Girdiğim tek mülakat olan RTÜK'ten bahsedeyim sizlere
Trenle sabah geldim Ankara'ya, garda oturdum biraz. Mülakat öğleden sonraydı. İlginç bir biçimde çok rahattım. Neyse, atladım Bilkent dolmuşuna gittim kuruma. Saat 14:00'da başlayacak mülakat ve ben ilk sıradayım. Kantinvari bir yer var oturdum oraya etrafu bir süzdüm. Tek chino beyaz gömlek giyen benim bu ilk şok oldu tabi. Orada gümrükte çalışan bir abi ile tanıştım dedi benden sana tavsiye bu halde bir daha mülakata gitme o dönem havalar epey sıcak ve günübirlik geleceğim için sorun olmaz diye düşünmüştüm ama olurmuş tabi neyse uzatmayayım. Çağırdılar beni kurulun olduğu kata. Çıktık görevli bir arkadaşla. Kimlik kontrolü vs. Sonra içeriye davet edildim. Merhaba dedim. Oturacağım yeri gösterdiler, oturdum. 4 kişi vardı komisyonda bir üye sonradan geldi. Kurul başkanı da bu 5 kişinin arasında tabii. Nasılsın dedi kurul başkanı. İyiyim çok teşekkürler dedim. Puanlarımı sordu söyledim. Başkan ve personel daire bşk yönlendiriyordu mülakatı. Bir üye elinde bir tabletle sürekli bir şeylere bakıyor. Sonra önümdeki kağıda sosyal medya hesaplarım yazmam istendi. Sonra sorular gelmeye başladı. İlkin özgeçmiş tabi. Lisemle alakalı soru sordu Başkan Bey. Akabinde kurum mevzuatına geçildi. Ben kanuna çalışmıştım ancak gelen sorular hep yönetmeliktendendi. Verilen cevaplar doyurucu olmalı ben bu izlenimi edindim. Çok iyi bilmediğiniz konularda sıkıştırıyorlar. Bu arada ben gerilmeye başladım tabii. Çünkü personel daire bşk. sürekli soruyor. Bilmiyorum mu diyorsun, gözünün içine bakıyor, susuyor. Daha da geriliyorsun Başka bir üye kanunsuz emiri sordu. Alanım uluslararası ilişkiler. Dolayısıyla çok iyi bilmediğim bir konu. Kabaca bir tanım yaptım. Tamam doğru ama çok genel, biraz daha aç vs. derken ben koptum masanın üzerindeki kalemlerle oynuyorum yerlerini değiştiriyorum neyse son olarak bir soru alanımdan geldi. Barzani'nin yapmayı planladığı referandumu, IKBY'nin nasıl bu duruma geldiğini falan sordu. Ben nasıl dolmuşsam 1. Körfez Savaşı'ndan girdim, SOFA Anlaşmasından çıktım ama yüzlerinde öyle bir tavır var ki "sen anlatıyorsun ya?" der gibi bence en önemli kısım stresimizi yönetebilmek. Bunun için de bizi nelerin beklediğini bilmemiz gerek. Karşınızda, tüm üyeler öyle olmasa da, birçok "poker face" olacak. Bunu bilmeniz lazım. Doğru cevap verdiğinizde "oovv bravo!" demeyecekleri gibi, yanlış cevap verdiğinizde de "bu da bilinmez mi be?" de demeyecekler. O yüzden özgüveniniz yüksek olmalı ve kararlı bir tavır takınmalısınız. Benim tek mülakat maceram buydu. Kısmetse ikincisi Ekonomi Bakanlığı'nda olacak. Umarım o da sonuncu olur Herkese başarılar!

Hayatımda izlediğim en çarpıcı filmi önereyim ben de. Kanada yapımı olan ve Lübnan iç savaşında yaşananları ve o dönemde yaşanan hadiselerin bir ailenin yaşantısına etkilerini ele alan 'İçimdeki Yangın' filmi gerçekten çok ama çok çarpıcı bir film. İzlemenizi tavsiye ederim.

Bu filmin dışında ise; Hotel Rwanda, Django Unchained, Münih, Bir Zamanlar Anadolu'da, Kirazın Tadı ve Cennetin Rengi filmlerini önerebilirim.
Herkese iyi seyirler!

