Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
...
bu hiç sevmediğim kupkuru kentin
nasıl da bağlandımdı akşamlarına
beş buçuk en sevdiğim saatti
kaldırımlarda ışıkları severdim
kabarık saçlarıma kar yağardı
kar güzeldi herkes her şey güzeldi
durakta bir ben bir yelpikli kestaneci
pastacının pikabında bizim şarkımız
berberin kanaryası bizi öterdiarabalar renk renk geçerdi çalımlı
en güzeli seni getiren otobüstü
maviydi yumuşacık bir yamuktu
lastikleri kadifeden sanırdım
beş buçukta seni alıp gelince
otobüs dolusu gözlerini görünce
gecelerim gibi gözlerini görünce
oteldeki yatağım kahvedeki masam
ıssız sokaklarda ayak seslerim
kaldırıma oturup ağlayasım gelirdi
ikimiz de yalnızdık bunu saklayamayız
çalışmak zorundaydık dağılamazdık
evsiz edemezdik yüreğim sana yetmezdi
hem belki hep senin olmayacaktı
geceleri kapımızı çalınca korkuların
yoksul pencerende zavallı sardunyalar
ben kendime kıydım kurtulamadım
sen kendini yaktın daha kötüsü
sana son yazdıklarımı okuyabilsem
ah bir okuyabilsem, ağrımı duyabilsen...
...-Hasan Hüseyin Korkmazgil
-
Bu iki hafta sevgilim hayat arkadasim dedigim kisideki anlamsiz tavirlari cok etkiledi beni öyle kirdi ki bunu ona anlatmaktan yoruldum ondan buraya yazip rahatlamak istedim
-
Ne dündeyim ne bugünde ne de yarinda..
Bedenim ve ruhum zamandan soyutlanmis,
Hic bir kara parcasina ait degilim..
Zamanin ve mekanin ötesinde,
Kaliplarin disinda,
Dayatilan düsüncelerin uzağında,
Kendi yarattigim sığınağımdayim.
Etraf yabanci,
Hatta bazen, cama vuran aksim bile yabanci.
Kuramadigim cümlelerden harf olup akarken gözyaşlarim,
Gecenin karanligi sığınağım.. -
“hüzün ki en çok yakışandır bize belki de en çok anladığımız “
Hilmi Yavuz -
Ankara da DAYIN yoktur
https://m.youtube.com/watch?v=8W8BgrDQrH8 -
"Başkalarını düşürmekle yükselemezsiniz.."
Düne kanıt, bugüne ışık ne güzel bir deyişsin sen öyle.
-
"İnsanlar dünyanın düzenli ve güvenli bir yer olması için yıllarca çalıştılar. Ama hiç kimse bunun ne kadar sıkıcı olabileceğinin farkında değildi. Bütün dünyanın parsellendiğini, hız limitleri konduğunu, bölümlere ayrıldığını, vergilendirildiğini ve düzenlendiğini, bütün insanların sınavlardan geçirildiğini, fişlendiğini, neɾede oturduğunun, ne yaptığının kaydının tutulduğunu düşünün. Hiç kimseye macera yaşayacak bir alan kalmadı, satın alınabilenler hariç. Lunaparka gitmek gibi. Film izlemek gibi. Ama bunlar yine de sahte heyecanlardı. Dinozorların çocukları yemeyeceğini bilirsiniz. Büyük bir sahte afetin olma şansı bile oy çoğunluğuyla ortadan kaldırıldı. Geɾçek afet veya risk ihtimali olmadığından, gerçek kurtuluş şansı da ortadan kalkmış oldu. Gerçek mutluluk yok. Gerçek heyecan yok. Eğlence, keşif, buluş yok."
-
@1903bjk ah yalan dünya...
https://m.youtube.com/watch?v=P1jQ86ROJqM -
“Ne zaman öğreneceksiniz bilmiyorum ki
Evlerin yalnız eşyalardan yapılmadığını." -
Bağladım nefsimi zincir yulara
Dünyayı duvara astım; gel de gör.
Rahatı huzuru attım kenara
Çileyi bağrıma bastım; gel de gör.Yürüdüm sel oldum, durdum göl oldum
Mazluma, mağdura kıvrak dil oldum
Zulüm sıcağında serin yel oldum
Yürekten yüreğe estim; gel de gör..Sonu hatırladım, ilki duyunca
Kula kul olmadım ömür boyunca
Hakkın zehirini içtim doyunca
Batılın balına kustum; gel de gör..Ülfetim olmadı iriler ile
Ağıla girmedim sürüler ile
Ölümden korkmayan diriler ile
Selâmı, sabahı kestim; gel de gör. -
"Yürü kardeşim!
