Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
Son çocukluk da bitmişti ömrümde
Düşlerim belki kış ölüsü belki yaz
Kırlara bahar yetmese de içimde
Yüreğim nar çatlamasıydı sana kadar
Dilimde sözcüklerin çelik direnci
Sesimde ölüm rengine inat aşklarMavilikler yasaklandı gökyüzünde
Özgürlüğü kuş kanatlarında bekledim
Doğduğum gün adına "imge" dedimSevdim bütün insanları,insan yanlarını
Sen de seveceksin
Dallarına su yürümüş ağaçlara güleceksin
Kar yağsa da yaktığın ateşler üstüne
Ateşi yüreğinle körükleyeceksin
Kuş sesleri de ertelenebilir güne karşı
Çiy de düşebilir anıların üstüne
En güzel ezgileri nehir ağzı denizlerde
Hep kendi sesinle türküleyeceksin
Hüzün ağaçlarının sevinç açtığını
Adının sonsuz anlamında göreceksinSevdim soluğunu rüzgar kılan insanları
Soluğumu soluklarına kattım
Bir damla uğruna gökyüzünü omuzladım
Bir çocuk ölümleri ağlattı beni
Bir de türkülerde kalabalık ihanetler
Gülüp geçtim yalan iktidarlar görkemine
Aşk adına sesimi sürdüm namlulara
En büyük eylemleri söz eyledim
Doğduğun gün adına "imge" dedimSen elbette sen olacaksın biliyorum
Sesinde yirmibirinci yüzyılı dinliyorum-Adnan Yücel
-
"Hakikaten öyle, ölüler ve diriler arasındaki mesafe sadece bir nefestir."
-
-
''Beni ömrün boyunca unutamayacaksın'' demişti birisi..
Ama kimin söylediğini hatırlamıyorum.İlhan Berk
-
“Yoruldum, patron. Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum. Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri. İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun?
Karanlıktan korkuyorum patron lütfen ışığı kapatma.”
Yeşil Yol
-
-
Bir eylüldü baslayan içimde
Agaçlar dökmüstü yapraklarini
Çimenler sararmisti
Rengi solmustu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmisti
Katar katar gidiyordu kuslar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dagilmisti yazdan kalan ne varsa
Yasanmamis bir mevsim gibiydi bahar
Neydi o bir zamanlar
Sevmisligim, sevilmisligim
O heyheyler, o delismenlikler neydi
Ne bu kadere boyun egmisligim
Ne bu acidan korlasan yürek
Ne bu kurumus nehir; gözyasim
Önümdeki dizboyu karanliklar da ne
Ne bu ardimdaki kül yigini; elli yasim
Beni kötü yakaladin haziran
Gamli, yikik eylül sonuma
Bir ilkyaz tazeligi getirdin
Masmavi gögünle
Cana can katan günesinle
Piril piril engin denizinle girdin içime
Çiçekler açti dokundugun
Çimler büyüdü yürüdügün
Ve güller katmer katmer oldu güldügün yerde
Basimda senin kuslarin kanat çirpiyor simdi
Oldurdugun yemislerin agirligindan
Dallarim yere degiyor
Günesi batmadan saçlarinin
Bir dolunay doguyor bakislarindan
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnima
Uykusuz gecelerim seninle apaydinlik
Basim dönüyor, off basim dönüyor yasamaktan
Ölebilirim artik
Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Saril simsiki, tenim ol, beni birakma
Baksana; parmak uçlarim ates
Lavlar fiskiriyor gözbebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizlige
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalim onüçüncü aylara
Ben bir eylül, sen haziran. -
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
üstüm başım çamur içinde
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim. -
Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize
Bir kemiğin ardından saatlerce yol giden
Itler bile gülecek kimsesizliğimizeAtsız
-
Ben sizden de değilim, diğerlerinden de.
Ben, ölüme dair yemin etmeyenlerden,
Tehdit savurmayanlardan,
Dinini ve ırkını aklının yerine koymayanlardanım.
Ben hâlâ şiir okuyanlardanım.Frida Kahlo
-
Sahibine yetişecek hecelerin yoksa, vurursun sükûtunu kör bir geceye.