Şimdi tekrar aradım bu kez açtılar. Konuyla alakalı kurul üyeleri çalışıyormuş. Sonuçlarla alakalı personel dairesinin bir malumatı yok imiş. Kuruldan sonuç dosyası daireye ulaştığında onlar da haberdar oluyorlarmış. Bugün yarın demek ellerine dosya ulaşmadığı için çok doğru değilmiş. Aldığım bilgiler bunlar. Hayırlı forumlar

@odtüsbky hocam daha evvel kerhen bu yola RTÜK mülakatında tevessül ettiğimi itiraf etmiştim bir başka iletimde. Ancak, sonradan girdiğim iki mülakatta da yalnızca anacığımın dualarına ve çalışmama güvendim. Ve TİKA oldu çok şükür. Kimse enseyi karartmasın. Çalışınca karşılığını alıyoruz bir şekilde. Umarım tüm emek veren arkadaşlarımın da en kısa zamanda olur.

ihanetten bir alıntı sağlığınla gelirsin (gelirsen)
unutmabeni çiçekleriyle yaralarımı süslersin
utanılası bir şeydir katıksız pembeliğin
bu yüzden kitaplardan yalnızca
ıslık çalmasını öğrenebilirsin
tüm iyiliğin filmlerin iyi bitmesini istemek
ama bu kente gelirsen unutma beni ara
sana bir çay ve temiz yaralar ısmarlarım
öfkem geçer dinle yüzümü sevgiyle bakarım
kimse değil seni yalnız ben anlarım

İnsan, kötü şeylerin hep başkalarının başına geldiğini zannediyor. Ancak, durum öyle değil. Özellikle A grubu öğrencileri için hiç öyle değil. Mezun olmadan önce ben de açıkçası yaşanan bu olumsuzlukları her duyduğumda, olumsuzluğun nedeninin bireyde olduğunu sanırdım. Halbuki öyle değil.

Bu kurum sınavlarının ve seçme sisteminin bizatihi kendisi sorunlu. Her arkadaşımız olayın bir yönüne değinmiş. Elbette birçoğuna yüzde yüz katılıyorum. Fakültelerin fazlalığından verilen eğitimin yetersizliğine birçok etken sayılabilir. Ancak ben özellikle mülakat sisteminin doğasındaki abukluğa değinmek istiyorum.

Henüz bu süreçte çok yeni olduğumu belirteyim. Daha sadece iki mülakata girdim. Ancak girdiğim mülakatlar bende bir izlenim oluşturmaya yetti. Bunları sıralamak gerekir ise;

1-) Kamu kuruluşlarındaki mülakat sisteminin insan psikolojisine aykırı bir tabiatı var. Girdiğim her iki mülakatta da bilgilerimin "değerlendirilmediğini" aksine "yargılandığımı" hissettim. Bunu oluşturan nedenlerden bir tanesi, oturma düzeni. Bu oturma düzeni bir hiyerarşiyi ve karşıtlığı temsil ediyor. Karşınızda minimum beş kişi ve siz tek başınasınız. Bu da doğal olarak kişide ciddi bir psikolojik baskı oluşturuyor. Bunun değiştirilmesi çok zor elbette. Kurumlar geleneklerine çok sadıklar. Halbuki iki kişi, eşitliği ifade eden bir ortamda adayın yeterliliğini çok daha objektif bir biçimde ölçebilirler. Bu yöntemle diğer komisyon üyeleri de bir başka adayı aynı anda başka bir ortamda değerlendirme fırsatı bulurlar ve süreç daha hızlı ilerler.

2-) Adaylara yöneltilen sorular ve bunların zorluk dereceleri birbirlerinden çok farklı. Bu sorun da yine mülakat sisteminin doğasından kaynaklanıyor. Bu yolla objektif bir değerlendirme şansı mümkün değil bana kalırsa. Her adaya benzer soruların sorulması merkezi sınav harici bir yöntemle mümkün değil. Bunu aşmak için ne yapılabilir, bilmiyorum. Sanırım en kestirme yöntem, mülakat sisteminden vazgeçmek.

