plansız tarafından gönderilen iletiler

@placebo İlgisi var mı bilmiyorum ama kullanıcı adınızı görünce sevdiğim bir şiir ve şarkısı aklıma geldi

https://youtu.be/xYJuE5Yyqqc

@LioN @aroma @North-remembers Keyifle okuyoruz, muhabbetiniz bol olsun, kimseler böyle şeyler söylemesin, bence forumun bütün başlıkları potansiyel sohbet, muhabbet başlığıdır, normalde de böyle olmuyor mu insanlar bir araya gelince konu konuyu açar

@evandro İki yıldır falan bu konu gündemde güvenlik diyorlar, eğitim, sosyal hayat vs. birçok alanda işleri kolaylaştırdığını söylüyorlar ama asıl olarak Çin yapay zeka teknolojisi için sıkı bir şekilde veri topluyor. İnsanların hayatlarının devamlı kayıt altına alınıyor olması da cabası.

Bir şehri sevmek

Bir şehri sevmek için illa orada doğmuş, büyümüş olmak gerekmez. Sonradan gelip yerleşmiş olanlar da o şehri sevebilir.
Şehri sevmek onu güzelleştirmek demektir. Rant uğruna her şeyi satan, her evraka imza atanları adam hizasına koymamak lazımdır.
Çünkü şehir alelâde değildir.

Yani bir takım bulvarlar, cadde kenarında apartmanlar, apartman altlarında dükkanlar, alış veriş merkezleri, arabalarla tıkış tıkış olmuş sokaklar, gazdan zehirlenip felç olmuş ağaçlar, bir takım uyduruk parklar, sun'i çağlayanlar yamık yumuk çay bahçeleri, masalarda plastik şekerlikler, oturulacak sandalyeler plastik, çay tabakları plastik, her yan naylon kokuyor, her yan sonradan olma, görgüsüzlük kokuyor, vesaire vesaire. Şehir bu değildir. Mesela ahşapla kaplanmış bir eski pastaneye giriyorsunuz ve tarçın kokuları arasında su muhallebisi yiyorsunuz. Budur.

Mesela birden karşımıza bir akçakavak çıkmalı. Tam da Turkcell bayinin önünde. Öyle ki telefonlardan çok ağaca bakmaya doyamayın. Hafif esen yelde bir yanı beyaza yakın, öte yanı kurşunî yeşil ufarak yapraklar dans etsin, beyaza yakın gövde sizi cezbetsin. “Allah Allah” diye şaşırın. “Bu ağacı buraya kim dikmiş”. Şaşırmakla kalmayın gidip ağacın beyaz, pürüzsüz gövdesini okşayın, garip unutulmaz bir koku duyun. O gece yattığınızda bu koku aniden gelip sizi sarıp sarmalasın.

Kırda yaşanır bu, ama şehirde yaşanırsa bir ayrıcalıktır.
Diyelim şehir parkına girdiniz. Ve her parkta olduğu gibi orada da bir büyük havuz var. İnsanlar genellikle havuzun ortasında bir büyük fıskiye görmeye alışmıştır. Burada bir fevkaladelik yok.

Şöyle olabilir: Dikdörtgen havuzu su altından ince borular çepeçevre dolaşabilir. Bu borulardan eşit aralıklarla yukarıya su püskürtülebilir. Her püsküren suyun üzerinde bir kelebek kanat çırpabilir. Tıpkı eskiden kullanılan bazı havuz fıskiyeleri üzerinde bir aşağı bir yukarı çıkıp inen ping-ponk topu gibi. İşte bu görülecek bir güzelliktir.
Bursa Ulucami'yi gördükten sonra neden unutamıyoruz. Duvarlardaki yazılardan belki. Ama daha çok caminin içindeki mermer şadırvandan.

O su sesi namaza duranları ayrı, namaza durmayıp suya dalanları ayrı etkiliyor. Sadece bu mu? Mermer işçilik insanın içine işleyen temizlik, bir abdest aldığınızda kanatlanıp uçmaya durmanız gibi. İnsanın bedeninden ziyade ruhunun ferahlaması, dünya yükünden kurtulup semaya yükselmesi.

İnsan bir şehri niçin sever? Çünkü şehrin sokağı, camii, dükkanı, caddesi, pazarı, hastanesi, pastanesi bir yana onun insanlarındaki mutmain bakış, tebessüm ve terbiye bizi etkiler. Yaklaştıkça bir selamın taşıdığı sevgi boyutunu yakalarız. Gel geç bir ilişki değildir size gösterilen. Menfaat uğruna yedirilen bir yemek, ısmarlanan kahve değildir.
Bir bakarsınız adam elini cebine atar oturduğumuz masaya iki elma bırakır.

