Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
koyup zarfın içine, üstünü acıyla pulladım.
sana bir sevinçlik menevişli kuş yolladım.son kuşlarımdı bunlar, dedim telef olmasın.
geçti artık, göğsümde kuş barınmaz anladım.esti rüzgar bozuk bozuk, örselendi yüreğim.
eksik gedik nem varsa ezberden tamamladım.bende sönen şavkıması sürsün diye yaşamın,
bu kuşları senin için gözlerimde sakladım.kim sürmüş altıok metin dünyanın sefasını,
kirletilmiş bir zamanı yürürken adım adım.-Metin Altıok
-
"Anmaya gücüm yetseydi de konuşsaydım... "
Karlı Bir Gece Vakti Bir Dostu Uyandırmak- İsmet Özel
https://www.youtube.com/watch?v=0Zy0qo3iBpU -
GEÇMİŞ YAZ
Rüya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle
Her anını, her rengini, her şiirini hazdan.
Hala doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdanKörfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinden;
Mehtap… iri güller… ve senin en güzel aksin…
Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde!Yahya Kemal Beyatlı
-
Bana gururlu şeyler söyle,
Mutlu hikayeler,
Huzurlu güzellikler..
Bilirsin işte öyle şeyler,
Umudu anlat,
İnancı..Furuğ Ferruhzad
-
...
Yan yanayken saate bakmanın ayıp olduğu zamanlardı.
Evveldi. Güzeldi.
Karşılıklı oturdun mu masaya, bir gözlere bir de uzaklara bakılırdı, eski yad edilirken. Ellerde telefonlar yoktu.
Çocuktuk. Büyükler, eski günleri konuşurken uyuyakalmak diye bir şey vardı.
Sevmeler sessiz ve sebepsizdi. Ne gösterişe gelir, ne nedenlere sığardı. Her şeyden önce samimiyet gelirdi.
Sevda sırdı. Söylenmezdi. Sevilenin adına türküler yakılır ama onun ardından kimseye yakınılmazdı.
Eşyalar pahası ile değil, hatırası ile kıymetlenirdi. İnsanlar aldıkları ile değil, verdikleriyle değer ifade ederdi.
Sahi, utanmak diye bir şey vardı. Yüzsüzlük, profesyonellik adı altında prim yapmıyordu.
Dert çekmenin bile bir adabı vardı. Gönlün yükü, gözlerden anlaşılırdı.
Gönülden geçen ile dilden dökülenin arası böylesine uzak, böylesine hoyrat değildi.
Biz, bu içimizdeki uçurumları ve kalpler arasındaki mesafeleri sonradan icat ettik.
Henüz yenilmemiştik kendimize. Mutluluklar fotoğraf karelerinden ibaret değildi. Mutlu edilmek isteği hastalıklı bir hal almamıştı.
Eşyalar değil, insanlar ağırlanırdı evlerde ve kalplerde. Henüz bu kadar yalnız değildik.
Başkalarınca beğenilmek her şeyden önemli değildi.
Değer vermek, o kişinin acısına dahi ev sahipliği yapmak demekti, acısında yarı yolda bırakmak değil.
Yaşanmışın izlerini silmek bu kadar kolay değildi. Unutmak değil, hatır bilmek kıymetliydi.
Kalbe yüktü, geçici şeylere bağlanmak. Şimdi ceplerimiz ağır; yere yakın, göğe uzağız.
Adımlarının toprağı incitmesinden korkardı eskiler. Hedefe ulaştıysan, üzerine basıp geçtiklerinin zerre önemi yok artık.
Evveldi. Güzeldi.
-Rasih Aslantürk
-
...
Gündoğumu kızıllığı yansıyan pencereden dışarıya baktım. Havayı, yarısı dolmuş ciğerlerimin kalan kısmına çektim. Gözlerimi fecr'e diktim. Siyah iplik çoktan ayrılmıştı beyazından. Tepede Çoban Yıldızı, Venüs, Tan Yıldızı her neyse... Bir sigara yaktım. Kısılmış gözlerimi biraz daha kısarak semânın sakladığı seslere diktim kulağımı. Milyarlarca insanın, milyarlarca tonda sesi kulağımda uğuldadı. İsa havarilerini öğütlüyordu. Son Nebi Veda Hutbesi'ni veriyordu. Din tamamlandı diyordu ve faiz haram kılındı. Faiz haram kılındı? Faiz? Parası olanın parasını satarak daha zenginleştiği sistemin dört harf, iki hecelik basit bir tanımı. Para parayı çeker diyerek çağın meşru kıldığı zalimlik. Fakirden alıp zengine vermek bir yönüyle. Lobisi falan da var hani. Yatırımı kim yaparsa yapsın efendim?!
Sonra bir Mani sudaki yansımasıyla konuşuyor. İçindeki kendisi ona iyiliği fısıldıyor. Zerdüştlüğü Avestayı sarsmaya yürüyor yolları. Ayak sesleri bir iman gerektirmese de bir düstur olabilir diyorum. Bir Şems siyah feracesiyle bir kayanın üstünde uyanıyor. Güne bir besmele çekerek başlıyor. 'Esirgeyen ve Bağışlayan Allah'ın adı ile.' Bir ad. Hakikat.
Sonra meydanlar. Yankılanan bir ses. Sonra giyotin. Spartaküs, Prometheus. 'Christo' çarmıha mı geriliyor? Semadaki yerini alıyor. İner mi? Belki iner.