3-) Bir başka sorun da adayların çok katı bir şablona göre değerlendirilmesi. Bu da mülakat sisteminin bir başka olumsuz yanı. Mülakatta sorulan soruların cevabını aday o odadan çıktıktan sonra iki dakika içinde öğrenebilir. Ölçülmesi gereken bana göre adayın öğrenme kapasitesi, entelektüel düzeyidir. Ancak ne yazık ki bunlar ikinci planda kalıyor. Üniversitede beni üç kez bırakan çok sevdiğim bir hocam, asistan alırken buna hiç dikkat edilmediğinden yakınırdı mesela. Kişi tek yönlü bir çalışma ile her şeyi öğrenebilir. Ancak bunu değerlendirecek altyapıyı sanat, edebiyat, sinema ile oluşturabilir. Bu tek yönlü çaba ile ortalamasını yüksek tutan öğrencilere ise "mö" derdi. Varacağım nokta şu ki; adayların bu altyapısına dönük bir değerlendirme yapılmaksızın salt bilginin istenmesi garip bir durum.

4-) Mülakatta sorulan soruların adayın mezun olduğu alan ile alakasının bulunmaması da bana göre bir başka sorun. Girdiğim iki mülakatta da alanım unutulup bana çok alakasız alanlardan sorular yöneltildi. Bunun çözümü için istenilen mezuniyet şartının ve puan türünün net olması gerekiyor. Mesela, uluslararası ilişkiler alanı için p34 isteniyor, yazılı kurum sınavında NATO'nun kitlesel karşılık stratejisi soruluyor, ancak mülakata bir giriyoruz "Singer-Prebisch Tezi nedir?". Bu durumu düzeltmek için kurumların ne istediklerini çok net bir biçimde tanımlamaları gerektiği kanaatindeyim. Adaylar kendi alanlarında çalışırken, yazılı kurum sınavının %80'i adayın alanına ilişkin iken mülakatta bambaşka bir soru ile karşılaşmak büyük bir şok oluyor.

Tüm bu nedenlerden dolayı, bana göre, mülakat sistemi alım sürecindeki en sorunlu aşama. Bunu tadil etmek ve daha etkin bir seçim yönteminin benimsendiği bir mülakat sistemi geliştirmek elbette en makul ve mantıklı yol olur. Ancak bunun olacağına inancım ise hiç yok ne yazık ki. Dolayısı ile @Antimülakat hocamın müstear ismine atıf yapmak suretiyle, mülakat sisteminin kaldırılarak iyi hazırlanmış bir kurum sınavı ile KPSS puanının ortalamasının alınmasının en adil yol olacağı kanaatindeyim.

Ben de varım diyorum ve arttırıyorum Ayrıca Yozgat'tan birçok ünlü sima çıkmıştır. Türk şiirinin belki en önemli kadın şairi Gülten Akın. Yine önemli bir şair olan Şükrü Erbaş, yazar Abbas Sayar, haber sunucusu Ahmet Hakan Coşkun Ayrıca Şükrü Erbaş'ın şöyle de bir şiiri vardır:

Yozgat bir kar kentidir
Sürmeli bir türküdür
Serttir soğuktur küçüktür.
İki dağın dudağına kısılmış
İncecik bir sudur
İçinde zamandan başka herşeyin aktığı...
Güneşi bir nazlı konuktur yazlar içinde
Ömrü çiçeklerin rengi kadardır.
Ağaçları çatılardan yüksek
Avluları evlerinden geniş
Bir rüzgar kentidir Yozgat
Çam kokuları ve bıçkın delikanlıları ile
Yıllardır kesilmeden esen
Yoksullukla düşlerin içiçe büyüdüğü
Dar sokaklar eğri evler boyunca..
Kadını bir eski zaman resmidir
İşin ve konuşmanın tutkun aynasında
Erkeği odalar dolusu ağırlık...
Duruldukça kendini bulan sular gibi
Çocukları büyüdükçe büyüklere benzediği
Bir taşra kentidir Yozgat
Zor inanıp güç değişen...
Durur zamanın alnında donuk
Bir basma entarinin eteğinde
Soluk , eski desenler gibi ...
Günler içinde birgün
Dokundu parmakları hayatın
Ufkumun bunalan perdesine ...
Fırınları sinemaları minareleriyle
Hareket ülkesi bir kent simgesi olarak
Yozgat , girdi ömrüme

