın,haydi uyuma !"
(Mavi Lale) -
...
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahcup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için, doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi, bir de mutlu olanların.
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa.
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan....
Ahmet Telli.
-
. . . . . . . . .
-
…..
Ulu bir ağaç. Şimşekle çizilmiş, gelir doğudan ve batıdan seslerle
Gök gürültülerinin eşliğinde.
Ama, ne yazık ki, Şehir ölü. Natürmort şehir. Frigofirik şehir.
Ruhunun simgesi olan bir dumanla örtülü.
Yalnız bir anti-şehir var durur içinde,
Bir türbe, bayram biçiminde.
İç kale. Aslanlı Cami.
Ve bir dergah taç gibi.
Zincire vurulmuş tapınmaevi.
Ve sade isimler kalmış alımlı sevimli:
Leblebici, İbadullah, Mukaddem,
Sultan Alaaddin… ve benzerleri.
Asılı bir kılıç ölü- kentin üstünde
Getirip getirip başlarını vurdururlar kendi kendilerinin
İnsanlar hakkettikleri cezaya ermek kavuşmak için.
Kan damlamaz görünmez kılıç ne yapsa
Bitip tükenmez bu karadosya.Yağmurun kapandığı bir sesle birliktedir
Oysa İnci ve Güneş. Ufku doğudan gelen ulu ağaç kaplamakta
Ayin başlamak üzredir yeraltı tapınağında.
Güneş ve İnciyle yeniden tanışma.
Su ve ateş yansımalarında
Yenilenen bir anlaşma.
….
Sezai Karakoç/Ayinler/Birinci Ayin( Bu arada beklediğim kar şuan yağmaya başladı. )
-
. . . . . . . . .
-
...
Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
Gelmiş dayanmışım demir kapısına sevdanın
Ben yaşamıyor gibi yaşamıyor gibi yaşıyorum
Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum
...