Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
"Adaptojen bitkilerden biri olan rhodiola köklerinin enerji artırdığını, özellikle strese karşı direnci güçlendirdiğini gösteren bilgi ve bulgular var. Avrupa’da birçok işadamı ve beyaz yakalı bu desteği kürler halinde kullanıyor. Kısacası rhodiola özleri özellikle iş adamları, siyasetçiler, finans sektöründe çalışanlar tarafından çok sevilen bir enerji sağlayıcı ve stres savar."
Osman Müftüoğlu
-
@otuzyılsavaşı İnsan bedeni yürümek üzerine kurulmuş bir mekanizmadır, hakkını verelim.
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu -
Sevemedim karagözlüm seni doyunca..
-
Ey serseriliğim, ey anılarımın ahşap kraliçesi
şarabı sev, tütünü incitme, beni de unut artık...refik durbaş
-
Seninle benim aramdaki fark kardeş, sen kendin için yalvarırsın ben sevdiklerim için.
Seninle benim aramdaki fark kardeş, sen adamlarına öldürmeyi öğretirsin. Ben ölmeyi. Öldürmek için gelen öldürmeden dönebilir ama ölmek için gelen...? bam bam bam
Dayı -
"Nutritional neuroscience‘da yayımlanan araştırmanın en önemli bulgularından birisi, beslenme ve beslenme pratiklerinin genç yetişkinlerde ve olgun yetişkinlerde mental sağlığı farklı biçimlerde etkilediği bulgusudur. Bir diğer önemli bulgu ise, genç yetişkinlerin anlık duygudurum halinin, beyin kimyasallarının artışına hassasiyet gösteriyor oluşudur. Düzenli et tüketimi, beyinde, anlık duygudurumu etkilediği bilinen serotonin ve dopamin olmak üzere iki önemli kimyasalın artışını ortaya çıkarır. Düzenli egzersiz yapılması da, bu kimyasalların ve diğer nörotransmitterlerin artışına neden olur. Bir başka ifadeyle, haftada üç defadan az egzersiz yapan ve haftada üç defadan az beyaz ya da kırmızı et yiyen genç yetişkinler, önemli düzeyde zihinsel huzursuzluk gösteriyorlar.
Öte yandan, olgun yetişkinlerdeki anlık duygudurum ise, antioksidan kaynaklarının düzenli tüketimine ve evrimsel bir miras olan kaç ya da kalıp savaş tepkisini (stres tepkisi olarak da bilinir) uygunsuz biçimde aktifleştiren gıdalardan kaçınmaya yönelik daha fazla hassaslık gösteriyor. Yaşlanmayla birlikte, serbest radikal (oksidanlar) oluşumunda artış görülür, bu yüzden de antioksidan ihtiyacımız artar. Oksidanlar, beyinde olumsuzluklara neden olur ve bu durum da zihinsel huzursuzluğu arttırır. Bununla birlikte, eğer stres tepkisini uygunsuz biçimde aktifleştiren gıdaları (kahve ve çok fazla karbonhidrat gibi) tüketirsek, stresle başa çıkabilme yetimiz azalır ve zihinsel huzursuzluk deneyimlememiz daha muhtemel hale gelir."
(bilimfili. com)
-
Şimdi bir yeni sevda mı olur
Kimsenin kapını çalmadığı bir inziva mı
Tutar sıfırdan başlarsın
Yoksa bu ilişkiler bu zaaflar
Seni yiyip bitirir, seni yiyip bitirir
Dirhem dirhem azalırsın... -
“Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez.”
-
Sana bir kez ihanet edeni affedersen seni yine kullanır. Çünkü ihanet bir ruh hali değil karakterin dökülüş biçimidir.
Paul Auster
-
...
Çağ; kavramların şirazesinin çok dışına kaydığı, manânın suret ile kısıtlı kaldığı, hiçbir sözün tam karşılığının demlenerek bulunamadığı bir çağ. Sadakat ile bağımlılığın, güven ile elde varlığın, sevgi ile alışkanlığın iç içe geçtiği, yanılsamalara gerçekmiş gibi sarılmanın adeta bir erdem olarak kabul gördüğü zamanın içerisinde bir zaman. Zaman ise kocaman bir yanılsamadan ibaret. Zaman içi doldurulmamış boş bir küfe ise yükten başka nedir ki? Oysa insanı yük taşıyan başka canlılardan farklı kılan bir şeyler olmalıydı, olmadı. Özgürlüğünü, bağımlılıklarında arayanların zararı sadece aynalarınaydı. Aynalar onlara hakikati sundukça onlar aynayı suçladı ve en büyük kırıkları aynalara bıraktı. Oysa alemde ayrımlar netti. Hakikat ve yalan, iyi ve kötü vardı. Hakikati arama kavgasında cümle insan belki. Belki çoğu bulduğu zannında ama gafil olmak var bir de. Gafletinde ısrar kendine ihanetin sınır komşusu değil midir? Bir adımda düşülen içine ve aldanışın getirdiği o büyük tutsaklık, tutsağın tam da kendi içinde. Tıpkı iyiden içre insanı kötüye çağıran maskelerin ölü kefal bakışları gibi aldatıcı, bir timsahın iki katman gözünden akan yaş kadar adi biçimde.
