Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
...
...
Fakir düş hanemizin zengin misafiri ol çal kapımızı.
İnce parmaklarının arasından sızan karanlık, ayalarına gömülü güneştendir şüphesiz, gel içeri.
Hanemizin dört odası vardır;
Dört odamızın biri karanlıktır.
Biz ki perdelerimizi hiç açmıyoruz gittiğinden beri. Seni bekliyoruz kızıl bir gün doğumunun evladı.
Bir diğeri soğuktur.
Biz ki kapısını kapamış ve mühürlemişizdir. Mührünü ağzının kıvrımına emanet etmişizdir.
Orası sana sunacağımız ne varsa, sen gelende taze kalsın diye ayrılmıştır. Senin içimizden söktüğün ne varsa, hepsi orada saklanmıştır
Bir odamız sıcaktır.
Biz ki orayı dost-hanesi kılmışızdır. Şikayet-namelerimizi orada dökmüş, çayımızı orada demlemişizdir. Kavgamızdır orası bizim.
Mevsimler yabancıdır bize ama zemheriyi biliriz. Kavgamız Bâş üstüne gelen kim varsa hanemize, üşümesindir.
Son odamız ıslaktır.
Biz ki akan damımızı aktarmıyoruz, seni biriktiriyoruz damla damla. Düşeceğin yeri bilip, tam orada bekliyoruz gelişini.
Kurak iklimlerin kapkara toprağı gibi
Uzun yollar koşan atların dalağı gibi
Sesinin çınladığı odamız camları gibi
En kuru,
en şişkin,
en ince yerimizden çat diye çatlıyoruz her dem.
Her dem yoldayız.
Her dem devroluyoruz.
Yedi kere dönüyor,
Yedi kere varıyoruz.
Yedi kere varıyor,
Yedi kere dönüyoruz.
... -
@paretowilfredo odalarda ışıksızım katiksizim viraneyim sözleri düştü aklıma
-
Biz kendimizi hep doğru yoldan ayrılmamış kabul eder ve dünyanın bir imtihanhane olduğunu hep başkaları için düşünürüz.
Cahit Zarifoğlu
-
Beynime bir sarkaç gibi vuruyor sorular
Neresinde yanıldık biz bu yaşamın?
Hangi el bozdu büyüyü, hangi yazı
Acılara hüküm verdi, soldan sağa taşarak?
Kalbimde yıllardır kabuk bağladı yaralar
Ödüm kopuyor, bir gün hepsi birden kanamaya başlayacak diye
Yenilmeyeceğim, boyun eğmeyeceğim hiçbir şeye
Hep direnen bir yanım kalacak
Adımın soluk izi, acının seyir defterinde.Ahmet Erhan
-
Azar azar azalarak unutuyor insan..
-
@aroma azar azar kader bize ne yazar diye okudum:)
-
'' ... oysa
bir şey var bilmen gereken
öyle bir kavganın içindesin ki
neye değse elin silaha dönüşür
bir ağaç dalı bile dövüşür
bir pencere bile yeter
bilemeye direncini..''Ulucanlar Cezaevi’nin bir koğuşunda yazar şiir.
-
-
...
Bizden selam söyle dosta gidene.
-
Oraya gidiyorum boğulmaya
BOĞULMAYA
bir partizanın armonikasında.
Artık mazgallardan fırlamak
büyük kamalar saplamak
böğrüne coşarlığın
büyük bir çatırdının ayaklarını ovmak
armonikamla.Ey çatlayan tohumun hengamesi!
İnsan, gülümsemeyi
ve ürün kaldırmasını bilir
çünkü derbeder bir okul çantasından
serin ve sevişli bir ırmağa girilir
ve benim o boğulduğum armonika
halklarla seğirtir; coşar
o, korkunç bir yekinmedir buralarda
Hanoyda bir uçaksavar.
... -
https://www.youtube.com/watch?v=ocXP1pLeqLM
Ray Kroc: Now, I know what you're thinkin'. How the hell does a 52 year old, over-the-hill milkshake machine salesman... build a fastfood empire with 16,000 restaurants, in 50 states, in 5 foreign countries... wtih an annual revenue of in the neighborhood of $700,000,000.00... One word... PERSISTENCE. Nothing in this world can take the place of good old persistence. Talent won't. Nothing's more common than unsuccessful men with talent. Genius won't. Unrecognized genius is practically a clich. Education won't. Why the world is full of educated fools. Persistence and determination alone are all powerful.
-
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Benim atanmayı beklediğim kadar -
Patlamış mısıra benzerdi senin mısraların
Isınır ve patlardı
Beyaz çiçekler açardın sonunda
Bahar dallarının hatırına beni anla
Küçük bir tırtıl gibi büzüştüm yatağımda
Hep böyle uyudum yıllarca
Sanırdım,
Bir gün doğuracak beni bu yatak
Son ve o en büyük sancıyla
Didem Madak -
İyi ki şairler var.. Yoksa halimizi nasıl anlatırdık halden anlamazlara..
" Ben birinin hiçbişeyiyim, en çok da bu koyuyor
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok
Bugünlerde ben adsız bir özlemim
Yağmur yemiş bir deniz gibiyim" -
"Bu agnostiğin inancıdır: cevaplarda değil olasılıklarda. Şüphenin düşünceyi kapatma değil açma şeklidir,meraklandırılmış bir zihnin canlılığında ve ondan zehirlenmek yerine belirsizlikle dans etmede." (Lesley Hazleton)
-
bütün alışkanlıklardan öteye ~
-
Bir gönül şiiri...
Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla,
Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla,
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla,
Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla…Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla,
Yüreğimin başına noktalarla, hatlarla,
Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla,
Sözde, senden kaçıyorum, doludizgin atlarla…Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle!
Öldür bendeki beni,
Sonra dirilt kendinle!Çarpsan kara sevdayı en azından yüzbinle,
Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle…
Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle,
Ama her defasında geri döndüm seninle!
Hangi düğüm çözülür, nazla, sitemle, kinle?Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle…
Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin..?
Bazen kız kardeşimsin.. Bazen öpöz annemsin..
Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin,
Eksilmeyen çilemsin,
Orada ufuk çizgim, burda yanım yöremsin,
Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin…Çâresizim… Çâremsin…
Şaşırdım kaldım işte bilmem ki ne’msin…
https://youtu.be/8gtKVLN-qdk -
Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı. Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım. Hatta babamın bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi. Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki... En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani. Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya zıplaya yürüyerek gelirdik. Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi. Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık. Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi. Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik. Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar,hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik. Kısacası evine gidip gelen elinde mutlaka yiyecekle dönerdi. Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi. Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve olurdu.Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi. Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi... Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz,onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık. Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim. Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum. Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem. Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri. Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok. Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar... Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz.. Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu. Ben kapılarında 'vale'lerin, 'bady'lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir. Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksitini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana. Benim değildir bu kültür. Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder. Nedir bunlar? Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk. Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk. İyi de neden böyle olduk ? Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi?.. 'Her toplum hakettiği gibi yönetilir'derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi?
(Alıntıdır)
90'larda çocuk olmak... -
"şaraba yakınlığımız üzümü sevmemizden değil, biz ezilenlerin yanındayız hepsi bu."
-
Kim demiş ki "Gökyüzünün altında barış yoktur "!