Elmanın bir yanağı kırmızı öte yanağı sarı. Ve yine bir koku yakamıza yapışır. (Mesela Erzincan'ın sakı elması) Isıra ısıra yersiniz elmayı. Kütür kütür. Ömür boyu nereye giderseniz gidin bu elma sizi takip eder. Kokusu zihninize sinmiştir, elmanın değil şehrin kokusu. Bir tesbih, o şehre ait bir kundura, bir kuşak, bir kahve tavası, bir mendil kenarı gül nakışlı, bir düğün, bir sünnet, bir cenaze. (Nerde AVM nerde?) Hastalığınızda sizin için seferber olan komşular. Bir gün değil, beş gün değil, evinize taşınan yemekler, mevyeler. Camiler, teravihler, piknikler, ziyaret mahalleri, cenazeler, mezarlıklar. Hemen evinizin karşısındaki ahşap mescit. Mescidin yanında hâlâ lülesinden buz gibi su akan çeşme. Bir koca çınar, çınarın gölgesinde bir ufak hazire. Hazirede fî tarihinde bu mescitte şeyhlik yapmış tarikat ulularının mezar taşları.

Her bahar hazireden sokağa taşan dallarıyla mahalleyi kokuya boğan leylaklar. (Rahmetli Süheyl Ünver'in suluboya eski İstanbul resimlerindeki köşeleri bunlar; apartman ormanlarını ne yapacağız sayın Kutlu, apartman ormanlarını).
Diyelim bütün bunların hiçbiri yok. Her sabah gelip pencereye konan. Kesik kesik öten bir garip kuş da mı yok?
Yok!
Öyleyse siz bir an önce o şehri terkedin.

Mustafa Kutlu, 2015

@şanlıtellak Genel bir değişiklik oldu, hepimizde öyle 'yeni' butonunu kullanıyorum ben, sanırım eskisine en yakın amaçlı olan bu. Tavsiye ederim.

"Telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum
çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir
devlet sırrıyla birlikte insanın
sinematografik bir hayatı olabilir
o kibar çevrelerden gizli batakhanelere
yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri
ve sonunda estetik bir
idam belki!
Evet, evet ruhu olmak
bütün bunları sağlayamaz insana."

Geçmiş günler, hiç unutmam iki kez bu satırları hatırladım, ikisi de birer fotoğraf görmem üzerine oldu. Normalde şiirleri aklına kolayca getirebilen bir insan değilim ama mânâ nasıl oturduysa birbirinden bağımsız o iki zaman diliminde bu mısraları tekrarladım. Tv'de, gazetede vs. yüzlerce örneği görülebilecek karelerdi ama her zaman olmaz işte şiirler hayatın ortasına yıldırım gibi düşer bazen.

"Ben oysa
herkes gibi
herkesin ortasında
burada, bu istasyonda, bu siyah
paltolu casusun eşliğinde
en okunaklı çehremle bekliyorum
oyundan çıkmıyorum
korkuyorum sıram geçer
biletim yanar diye
önümde bir yığın açalya
bir sürü çarkıfelek
gergin çenekli cesetleriyle
önümde binlerce çiçek
korkuyorum sıra sende
sen de başla ve bitir diyecek.
Yo, hayır
yapamaz bunu, yapmasın bana dünya
söyleyin
aynada iskeletini
görmeye kadar varan kaç
kaç kişi var şunun şurasında?"

@mbguy Nasıl bir söylenti hayır olsun?

@mk-ank Bu arada 26.soru sanırım birinci mecliste yer almayan grup olacakmış, yer alan yazılmış.

Tarih sorularını beğendim, tabi sınavda karşılaşsam aynı şekilde düşünür müydüm bilmiyorum

Sınava damgasını vuran soru avokado sorusu olmuş galiba tarihi merak ediyorum neler sordular?