Konar göçer hisleriyle düzen kurmaya çalışanların devri bu devir. Onların çadır kurdukları yere bıraktıkları ateş ile yanıyor çağ alev alev. Üstelik bu göçebelik ne savaşmayı öğretmiş onlara, ne de eren bir pir bulabilmişlerdir bırakmaktan ürktükleri viran şehirlerinde. Çağlar değişse de değişmeyen şeyler vardır bir de. Her çağda birisi düzeni kurar, düzen içinde kim varsa tüketir bir bir. Firavun da böyleydi, kendini ateş ustası sanan nemrut da. Her biri ateşini kendi kölelerine yaktırır, tükettiklerine taktığı prangalar ile muhafaza ederdi karanlık yurtlarını. Kabahat doğasının gereğini yapanların mıydı yoksa onlara boyun eğenlerde mi? Çağımız aynı ateş ile kavruluyorsa halen buna teslim olanındır kabahatin çoğu. Bu ateşe, onlara uzanan elleri atanlarındır. O ateştir kumu cam, camı ayna yapan. O ateşe atandır bu yansımanın insafsız ustası. Ayna sırrını tutmaya devam edecektir. Ayna, kırıldıysa eğer artık uzanacak her eli kesecektir. Aynaya bundan böyle ancak aynaca dengi olabilen aynalar dokunabilir. Cam olup sırlanmamış gelmesin gayrı. Ateş içinde ayna kararmaktadır, yanmaktan ve karanlıktan korkan geri gitsin. Kurum içinde saklanacak ve bekleyecek kadim olanı ayna bundan böyle. Sonunda çağa ve düzene yenilmiş olmak olsa bile, ayna yansıtacağını bilecek vakti gelince.
...
-
''Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var.''
-
...
Benim adım insanların hizasına yazılmıştır.
Her gün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu.Keşke yağmuru çağıracak kadar güzel olmasaydım
Ölüm ve acılar çatsaydı beni
Düşüncem yapma çiçekler kadar gösterişli ve parlak
Sözlerim ihanete varacak doğrulukta olsaydı....
Benim adım bilinen cevapların üstüne mühürlenmiş
Ellerim tütsülenmiş
Evlerin yeni yıkanmış serin taşlıklarında
Dirgenler, bakraçlar, tornavidalar
Bende kül, bende kanat, bende gizem bırakmadılar
Ve içinden bir baş ağrısı gibi çınlamaktansa
Gövdem açık bir hedef kılındı belâlara.
Ve bu yüzden yakışıksız oluyor
İnsanları hummalı baharlar olarak tanımlamak.
...İsmet ÖZEL
-
" ... mürekkebin utandığını gördüm basılı kâğıtlarda ... "
-
"Yapılan yeni bir çalışma, atların hem sizin kötü bir ruh hali içinde olduğunuzu fark ettiğini, hem de bunu daha sonra hatırladıklarını gösteriyor; üstelik onları kızdıracak hiçbir şey yapmasanız bile.
Sussex ve Portsmouth Üniversitelerince yürütülen araştırmaların bulgularına göre atlar, daha önce gördükleri bir fotoğrafta gülen veya somurtan insanlara farklı şekilde tepki veriyorlar.
Psikolog Karen McComb şöyle söylüyor: “Atların, insanların hem surat ifadelerini okuyabildiklerini, hem de gün içinde bir kişiyle daha sonra karşılaştıkları zaman o kişinin önceki duygusal durumunu da hatırlayabildiklerini bulduk; üstelik, davranışlarını buna göre değiştiriyorlar.”
“Esasen, atlarda bir duygu hafızası var.”
Araştırmacılar, atların yüzlerimize takındığımız duygulara tepki verip vermediklerini görmek için, onları kızgın ve mutlu yüz ifadeleri gösteren fotoğraflarla test ettiler.
