plansız tarafından gönderilen en iyi iletiler

@ryan @mathilda 5 gün üst üste falan insanları zorlayabilir dostlar ama etkili olabilmesi için en az 3 gün üst üste gündemde olmalı diye düşünüyorum. Bu sebeple 3 gün yapıp bir ya da iki gün ara verip sonra bi 3 gün daha yapılabilir. Bir öneri olarak burada dursun, sizler de değerlendirirsiniz tabi.

...
https://www.youtube.com/watch?v=qjDVqG9sBD4

...
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım.
Zamanla ışıkta yasamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi.
Ağladım.

Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.

Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla…
Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…

İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu…
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi…
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.

İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.

Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.

Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin,
bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.

Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra…
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…

Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi…
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi…
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta…
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.

Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde…
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün…
Ve gerçeğin acı olduğunu…
Sonra dozunda acının,
yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.

Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

Ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.
Olur ya …
Kalp durur …
Akıl unutur …
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur …

Mevlana Celaleddin Rumi

https://www.youtube.com/watch?v=E5pnflg8zOk

Malumunuz SGK ilanı gelmeden önce başlayan ve hala devam eden birkaç tartışma var. Forum denilen ortam zaten tartışmak, konuşmak için var. Belirli bir yaşa gelmiş insanların üsluplarına özen göstererek her türlü konuyu tartışmasından yanayım lakin bir husus var her birimizin dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Kasıtlı olarak buradaki faydalı ortamı dağıtmaya çalışan art niyetli hesaplar var sanırım. Bunlara izin vermemek bizlerin elinde. Bu tarz muhabbetler bize hiçbir katkı sağlamadığı gibi birçok insanı da forum ortamından uzaklaştırıyor. En temel örneğimiz haber getiren arkadaşlara gösterilen tutum, soğukkanlılıkla gelen duyumu irdelemek, değerlendirmek yerine ya saldırılıyor ya da fazlasıyla itibar ediliyor sonrası belki hayal kırıklığı. Adı üstünde duyum, olabilir de olmayabilir de. Bu haberler hiçbir şey olmasa bile gidişata dair fikir verir. Evet içinde bulunduğumuz süreç sabrımızı zorladı, bizi fazlasıyla yıprattı ancak öfkemizin muhatabı bizimle aynı sorunlarla baş etmesi gereken arkadaşlarımız değil, onlarla olan bağımız ancak birbirimizi desteklemek üzerine olmalıdır. Rakipten önce aynı yolun yolcusuyuz, bu yolda düşmek de var kalkmak da düşersek bizi ancak halimizden anlayanlar kaldırabilir, doğru olduğuna inandığımızı savunalım ama bunun için kalp kırmayalım, sanal alemde kavgacı bir üslupla anlaşılabileceğini düşünmüyoruz sanırım. O halde en azından forum ortamının daha huzurlu kalması için çaba sağlayalım ki insanlar buradan gitmek için değil örneğin sınava başvururken yaşadığı bir sorunla ilgili kendiyle aynı durumdakilerden destek alabilmek için gelsin ve geldiğinde anlamsız kavga mesajları okuyup canı sıkılmış, hevesi kaçmış olarak dersinin başına geri dönmesin.

Selamlar. Bol muhabbet ve kolaylıklar dilerim.

https://youtu.be/zbWXmzZNTKU

• yakışmaz elbet.

...
acını yaşa
öfkeni de yaşa
ve seyret
kendini sakın bastırma
öyle suyun üstünde akan yaprağa bakar gibi bak
seyret, uzanıp onu almaya kalkışma
kendini suçlama
başkalarını da suçlama
olacak olandan kaçınamazsın
o yüzden; hiç bastırma kendini
baskılama
çünkü insan bastırdığı duygunun esiri olur...