Az önce aradım. Kurul dedikleri müsteşarın başkanlığında oluşmuş bir yapı imiş. Peki öğrenme şansınız yok mu, diye sordum. Siz olsanız müsteşara sorabilir misiniz, diyerek yanıtladı. Hak verdim. İyi dileklerde bulunarak kapattık

@yedimdegeldim İkna edici olması açısından şunu söyleyeyim hocam. Malum yakın zamanda bir alım oldu RTÜK'e. Bundan akrabalara falan bahsedince dayım illa şuna söyleyelim, şu var bu var Ankara'da. Ben de zımnen kabul ettim bunu Allah affetsin. Hem KPSS puanıma hem de bu verilen söze güvenerek kanunun özetini çıkarıp gittim. Ancak sonuçlar açıklandığında olmadığını gördüm. Şimdi hakikaten iyi ki olmamış diyorum. Hem çok daha iyi kurumlar kadro açtı, hem de vicdanen rahatım. Bir de şunu duydum bizzat dayımdan: "X kişisini Maliye'ye söyledim onu aldılar." Yani ömrünüz boyunca minnet duyacaksınız. Ki bu torpil vasıtası ile sizin çalışmanızın, KPSS puanınızın bir kıymet-i harbiyesi kalmayacak. O yüzden hakkımızla kazanalım kazanacaksak. Kaybedeceksek de hakkımızla. Herkese başarılar dilerim.

@bonus hocam hepimiz bundan muzdaribiz. Yani size bu soruyu yazılı sınavda yöneltebilirler keza bana da. Ama bunu mülakata saklamak çok sorunlu bir yaklaşım. Ben şahsım adına katiyyen bir iltimas beklemiyorum. Sadece eşit şartlarda yarışmak istiyorum. Ki hiç kimse çalışmaktan kaçan insanlar değil. Ben bir örnek vereyim mesela; Dış Ticaret Uzm. Yrd. sınavına hazırlanırken takribi 7-8 tane iktisat ile alakalı kitap okudum. Yazılı sınavda çok faydasını gördüm. Ancak mülakatta tek sayfası işime yaramadı açıklamalarda mesela alana dönük konular belirtilmiş. Sadece gündemde olan Zeytin Dalı operasyonuna kısaca değinildi. Onun dışında tümü uluslararası iktisat üzerineydi. Bu konuda adayları bilgilendirmek bu kadar zor olmamalı. Ben tüm alanı tekrar taradım alanımdan soru gelecek diye. Eleştirel teorilerden, Rus Dış Politikasına, Soğuk Savaş sonrası dönemin özelliklerine kadar her şeye çalıştım. Çıkan soru Singer-Prebisch tezi güler misin, ağlar mısın?

@burcuburcu hocam kesinlikle öyle olduğu kanısındayım ben de. Ben iktisatçı değilim ancak biraz okumuşluğum var bu konular üzerine. Bunlardan birisi de Şevket Pamuk'un Türkiye İktisat Tarihi üzerine olan kitaptı. Orada ekonominin eğilimini belirleyen iki nedenden bahsediyor. Birisi yakın nedenler, ki bunlar faiz ve para politikaları gibi araçlar. Diğeri ise temel nedenler. Adından da anlaşılacağı üzere demokratik bir yönetim, kurumsallaşmış bir ekonomik yapı çok önemli ekonomik istikrar ve uzun vadeli sonuçlar için.

@knyguy Kurum faktörü önemli sanırım burada. Çok kritik bir pozisyon değilse MİT'in sürece dahil olması pek mümkün değil gibi. Keza, Ekonomi Bakanlığı çok kısa bir sürede GSAT sürecini tamamlayıp kazanan adayları göreve başlattı dahi. Ama mesela TBMM, Sayıştay gibi görece mühim kurumlarda süreç nasıl işler bilgim yok.