Bir şahin yuvasından olanca sesiyle havalanıyor. Bir kartal yuvasından keskin bakışlarıyla avını hedefliyor. Bir baykuş 270 derece dönen başındaki sabit gözleriyle etrafı süzüyor. Ketum. Neden 270 derece? Biz biraz fazla çevirsek boynumuz kırılır. Bir insanın kırılan boynunun sesi geliyor. Bir giyotin baş kesiyor. Paris'de kan akıyor nehir yerine.
Bir adam çılgınca elektrikle oynuyor. Bir diğeri yıldızlara bakarak andan anlamlar çıkarıyor. Belki de dünya dönmüyor?
İnsan ırkı bir anda hayvanların olduğu dünyaya düşüyor. Cennetten kovularak hem de. Gel zaman git zaman, insan olanlar ölüyor, geriye hayvanlar kalıyor. Ahir zaman işte. Her kul yine O'na dönüyor. Nefsani de olsa yaşıyor. Zalimliğinden gafil sanıyor. Kalbi mühürleniyor.
Bir nehir diğeriyle buluşuyor. Kampanalar çalıyor. Habil bir acı duyuyor. Kabil canını alıyor.
Kuzgunlar dolanıyor hain bir ötüşle. O doğasının gerektirdiğini yapıyor. Akbaba gibi. Akbabayı çeken katilin suçu yok mu?
Deveden kuş, köpekten balık oluyor. Bu isimleri koyan biziz. Köpek olmasa balığa ne diyecektik? Bulurduk bir yolunu. Her şeyi anlatmanın bir yolunu buluyor insan. Bulamadığı yerde de boş veriyor. Bugün gibi. Yarın gibi. Hep olduğu ve hep olacağı gibi. Sırtını döndüğü şeyi yok sanmak insanın hakikatten hicreti....
-
@paretowilfredo hocam gerçekten enfes bi yazı..acaba kaleme alan kim ola?
-
@bombiksmori Kendi yazdıklarımdan bir bölüm dostum.
-
@paretowilfredo o vakit kaleminize sağlık.
-
@bombiksmori Teşekkür ederim var olasın.
-
@paretowilfredo böyle yazılar kaleme aldığınız bi blog var mı hocam? Varsa bilmek memnun eder:)
-
@bombiksmori Malesef. Burasi mecramız ara ara buraya paylaşıyorum böyle sadece.
-
@paretowilfredo yeni paylaşımınızı merakla bekliyorum o halde:)
-
@paretowilfredo bu arada bu yazıyı ekran görüntüsü olarak aldım bile:) helal ediniz
-
@bombiksmori Helali hoş olsun ne demek
-
Ben hallederim dedi samimi bir üslup, sırıtan yüz ifadesiyle.
Çok iyi olur dedi karşısındaki. Madem elinden geliyor çok memnun olurum.
Elbette yaparım ama piyasada ne kadara yapılıyorsa yüz ikiyüz aşağısına.
Yüz ikiyüz aşağısına... Bir düşünce aldı memnuniyetin yerini. Maddiyatla ilgiliymiş meğer.Oysa, iş buraya gelmese ne kadar da güzel devam ediyordu sohbet.
Sırf bu yüzden bitmemek üzere devam edecekti samimiyet.
Yardımın karşılığı değil midir karşındakine duyulacak ufak bir minnet.
Etme eyleme, sıçıp batırma üç kuruş için terk ettiğin gerçek nimet.Anlamaz insanoğlu, hesaplayamadığı şeyleri,
Elle tutulmaz, gözle görülmez ne ola ki değeri,
Unutmuş zaten dostluklar için ödenen bedeli,
En kötüsü de, bir gün olsun anlamayacak nedeni -
Yaması tutmayan hüzünler var
Suretler hep eksik,
Tamamlanmayı bekliyorlar.Bir şiir var
Öznesi kayıp,
Şairler her yerde onu arıyorlar.Dağınık iki ruh var
Kim kurban, kim cellat?
Birbirlerini öldürmek için fırsat kolluyorlar.Bir telaş, bir kaos, bir infial sarmış yürekleri.
Akrep, yelkovana küsmüş; zaman anlamsız.
Çiçekler kurumaya yüz tutmuş,
Bir kedi yavrusu annesini aramakta.Şimdi, tam da bu vakitte gel yönüme; yörem ol.
Kesip attığım parçalarımı tamamla, yamam ol.
Birgün gideceksen de gel yine, yaram ol./anı ölümsüz kılmak adına/
-
''Sen istiyorsun ki, kucağında, yaşadığın dünya hep aynı kalsın. Havan aynı, suyun aynı, dekorun aynı… Bu mümkün mü? Mümkün değil, çünkü hayatın kanunu değişmek. Zaten zindanında yeni pencereler açılmazsa boğulmaz mısın?''
- Cemil Meriç-Jurnal
-
Müslüman yürekler bilirim daha
Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet.
Eller bilirim haşin, hoyrat, mert!
Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır.
Her kırışığı sorulacak bir hesabı
Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır. -
"Koku benim için çok önemlidir ve İzmir’in bir kokusu vardır hakikaten. İzmir, Ege’ye kıyısı olan her yer gibi Ege kokar. Nasıl bir kokudur bu derseniz; içinde bol kekik, deniz ve nergis kokusu taşıyan kendine özgü bir kokusu vardır İzmir’in. Öyle ki beni gözlerimi kapatıp İzmir’e getirin, İzmir’de olduğumu anlarım"
Haluk BilginerSanırım İzmir'i özledim:(