Cahit Zarifoğlu

İİBF ile ilgili içerikler uzun zamandır twitter da gündemde yer alıyor özellikle seçim zamanı sosyal medya aktif kullanıldı dolayısıyla taleplerin görülmemiş olma ihtimali yok belli ki başka meseleler bunu gündem dışına itiyor. İnşallah ülke biraz "normale" dönerse görmezden gelinen grupların başında yer alan genç işsizler ilgilenilecek konuların başında yer alacaktır/almalıdır. Aksi halde ekonomik, sosyal, idari problemler artarak devam edecektir.

@elisa Birer eserle eşlik edeyim paylaşımlarınıza

Tanburi Cemil Bey'in meşhur eserlerinden:
https://youtu.be/jH95J48swk4

Bu şarkıyı da bir ay kadar önce radyoda duyduğumda şaşırmıştım, varlığını unutmuşum
https://youtu.be/XtgwjX943TM

...
Neden böyledir insan? Sanki eşref-i mahlukatlığını görmezden gelip hep esfel-i safiline göz koyan! Kırıyoruz, kırılıyoruz, soframıza oturan karnı aç kalkıyor, kimin nimetini kimden saklıyoruz. Gün geçmiyor ki yeni bir hüznümüz, acımız olmasın. Koruyamıyoruz ağacı, ormanı, çiçeği, hayvanı, çocuğu, kendimizi ve âlemi. Bizim büyük çelişkimiz bunları kendimizden koruyamıyor olmamız. Unuttuk emanete ihanet etmemeyi.

İnsan olmak ne demek diye soruyorlar. Dönelim aynaya yüzümüzü, baktığımızda gördüğümüz, yüzleştiğimiz vicdanımız olsun. Aczini de kuvvetini de bilip, haddini bilerek, terazide ölçer gibi hayatını bir denge üzerine kuran; aldığı nefesin hakkını vermeye çalışarak, gram gram ömrünün her anını sorgu ve sualle akledip yaşayan, yok mudur içimizde bunun kavgasıyla yoğrulan. Elbet vardır, demeliyiz, diyebilmeliyiz çünkü hâlâ dönüyor dünya!

Böylesine zor olmamalıydı; dilimizi, derdimizi anlatmak için kullanmak. Konuşarak anlaşmak yük değil en büyük nimetti, kim bildi kıymetini. Ve yazmak ne mübarek bir işti, kalem ve kağıt buna en büyük şahitti. Okuyalım, âlemin dilini anlamaya çalışalım, uzaktan değil içimizden seslenecek, yabancılık çekmeyeceğiz bu dile. Kendi küçük dünyamız, dertlerimiz âlemde zerre gibi sır olup kaybolacak, bilmeyeceğiz nasıl geldik üstesinden. İçimizde açılan her kapı yeni bir umut olacak çıkmaz sokaklarımıza, beraber yeneceğiz!
...

Arkadaşlar geçen yıl da özellikle bunu vurgulamıştım yinelemek istiyorum. Nokta atışı çalışın bütün sınavlar için böyle, sonuçta bir sıralamaya tabi tutulacaksınız. O yüzden kamu-uluslar diye genellediğimiz test ile mevzuat testini soru kaçırma hakkınız olan testler olarak değerlendirin ancak hukuk, iktisat ve maliye testleri için hedefiniz maksimum doğru olsun. Buralardan biraz toparladıysanız sınavı, sonrasında diğer iki test sonuçlarınızın belirleyiciliği devreye girecek. Şunu unutmayın hemen hepiniz mevzuat testine şuan aynı derece uzaksınız. Hepinizin burada takılma ihtimali var, keza kamu-uluslar-siyasi tarih vs. oldukça riskli bir bölüm kimsenin bilmediği sorular da gelebilir, herkesin yapabileceği sorular da konular derya deniz. O sebeple tavsiyem şu sıralamayla hedefleyip çalışın:

1.Hukuk, iktisat ve maliye testlerimde başarılı olmalıyım.
2. Mevzuat testi için 6458'den gelebilecek (geçmiş yıllar sorularından hareketle) sorularda en az %70-80 başarılı olmalıyım. Teşkilat yapısı, 4 sayılı CBK dan gelebilecek temel soruları yapabilmeliyim. Yabancılar Hukuku denilen diğer bazı kanunların yabancılara ilişkin hükümlerine en azından göz aşinalığım olmalı.
3.Kamu-uluslararası ilişkiler-siyasi tarih... testi için alanlardan gelebilecek, hemen herkesçe bilinmesi gereken genel kültür tarzı konulardan tutun da teori kısmına ilişkin temel olarak kimi sorarlar ya da hangi olayı gibi stratejik bir çalışma.

Allah'ın izniyle bu şekilde bir rota -tabi sizin kendi eksik dersinize göre de şekillendirilerek- adınızı listeye yazdıracaktır

...
"kötü insanları tanıma senesi
can çekişmekte adımın 5 hanesi
....
yok elinde sabırdan öte bir kozun Yunus'um"

https://youtu.be/WOz4Da60hiE

"Gerçek pehlivan, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiğinde öfkesini yenendir."

kendi kapımın önünü temiz tutacağım...

"Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil

Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hak'kı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil"
.......................................
"Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusuru örtmeyi marifet edin! İşte o zaman kusursuz olursun."

https://youtu.be/-nBL6G6fAeM

Arkadaşlar, forumdan uzaklaştıran başlıklara inat bu başlığın böyle dayanışma içinde, seviyeli muhabbeti örnek teşkil ediyor, forumun bir kullanıcısı olarak kendi adıma teşekkür ediyorum ve aman nazar değmesin🧿 böyle devam edelim diyorum.

@paretowilfredo Teşbihte hata olmaz derler, affola söyledikleriniz aklıma bir şey getirdi paylaşayım.
İsmet Özel'in bir yazısında şunu okumuştum, büyükleri şöyle nasihat edermiş: “Sakın ola bir domuzla güreşmeye kalkışma”. Bu cümleyi şöyle yorumluyordu: “Sanki bana ‘Domuz kısmıyla çamurlara gark olmadan güreşemezsin. Kirlenmeden domuzu mağlup edemezsin. Bil ki, sana mağlup olmak domuzu kederlendirmeyecektir. Bilakis, senin kirlenmiş olman onun hoşuna gidecek ve güreşirken kendisinin biraz daha kirlenmesi domuzun memnuniyetini kat be kat artıracaktır.' diyorlardı."

Ben kolayca vazgeçemiyorum, insanlar icin tahammül sınırımı zorluyorum ama sonunda görüyorum ki yorulduğumla kalmışım, Allah nasip etmezse kulun kalbi aklanmıyor. Üstelik benden de götürüyorlar, o sebeple kapımın önünü temiz tutma konusunda bundan sonra daha fazla çaba harcamam gerektiğine kani oldum

...
"Derd-i firakın ile düşeli sevdaya mey'e
Müptelayım, deliyim, düşmüşüm esrarı-ney'e
Feleğin kahpe başında paralansın parası
Ben güzel sevmeye geldim, değil ekmek yemeye."

Arkadaşlar, mülakatlar ortalama 6-7 dakika sürüyor. Soru geçişleri hızlı olacak bu sizi heyecanlandırmasın. Komisyonda aşırı ciddi üyeler olabilir sizinle ilgisi yok sakın üzerinize alınıp moralinizi bozmayın. Kendinizi olabildiğince iyi ifade etmeye çalışın, istekli olduğunuzu belli edin.

@mrnobody "gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın andır" derler, hiçbir emek boşa değildir dostum. Elbet bu günler geride kalacak, haksız yere alınanınsa zaten hayrı görülmez.