Özellikle bu sınavı bekleyen arkadaşlarımız için gelmeyen ilan söz konusuyken yeniden KPSS'ye girmek büyük bir zulüm haklısınız, 4 kere KPSS'ye girmiş biri olarak sizi çok iyi anlıyorum. Ancak unutmayın arkadaşlar sınava bu moral bozukluğuyla girmemelisiniz. Hem yarın hem gelecek hafta güzel bir uyku, şimdiye kadar çekilen sıkıntılar bir yana sabahında olabildiğince motive olmuş halde, yapabileceğine inanarak ve ilk dakikasından son dakikasına kadar verdiğiniz emek aklınızda olarak, iyi bir net yapmaya odaklandığınız bir sınav olmalı. Kendi emeğinizi gözünüzün önüne getirin, önce Allah'a sonra emeğinize inanıp güvenerek sınava girin. Sağlıklı düşünmenizi engelleyecekse şu süreçte yaşanan sıkıntıları birkaç saat aklınıza getirmemeye çalışın. Allah yardımcınız olsun, hem yarın hem gelecek hafta ki sınavlarda.

Yarın sınava girecek olan dostlara başarılar dilerim. Allah yardımcınız olsun, emeğinizin, alın terinizin karşılığını alabildiğiniz bir sürecin ilk adımı olsun inşallah.

"..tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir."
...
" ... Oysa herkes bilir, dünya meşakkatli bir yerdir, varsa eğer bir saadet o da bunu kabul etmektir. Kabul ederler ama neyi? Kendilerini memnun etmeyi saadet sayarlar. Oysa yalnızca arifler bilir; saadet, ben'in olmadığı yerdedir.... İşte o zaman, hakikî saadet çekilince şehirden yani hatırası dahi silinince, kıssalarda olur ya tam bu şehirde hikmet öldü derken bir şey olur. Şehre bir adam gelir, bağırmaz, filiz vermiş dal gibi sessizce çağırır....
....
-N'olur şehre gelen adama?
-Genelde öldürürler.
-Neden?
-Hakikati duymak herkesin hoşuna gitmez, helâk olup giderler.
-Hep mi böyle olur?
-Yok, bazen de adam aralarına karışıp yaşar, hiç konuşmadan, güzel güzel susarak, öyle bir yaşar ki bir kuru baştır ama insanlığın haysiyetini kurtarır. Allah, o şehre merhamet eder."

Kaç aydır aklımdaydı sonunda izledim, tavsiye ediyorum. 'Bütün Saadetler Mümkündür' filmi. Müziğiyle beraber paylaşayım.

https://youtu.be/1uh4gI221wM

İnanılmaz şeyler oluyor ama şaşırmayacak kadar alıştırıldık. Gün gün elimizden umudumuzu aldılar, seyrettik. Sadece bir ilan ayrıca üstü kapalı bile olsa eleştiri falan yok, her sene gelen ilan bu sene gelmedi diyor. Ögretmenler, mühendisler, avukatlar, gazeteciler, fırıncılar, o'cular bu'cular fark etmez, kim gelse yayınlardılar isteklerini. Mesele bir gazetede ilan yayınlatmak meselesi değil, hiçbir zaman da bu olmadı zaten. Yıllarını eğitime vermiş, ülkesinin derdini kendi derdinin önüne koymuş gençlere yazık ettiler, faili meçhul bile değil faili tüm toplum, görmezden gelen herkes, komşumuz, arkadaşımız, üniversitedeki hocamız, bazen ailemiz. İİBF/SBF mezunları kendilerine yapılan bu haksızlığı unutmayacak!

@Aknc, içinde söyledi: 2019 Gelir Uzman Yardımcılığı Sınav İlanı

CB başdanışmanlarndan Fecri Alptekin'nin danışmanına ulaştım. Sorunlarımızı aktardım. Kendisi Fecri Alptekin'e bildirecegini söyledi. Ayrıca cimerden de yazarsanız çok iyi olur dedi

Daha önce arkadaşımız şöyle bir ileti paylaşmıştı hatırlarsınız. O zaman da dile getirmiştim Fecri Alptekin'in cv'sinde yazan, önceden üst düzey yöneticilik yaptığı yayın grubu Sabah'ın da sahibi. Eğer arkadaşımızın yeniden ulaşma imkanı varsa gazetenin ilana karşı sergilediği tutumu iletip bu konuda herhangi bir desteği olup olmayacağını ve taleplerimizin kendisine iletilip iletilmediğini sorabilir. @Aknc arkadaşımıza bir rica olarak önerimi buraya yazmış olayım.

@Harun-Resid Nerdeyse olmamış bu diyordum ki tulum devreye girdi olay bambaşka bir hal aldı, çok iyi bir yorum olmuş, gözümden kaçmış,ilk kez dinledim

"Kaz gelen yerden tavuğu esirgemezsen
Bu kafayla bir baltaya sap olamazsın ama
Gün gelir sapın ucuna olursun kazma..."

https://youtu.be/fjJx00TZ1d8

Bugün olanlara gelsin.