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Nuri Pakdil
-
Köle sahipleri ekmek kaygusu cekmedikleri için felsefe yapıyorlardı, çünkü ekmeklerini köleler veriyordu onlara; köleler ekmek kaygusu cekmedikleri icin felsefe yapmiyorlardi, çünkü ekmeklerini köle sahipleri veriyordu onlara. Ve yıkıldı gitti Likya. //Köleler felsefe kaygusu cekmedikleri için ekmek yapıyorlardı, çünkü felsefelerini köle sahipleri veriyorlardi onlara; felsefe sahipleri köle kaygusu cekmedikleri için ekmek yapmiyorlardi, çünkü kölelerini felsefe veriyordu onlara. Ve yıkıldı gitti Likya. //Felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin felsefesi. Ve sahipsiz Felsefenin ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi. Ekmeğin sahipsiz felsefesini Felsefenin sahipsiz ekmeği. Ve yıkıldı gitti Likya.// Hala yeşil bir Defne ormanı altında.
-
Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz... Insan dostunu düşmanını kötü gününde anlarmış. Bugünleri asla unutmayacağım asla!
-
. . . . . . . . .
-
sevmeyi bilince insan
vatanını da yarini de aynı seviyor
yar ediyor kendine vatanı bir namus üzere
istemiyor ne yabancı bir el değsin
ne de göz düşsün üstüne -
Ne diyeyim,
Dilerim ihtiyacı olan
Birine gidiyordur
Bizden çaldıkları umut.Nazım Hikmet
-
Ama yazgısını yaldızlı çokomel kağıtlari gibi tırnaklarıyla düzeltemiyor insan...
Didem Madak -
...
bir kitap ayracı düşün. kökü, ayırmaktan gelir ama özü, kaldığın yerdir. insanın da vardır kaldığı bir yer, kitabın sonunu bildiğinden gitmek istemediği. bir adım atsa düşeceği, uçurum kıyısı bir yer...
-
...
Adını koyamadıkça anlamsızlaşır kavgan.
Kimliğini yitirir nihayetine varamadan.
Ve vuslat, adı koyulmamış kucaklaşmalar.
Neydi burnun direğini sızlatan ışıkları kapadığında?
Bilemediğin güzergah,
Gitmeye cesaret edemediğin şehirler var dimağında.
Kulaklarını tıkadığında duyduğun gümbürtü bir çağlayan değil,
Her şey kadar aldatmacadır aslında.
Yüreğin hilesi aklınınkinden daha çetin,
Neye hızlandığını asla anlayamayacaksın.
Neden titrer ellerin bilmiyorsun
Soğuktan zannederek giydiğin eldivenlerden şefkat bekleme,
Kaybettiğinde tekini anlam kazanmayacak bir diğeri
Kumrular gibi.
Konudan sapıyorsun yine,
Yine zihnin kıvrımları sana çıkmaz labirentler sunuyor.
Huyun kurusun yine kaçmıyorsun duvara çarpana kadar.
Ve yağmurlar biriktiriyorsun saklandığın kuyunda.
İnsanlara açık bir kova atımı kadar,
Su'ya okuyorsun öykünü, bir lokmada içiyorlar.
Doyan kalkıp gidiyor ve gidecek
Hep gidecek ve sen yine kalacaksın kuyunda bir başına.
Anlatacakların tükenip de son kova
Atılıp seni çekinceye kadar semaya. -
...
Sana, penceremin önünde duran o vişne ağacını anlatmıştım. Karanlıkta bile, ona bakmak bir mutluluktu, bolartırdı gönlümü. Sen o vişne ağacı gibisin, demek isterim sana. İlkyaz güneşinde sert, yalız, ışınımlı aklığıyla bir kışın daha ödülünü dağıtır gibi göğe karşı çiçeklenen, taçyaprakları pörsüyüp döküldüğünde ardından gelecek alın umuduyla bizi oyalayan, yemişi, koparılmazsa, uzun süre karara karara kışı bekleyen vişnenin bütün hallerini sende görüyor değilim elbet. Ama onun gibi bir yaşam umudusun benim için. Yaşanabileceğini , yaşamaya çalışmak gerekeceğini duyurup duran. Ama böyle sözler sana söylenemezmiş gibi gelir hep. Kurağın ateşi söndüren, soluk aldıran, kapıları açan yaz yağmuru gibisin bana. Ama sıkılırsın diye söylemekten kaçınırım.
-Bilge Karasu