Sidi Muhammed Buzidi Hazretleri anlatıyor: "Bir gece vaki olan bir inme sebebiyle bir elimi hareket ettiremez oldum. Hareket edebilen elimle felçli olanı tuttum. Bana öyle geldi ki, hissetmediğim elim sanki başkasının elidir. Felçli olan kendisini tutan eli hissetmiyordu. Evdekilerden ışığı yakmalarını istedim. Işık yandığında, sağlıklı elimin inmeli elimi tuttuğunu görünce, şunu düşündüm: İşte bu, Rabbiyle birlikte olduğu halde, onu tanımayan, onun varlığını yanında hissetmeyen kimsenin halidir."

Bu menkıbenin bize doğrudan söylediği şeylerden biri, bir arifin, felç esnasında bile "mevzuunu" kaybetmemesi,felcin bile kendisini esas meşguliyetinden alıkoymamasıdır. Felç olmuştur ve onun bu durumun dehşetiyle baş etmesi beklenirken, o yine de kendisiyle Allah arasındaki münasebetin kıvamıyla meşguliyetini sürdürmektedir.

Arifin durumu da dahininkinden farklı değil....Hemen Yunus Emre'mizin "dertli dolap"ını hatırlayalım. Muhtemeldir ki Yunus Emre, bir zamanlar Anadolu'da çokça rastlanan su dolaplarından biriyle karşılaşınca, onun dönerken çıkardığı sesin bir tür inleme olduğunu, böylece dolabın da bir tür dert sahibi olduğunu "görmüştür". Bu özel bir görme biçimidir. Ve aslında o her nereye bakıyor olursa olsun kendisini görmektedir:

"Dağdan kestiler hezenim
Bozuldu türlü düzenim
Ben bir uslanmaz ozanım
Derdim vardır inilerim"

Burada kim Yunustur kim dolaptır,belirsizdir.....O dolabın binlerce gözlemcisine sadece ahşap bir dolap olarak görünmeyi sürdürürken, birden Yunus Emre'nin gözünde bir derttaşa, bir sözcüğe dönüşmesi dolapla değil, Yunus Emre'nin görme biçimiyle alakalıdır.

Yunus Emre'yi ya da Buzidi Hazretlerini bu görme seviyesine getiren de,onların mevzularıyla olan meşguliyetlerinin şiddetidir. Newtonun menkıbesini hatırlayalım: Bir ağacın altında yatmaktayken yere düşen sıradan bir elma,bilim tarihinin en önemli tespitlerinden birini yapmasına sebep olmuştur. Keramet, milyon kez dalından düşmüş, milyonlarca benzerinden ayırt edilemeyen o elmada değil, mevzuuna gömülmüş fizikçinin bakışındadır.

Menkıbemizin işaret ettiği diğer husus, insanın Allah'la münasebetine rengini veren gaflet haliyle ilgili. Gaflet halindeki insan o felçli eldir. Canını, hissiyatını, duyuşunu kaybetmiştir. Kendisine yakınlığını hep sürdürmüş olan Allah'ı hissetmemektedir. Allah ona yakındır ama o Allah'a uzaktır. Hissiyatını kaybetmiş olan el,diğer elin temasını inkar edecektir. Ancak ışık yanarsa ortalık aydınlanırsa yani kendisine temas eden el ayan beyan görünürse, inkar ettiğini artık kabul etmek zorunda kalacaktır.
...
"Biz ona şah damarından yakınız" ilahi ihbarındaki "biz"in kim olduğu belli. Sorun, ayetteki "o"yu üzerimize alıp almayacağımızla ilgili. O'nun o denli yakın olduğu kişi kim? Peki, bu mesafesizlik içinde biz bu yakınlığın farkında mıyız? Mesele budur.

Kuşlarla Sohbetin Şartları/Yakınlık Dersleri, Ahmet Murat

@LioN Bu da sizin yoruma o halde:)

Havayı biraz değiştirmeye çalışıyorum, yanlış anlaşılmasın

...
https://youtu.be/1vmCayBEnAE