Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
...
Öyle bir sırdır ki;
Onsuz kalıp, o olursun
O'nu bulup, yalnız kalırsın
Bazen kaybolursun
Bazen gaybı bulursun
Şükrün sitemdir,
İsyanın teslimiyet.
Aradığın ne tendir,
Ne tenin ötesinde bir hürriyet.
İsyanın yalnız bir özgürlüğe
Şükrün yüreğin prangasınadır.
Ruhumca özgür kuşlar, mavi göklerde uçarlar mı bir gün?
Sorarım diner mi sızısı ve biter mi bu katıksız zulüm?
Sormadım.
Söylemedim.
Bildim.
Bilmek kırk katırlık bir katar ve ben önlerinde
Bir mayına ayağı değmiş öylece kalmış bir seyyah.
Çeksem kendimi ve dönsem geriye
Düşlerim patlayacak bıraktığım yerde.
Vaha uzak mıdır o kadar?
Serap mı yoksa gözümdeki çağlayan?
Kekremsi tadı bıyıklarımdan sızıyor çatlayan dudaklarıma
Susarak ve susayarak tükeniyorum ne yazık
Bana değil, bir olmak imkanını terk etmiş tüm ruhlara.
-ve ben şimdi-
Her dehr sorarım kendime, bu sahranın orta yerinde
Gediklerimden taşlarını çeken o eller nerde?
Kalakaldım öylece akbabalar uçuyor tepemde,
Oysa turnalar bekliyordu varacağım yerde....
-
bu kadar varoluşçuluk karşısında sen yine de bugün geçmez dersin. ama geçecek.. ne yaparsan yap bu gün geçecek ve dün, nasıl bittiğiyle kalacak.. yakşamlar dostlar , şafak 21
-
“Size kötü hissettiren sadece ve sadece kendi düşünceleriniz; dünyada size zulmeden tek kişi kendinizsiniz.”
David Burns
-
Serttin sen, büyük kayalardan örülü devasa bir duvar vardı dünyayla önünde, kimse yaklaşamadı. Kimseye izin vermedin. İncinmek istemedin, yaralarını gizledin.
Tek ben gördüm, o duvarların ardında eski bir Türk filmine nemli gözlerle dalıp giden seni.. Bir tek ben gördüm.
Aşık oldum.
Aşık olmak duvarları aşmak demektir. Aştım, aşka dokundum. Dokununca yok oldun. Başka bir duvarın yoktu, duygularını yaktın, kor oldun. Küle döndün sonra.
Gözbebeklerime dolan toz oldun.Caner Yaman
-
İnan değil sana kastım, cahille sohbeti kestim...
-
Bir Filozofa sormuşlar:
Şansa inanır mısınız?
Filozof: Evet, yoksa sevmediğim insanların başarısını neyle açıklardım? -
Sen istiyorsun ki, kucağında yaşadığın dünya hep aynı kalsın,
havan aynı, suyun aynı, dekorun aynı... Bu mümkün mü?
Mümkün değil, çünkü hayatın kanunu değişmek.
Zaten zindanında yeni pencereler açılmazsa boğulmaz mısın?Jurnal Cilt 1
-
Bu son "yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır" demem olsun ...
-
...
Yok ağlamıyordu, gözünde büyüttüğü turnalar dökülüyordu biçare avuç içlerine. Kanat çırparak uzaklaşıyordu umduğu ne varsa dünden ve bugünden. Bulutlu bakışları mavi gökleri ağlatıyordu. Utançla kıvrılan zarif ağzı, -büyülü dokunuşları olan ince uzun parmaklı ellerini kavuşturmuş- biraz meraklı, biraz heyecanlı kalkıveren ufacık başıyla gülümsüyordu, bu yağıştan sonra çıkan güneşin rengarenk evladı gök kuşağına. İnadı aklına tutsak, düşleri yüreğinden sürgün, umudu derelerde boğulan bir küçük çocuktu o. Şems ile Kamer gibi asırlarda bir, bir araya gelecek kahramanları olan düşler kurar, düşünden düşer, düşünür dururdu. Zincirleri vardı. Zincirleri bir sevgi sarmalı değildi. Kendi ruhundan çıkarılmış huzmelerle çepeçevre edilmiş, gidecek yönü kalmamıştı. Hem ışısın dünyası diye değil, kör olsun diye tutulmuştu ışık gözlerine, kör olmuştu. Karanlıkta yönsüz kalmış, bir yön aramıştı gelip geçenlere. Mahpus ve mahzundu yüreğinde. Yürek duvarının dibine oturmuş, uğurladığı turnaları seyrederdi bazen saatlerce. Ürperirdi varlığını duyumsadıkça yüreğinin. Serçeler gibi sekmek ister, ancak sadece onlar gibi titrerdi. Yemeyi sever, uykuya bayılırdı her çocuk gibi. Olmaz düşler kurar, sonra kendine gülerdi. Zihnindeki dünya, kadrajına sığsa sonsuz absürd bir tablo çıkacağını bilirdi.. yine de turunculu - mavili düşleri kurmaktan vazgeçmezdi. Gözünden bir ince çay gibi akardı göz yaşı silmezdi. Çok biriktirdiğinden midir bilinmez