Yalnızlık biricik benzerliğimiz oldu
Payımıza düşen o yanlış ilişkilerden
Şükrü Erbaş
Yalnızlık biricik benzerliğimiz oldu
Payımıza düşen o yanlış ilişkilerden
Şükrü Erbaş
Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor - şu milletin hayatıdır
Şu milletin ki mustarip, şu milletin ki muhtazır
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir
Şu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı zi-safa sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say
Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar
Gurur-ı ihtişamı var, sürur-ı intikaamı var
Bu sofra iltifatınızdan işte ab ü tab umar
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı can-feza sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malini
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı pür-neva sizin
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin
Düşmedimi hala cemre başına
Geçmedimi yağmurun ıslak kokusu
Yasla omzunu bana kır papatyası.
Ne ,biliyor musun gönül yorgunluğu ?
Kendinden soğuyorsun
Sözünden soğuyorsun
Geçmişinden soğuyorsun
İnandiklarından soğuyorsun
Baktığın yüzlerden soğuyorsun
İçine bile bakmıyorsun artık
Dünya inandığın o yitik cennet değil
Şükrü Erbaş,
@aroma şükrü erbaş görmesem sen yazdın dicem
@aroma
"İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem"
Edebi konuşmayı pek beceremediğim için direk konuya geleyim yorulduk dayı tükettiler la bizi yavaş yavaş sınavlar değil herşeyin ilacı dedikleri zaman tüketti gelmeyenleri beklemek tüketti olum nasıl insanlarız la biz her seferinde ayağa kalkıyoruz kalkmayalım dayı düştüğümüz yerden kalkmayalım yine taklaya gelmeyelim...
İsyanIardayım dedi..
Hayır imtihanIardaydı..
Farketseydi kurtuIacaktı.
Mevlana Celaleddin Rumi
O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız..
6 Mayıs
Tam tamına iki kelimeyiz. İyi değiliz. Fakat umutsuz hiç değiliz.
...
bir yumruk ki hatırlı
boğazına vuruyorlar kalbin sızlıyor
gönlüne indiyse boğazda düğüm...
https://youtu.be/yXiWdoRiVT0
Bekliyorum…
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.
Şark ya alışmışa gömülü yaşar yahut hayale kaçar daha doğrusu alışılmış ile rüyada yaşar. Şarklı olmanın bir başka belirtisi de hep açık duran bir firar kapısından kaçıp realiteye serahatle bakmaktan ısrarla uzak durmaktır. Bir şekilde kendi realitesinden kaçanın yönüne ve zaman ayarına, coğrafi düzendeki yerine daha Batı'da olanlar karar verirler. Buraları Orta Doğu, Uzak Asya, Yakın Asya gibi adlar alır.
Ahmet Hamdi Tanpınar
Alacaklının hafızası borçlununkinden iyidir.
İki kişilik bir yalnızlığım fotoğraflarının önünde
Birisi alıp götürdüğün ,öteki bırakıp gittiğin .
Yaşıyoruz Sessizce
‘‘Derisini değiştiremeyen yılanlar ölmeye mahkumdur’’ der ve ekler Nietzsche ‘’Bu durum düşüncelerini değiştiremeyen zihinler içinde geçerlidir.’’
"Umut bazen işkencedir bitmeyen zalım gecedir"
Bu saatte bile bu foruma giren,
Umut eden,
Umut etmekten yorulan,
Bekleyen herkese gelsin...
İşimiz zor vesselam üstadım!
"Ölüm bile geç kaldıktan sonra
Bütün ilkleri sona bırakmanın belki de tam zamanı
Ben her şey bir ırmaktır sanırdım
Bunun için günlükler tutmaya kalktım
Ve tarihleri karıştırdım nasıl da
Aldım şapkamı gidiyorum şimdi
İniyorum kentin çekirdeğine
kendime yeni dalgınlıklar buldum son günlerde
Dev yapılar ufuk çizgisinin önünde birer parmaklık gibi
Kırmaya kalksam çocuklar uyanacak
Ben odama döneyim en iyisi
Öyleyse nice yağmur
Niye bir kız saçı gibi sokaklarda
Aynaya baksam kalbim görünür
Aklımda gitgide büyüyen yara
Bir ağacın en uzak dalı gibi sessizce çürür
Ölüm, evet ölüm bile geç kaldıktan sonra"
.............
"bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler."
....
Ne zaman yeni bir kitap açtımsa
Kokuna önsözü sebep eyledim
.....
Cahille sohbeti kesemiyorsun çünkü her konuda fikri var