-Nazan Bekiroğlu
-
Yağmura çok teşekkür ederim
Bu gece yalnızca cesedime yağdıBana bir şey olursa diye korktum
Seni birkaç saniye düşünürsem;
Düşünürken üşürsem diye korktum
Oturup siyah portakallar yedim
Oturup korkunç kitaplar okudum
içimde bir sıkıntı gibi cinayet
içimde bir sığıntı gibi telaş
içimde felaket gibi bir merak
Hislerimin uzağına düştüm, şimdi çok üzgünüm
Şimdi çocukluğumun da uzağına düştüm
Daha da düşersem diye korktum
Seni birkaç saniye düşünürsem;
Ay kıvrılırsa diye
Kan kıvrılırsa diye
Can sıçrarsa diye ölürken bir yerlere,
Daha da ölürsem diye korktum
Seni birkaç saniye düşünürsem;
Sessem, sersem bir heceysem eğer
Seni bir kelime edersem diye korktum
Seni kötü bir cümlede kullanırsam
Adını söylerken takılırsam, yanlış telaffuz edersem
Böyle bir günah işlersem
Tanrı affeder diye korktumYağmura çok teşekkür ederim
Bu gece yalnızca bu şiire yağdıSaol aşkım
Saol kırık kolum, kesik bileğim, kırık yüzüm,
Kesik geleceğim, kırık sonsuzluğumher şeye rağmen
yağmura bulanmış, güzel bir yazdı.... -
...
İnsanlar kıyıcıydı. Kitaplara sığındım.
Cemil MERİÇ.
Rahmetle, saygıyla.
-
Herkes gider. Sen güzel hatıraları sev.
-
...
-
Uyuduk mu eşit oluruz. Ne tutku, ne gurur, ne umut!
(Melih Cevdet Anday)
Ne tuhaftır uykudan başka eşitliğin olduğu bir "lahzanın" olmayışı.
Hepimiz kulken, beşer ömrüne sahipken. -
Çok eski bir yaranın kabuğunda
buluştuk seninle.
Sen ki, yoluma kasıtlı çıkarılmış gibi...
Sen ki,
hastalıklı hayata
şifa niyetine...-Seçil Oğuz
-
'Ben ölünce mezarımın üzerine katiyyen taş koymasınlar, çimentodan herhangi bir şey yapmasınlar.'
-Neden istemiyorsun taş konmasını ?
Aşık Veysel, 1969
-
@Phoenix
Öldükten sonra bile üzerine atilan topraktan faydalanilsin, uzerinde ot bitsin koyunlar yesin, cicek acsin arilar bal yapsin istiyo.
Muazzam bi dusunce, Allah rahmet eylesin. -
İsmet Özel- Mazot
Ağlamadan
dillerim dolaşmadan
yumruğum çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerime yüreğimden başka muska takmadan
konuşmak istiyorum.
Şehre neden
esmer ve dölek yüzümle döndüm dağlardan
kar vakti tarlaları kımıldatan soluğum
niyedir sarmalasın vites dişlilerini
defneler, nakışlar yok
alnımda neden.
Ağlamadan
etimin iğneli beşiklerde bıraktığı izlere aldırmadan
o mavi korularda ve dibektaşlarında
bırakıp sözlerimin kalıntılarını
açıkça konuşmak istiyorum.
Besbelli ki leşler koruyor şehrin bedenlerini
göğsünün kafesinde yalnızca pasak
biliyorsun
korkutulmuş bir kızın
yüreğinden fışkıran beyaz güvercinleri
sabahın köründe kalkan tirenlerdeki nefret
hergün aynı kalafat yerine çekilmenin nefreti
bunları
bütün bunları biliyorsun
dağlardan dönüyorsun o sağır yamaçlardan
çevik bacaklarını getiriyorsun, ne çiçek ne de ninni
boz şayaktan poturun dağlarda ne güzeldi
şehre varınca artık meşinler giymelisin
daha esmer
daha kankusturucu
sen o baygın sevgilerin adamı değilsin.
sana yaşamak düşer çarkların gövdesinde
bin demir kapıyla hesaplaşmaktan omzun çürümelidir
bin çeşit güneşle ovulmalıdır gaddar ellerin
yürü yangınların üstüne, kendi alevini de getir
çarpıntısız dakikası olur mu devrimcinin
ki
ölüm
her yerde uyanıktır
alestadır korkunun yardakçıları
tez kızaran güllerden kendini sakın
sevgiler ürkütsün seni, aşk ayrı-
Aşktır diye geri geldin o çekiç seslerine
bıraktın vazgeçilmez ırmakları
gönlüne kar yağdırıyorsa çocuk sesleri yetsin
dikkat et hiçbir şey ıslatmasın namluları.