Deneklerin, daha saldırgan görünen görüntüler karşısında olumsuz tepki gösterdiklerini ve nabızlarının yükseldiğini buldular.
Atlar, şaşırtıcı şekilde, görüntülere bakma şekillerinde de bir eğilim gösterdiler. Kafalarını çevirerek sol gözleriyle bakıyorlardı. Bunun sebebi muhtemelen, beyinlerindeki yarımkürelerin, tehditkâr uyarıcıları işleme şeklinde bulunan farklılıklardı."
-
@otuzyılsavaşı hocam sen ders calismamak için hangi bilime sardin:)
-
@otuzyılsavaşı oyyy kurban olurum ben onların nabzına :):)
-
Evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür. -
Sakinlik ve hüzün müminin ganimetlerindendir.
Dert içinde pişen ruh sakinleşir.
Ali Şeriatı -
...
Düştüm,
zamanın bin yıllık ekseninden
döneceğim yedi kat yere doğru,
yedi kat göğün arş makamından.Yedi gün sürdü yolculuğum,
her günü bin yıl, her bini bir yol
ve her adımında parçalanarak içimdeki inancım
hem teslim olarak her adımında gümâna
adım adım düştüm.
Pür dikkat başlarken kekeme yürüyüşüme,
ilk adımda elifi bildim.
Bir olana dönük yüreğim fısıldadı,
Ahdin ve vefan var senin,
Bildim
ve yanacağımı bilerek ateş giyindim.
Peki ya neydi yanmak sahi?
Sonra sonra tutuştukça,
Tutuşup da ölmedikçe,
Düştüğün düşte doğrulup da
kalkıp yürüdükçe,
Nâr'ın da güzelliğini bildim.
O'ndan gelene açık yüreğim kapısı dedim,
Yanmaya yüreğimi kendi elimle verdim.
Sağ ya da sol göremediğim
naif elinde bir kör bıçakla,
-yangınımda ısıtarak hem-
Serseri kurşun gibi rastgele savurup
kurşunla dolmuş içimi
oyarak boşalttı, bildim.
Her kelamın anlamı vardı ve
Söylenişindeki gaye yok sayardı
daha evvel söylenip de söylenmemiş gibi yapılanları,
Bildim.
Çam kokulu düşlerin diken diken battığı,
O rüzgarın beni uçurumdan attığı vakit işte bu vakittir.
Tutunduğum dalı da sarmış yangınım,
Oysa,
elde bir avuç kül ve yanmış kozalak kalmış yürek yerine
Gördüm.
Düş de gidermiş, geldiği günde
Hem geldiği gibi aniden gidermiş
giderken öğrendim.
Patikalarını aşınca aklımın yürüyerek yeterince,
tam içimin başladığı yerin eşiğini
keskin ve baş döndüren bir yangın kokusu,
kaçmaya çalışan hislerimin korkusu sardı
tahliye edilememiş kentten nîdalar yankılandı,
ne yazık, içimdeki kentten kurtulan olmadı.
Hislerin soyu tükenir miydi öyle birden?
Hissizlik bir bitiş miydi, yoksa başlangıç mı
adını bilmediğin bir başka kente hicret miydi kendi içinde?
Ne garip, insan yüreğinde mülteci ve vatansız
kalabilirmiş meğer, bildim.
Cümlelerim yarım kaldı,
dur daha anlatacaklarım vardı diyemeden,
Soramadan o soruyu ve soğutacak bir yanıt işitmeden
biten bir haftanın son demlerine gelindi serkeş ve yorgun.
Yorgun ve argın,
Dingin ve kırgın.
Söz tükenir, çay soğur, sofra kurulmaz bir daha aynı yerde,
oturulamaz aynı köşede ve anlatılmaz kalanların yükü,
arkasına bakarken sana çarpmış olup da,
arkasına bakmadan dönüp gidene.
Cismin terki ile geriye kalan soyut varlık,
Koku mesela, ufak tefek kırıntılardan bütün yapma çabası
insanın tümevarım metodlu naif düşleri,
yere dökülen katre,
göğe yükselen kocaman bir Âh!
Ne hazin âhın parçaladığı ruhun,
şişe kırığı gibi serilmeyecek olması zalimin güzergâhına.
Kim bilir?
Her bir sızının vardır bir kelam karşılığı, mukadderat ağında....
-
...
Ağlamak anlamaktır, benimle ağlasana...