yanağındaki zarif çukurda onları, -belki dökülmesinler diye- çok gülmezdi. Çok sorsalar, iyiyim derdi. Anlatsa deli derlerdi. Yanlış aynalarda eskitmişti gülüşlerini. Aynalardan kaçışı bundandı belki, kimse bilmezdi. Yargılayıcılar yargılar, örselerlerdi. Kimsede aramaz suçu kendinden bilirdi. İpi kopan, bisikleti kırılan, düşüp dizini kanatan, kaybeden ve kazanan herkes ona atmıştı en yüklenmez kabahatleri, o hep doğruları yapayım diye çırpınırdı uçmaya çalışan bir yusufçuk gibi. Kozasına saklanmış bir ipek böceğiydi oysa pır pır eden yüreği. Kanatlarını bir örebilse kelebek olup uçacaktı mavilikler içinde. Ama o kozasını yırtmaktan korkardı. Uyur uyanırdı, yeni yeni adetler edinmişti başı bastırmak için yüreğindeki sesi, ağrımak gibi. Elleri üşürdü. Ayakları uyuşur da yürüyemez olurdu bazen içindeki serin sularda. Sahi içine güneş doğmayalı, göğüs kafesine mavi dolmayalı ne kadar olmuştu? İri iri bakardı küçük insanlara. Hesaplarından anlamazdı hem sevmezdi de uğraşmayı bunlarla. O sadece özgürlük isterdi. Mutluluk solusun penceresinde ve soğuk olmasın evimin duvarları derdi. Bir sökebilse etine geçmiş pençeleri, mor çiçekli kırlar onu beklerdi, bilirdi.
Çok şey istememişti oysa, korkardı fazlasından zaten. Çakıl taşları yeterdi ona cebinde gezdireceği ve ayaklarını sarkıttığı köprülerden seyrettiği sularda sektirebileceği, kayalar olmasa da olurdu. Kaldıramaz ezilirdi yol gibi uzayan ömrünün keskin virajlarında. Dağlara gönül vermişti bu yüzden, oradan süzülen derelere ve ne vakit yürüse o yoldan çocukluğu tüterdi burnuna yeniden. Anımsardı, anlardı büyüdüğünü. Lime lime olmuş ruhundan ipleri çözmeli, yeniden yumak yapıp yutmalıydı. Boğazı bundan mı düğüm düğümdü? Yutkunurdu geçsin diye umutlarının yumrusu boğazından, yüreğine otururdu sonra. Ağlardı...
Haykır çocuk türkülerini sen
Elbet bir gün gelecek
Kurumuş coğrafyana mavilikler
ve yeniden çiçeklenecek
Pencerende fesleğen....
-
“Ölüleri, iyi kötü günleriyle değil, son anlarıyla hatırlıyorsun nihayetinde. Ölülerden geriye o son bakış kalıyormuş.”
Kemal Varol -
"Ben üzgündüm; ama onlara "Yorgunum" dedim."
Küçük PrensYorgunum, hem de çok..
-
Baba Bugün
Dağlar Yeşile Boyandı
Kim Yattı Kim Uyandı
Kalbime Ateş Düştü
İçinde Yar Da Yandı
Su Serptim Ateş Sönsün
Serptiğim Su Da Yandı -
Kıyıda dalgaların gürültüsü içinde
Ayakta duruyorum
Parmaklarımın arasında
Altın kum tanelerini tutuyorum
Azar azar kayıp gidiyorlar
Parmaklarımın arasından
derinlere…
Ağlıyorum, gözyaşlarım dökülüyor!
Tanrım, onları daha sıkı
Tutamaz mıyım?
Onlardan birini, acımasız dalgalardan
Kurtaramaz mıyım?
Bütün gördüğümüz göreceğimiz bu mu
Bu mudur rüya içinde rüya görmek?
Edgar Allan Poe -
...
öyle uzaktan seviyorum seni
kırmadan
dökmeden
parçalamadan
üzmeden
ağlatmadan uzaktan seviyorum
öyle uzaktan seviyorum seni;
sana söylemek istediğim her kelimeyi
dilimde parçalayarak seviyorum
damla damla dökülürken kelimelerim
masum beyaz bir kağıtta seviyorumCemal Süreya
-
. . . . . . . .
-
"nereye koyduysan oradadır."
"ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar"
“yediğin kaba tükürme.”
"baba olunca anlarsın."
"yazık yazık o kadar yıl boşuna okudun"
-
...
Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa
Bir gün gelirsek hangi kent güzelleşmez?A.Telli.
-
tam düşecekken tutunduğum tuğlayı
kendime rabb bellemiyeceğim
razı değilim beni tanımayan tarihe
beni sinesine sarmayan
tabiattan rıza dilenmeyeceğim.İsmet Özel
-
Zamana bırak dediklerinde yeşeren umutlar
bir anda havaya uçurcasina
Bizzat kendi duam ile
Bu olmuşsa sevinmeliyim
Değilse şimdiden bitmisim
Gerçi bilinmezi bil ben hiç var olmuş muyum
Hiç var hissetmiş miyim -
Gün olur,alır başımı giderim,denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.Şu ada senin,bu ada benim, yelkovan kuşlarının peşi sıra.