"bir kuşluk vakti, balkonda oturuyorduk. sen maviler giymiştin, omuzlarından dökülen saçların usul usul uçuşuyordu. yüzüme bakıyordun ikide bir, derime sinen geldiğim yeri arıyordun belki; ellerimin nasıl el olduğunu, kirpiklerimin nereye doğru kıvrıldığını öğrenmek istiyordun.

bense, büyümelerinden korkarak gözlerimi kapatmıştım. büyürlerse onlarla birlikte ben de büyüyecektim sanki. sonra da, dedelerimden kalan kelepçe ürpertisi bileklerimde ışıldamaya başlayacak, ruhuma karışan zincirlenmiş köpek ruhu zincir şakırtılarını işittikçe vahşileşecek, çobansı yanımdan yanık kaval sesleri yükselecek, ninemin erkek gölgesinde kuraklaşan gözleri gelip gözlerimden dışarı bakacak ve sesime yüreğimdeki bozkırın sessizliği karışacaktı.

o gün, tanrı’nın kendine sorduğu en zor bilmeceydin sen ve ben, çözmek bana düşmüş gibi sevinçliydim. çekirdek çıtırtılarıyla kırmızı iğde kabukları arasında kaybolmayacak kadar güzel ellerin vardı, parmakların her yana dağılan sorulardı ve küçük değişiklerle süslenemeyecek kadar büyüktün."

@themis19 iç savaşın korkunçluğu şahit olduğumuz aslında hocam. Bunu da çok çarpıcı bir biçimde ifade etmiş yönetmen. Ben izleyeli sanırım 3-4 sene oluyor. Hala düşündükçe çok kötü oluyorum.

@falanfilan kesinlikle öyle hocam. 'Nereye bağlayacaklar?' acaba diye beklerken birden öyle bir çarpıyor ki hakikaten, insan neye tutunacağını şaşırıyor.

Hayatımda izlediğim en çarpıcı filmi önereyim ben de. Kanada yapımı olan ve Lübnan iç savaşında yaşananları ve o dönemde yaşanan hadiselerin bir ailenin yaşantısına etkilerini ele alan 'İçimdeki Yangın' filmi gerçekten çok ama çok çarpıcı bir film. İzlemenizi tavsiye ederim.

Bu filmin dışında ise; Hotel Rwanda, Django Unchained, Münih, Bir Zamanlar Anadolu'da, Kirazın Tadı ve Cennetin Rengi filmlerini önerebilirim.
Herkese iyi seyirler!

@antimülakat hocam çok tafsilatlı bir bilgilendirme olmuş. Öncelikle çok teşekkür ederim dediğiniz gibi hem nezih, hem yeni bina hem de uygun maliyetin üçü bir arada bulunamıyor ne yazık ki. Bakalım üçünü optimal bir noktada birleştirmeye çalışacağım bu bilgiler çerçevesinde. Tekrardan çok teşekkür ederim.

Arkadaşlar herkese merhaba. Malum mülakat süreci bitti artık ev düzen telaşı başladı. Ankara'da önerebileceğiniz düzgün ve kiraların da uygun olduğu ve tabi TİKA'ya ulaşımın da kolay olduğu nereler vardır? Bununla alakalı bir başlık göremedim. Varsa eğer bu iletiyi oraya da taşıyabilirim. @Antimülakat @genclerbirlikli @odtüsbky @titoizm

Dün TİKA, bugün Ekonomi Bk. Benim de olmamış. Zaten çok kötü geçmişti mülakatım ve sonucu da normal olarak değerlendiriyorum. Kazanan arkadaşları ise yürekten kutluyorum. Gerçekten çok iyi bir kurumda çalışacaklar.
Açıkçası olsun çok istemiştim ben, ancak nasip başka arkadaşlara, benim de başka kurumaymış. Tekrar kazanan arkadaşları tebrik ediyor, bu süreçte muhabbet ettiğimiz, görüş alışverişinde bulunduğumuz tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum

@odtüsbky hocam daha evvel kerhen bu yola RTÜK mülakatında tevessül ettiğimi itiraf etmiştim bir başka iletimde. Ancak, sonradan girdiğim iki mülakatta da yalnızca anacığımın dualarına ve çalışmama güvendim. Ve TİKA oldu çok şükür. Kimse enseyi karartmasın. Çalışınca karşılığını alıyoruz bir şekilde. Umarım tüm emek veren arkadaşlarımın da en kısa zamanda olur.