Kültür-Sanat / Bugün hangi kitaptan kaç sayfa okudunuz? Okuduğunuz kitaptan bir bölüm/anekdot paylaşır mısınız?
-
...imkansızı istiyorum diye imkanı olanı bile vermeyecek bana Tanrı. [Cervantes-Don Kişot]
-
Charles Bukowski - Ekmek Arası
Bukowski'nin gerçek yaşamından esinlenerek yazdığı romanı. Çok çarpıcı ve sarsıcı. Zaten nasıl bitirdiğinizi anlamayacaksınız. Çoğu kişi en iyi kitabı diyor.
'' kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım. yalnız yaşamak istiyordum ''
Paulo Coelho - Simyacı
Baş yapıt. Kesinlikle okunması gereken bir kitap. Masal kitabı gibi. Endülüslü Santiago rüyasında gördüğü hazineyi bulmak için Mısır piramitlerine doğru yola çıkar. Hazineyi bulma yolunda başından geçen hikayeleri anlatıyor. İnsanın yazgısının nasıl ince çizgilerde olduğunu çok güzel özetliyor. Mutlaka okuyun.
Yaşım 27 oldu, yolun yarısı diyorlar Daha önce de söyledim çok geç başladım kitap okumaya diye. Özellikle genç arkadaşlara 18'li yaşların başında olan genç arkadaşlara şiddetle kitap okumalarını öneriyorum. Ya yürü git, sendne mi nasihat alacağız diyenler olacaktır ama insan kitap okudukça etrafını daha farklı görüyor. İnsan ilişkileri, yaşamı daha bir değişiyor. Ben daha erken yaşlarda kitap okumaya başlasaydım eminim daha farklı biri olurdum. Kitap okumaya başladıktan sonra yaptığım işleri, yaşadığım hayatı, gittiğim yerleri daha farklı görmeye başladım. Eskiden bakmak için bakardım şimdi görmek için bakıyorum. Başarılı olabiliyor muyum bilmiyorum ama en azından deniyorum.
-
Aylak Adam
Son
-
@davetsiz Alchemist(simyaci) o denli sevmistim o kitabi 5 sene once okudugumda. Paulo Coelho gibi bir yazarımız var aslinda pek bilinmiyor Serdar Ozkan, onun serisinde simyacinin esintileri hissediliyor
-
@Alchemist paulo reis bileğimizi keseriz
-
Bu nasıl bir kuvvettir ki, akşama kadar bankada çalışan muhasebeciye, hindistan cevizi, ananas gibi yeryüzünün az bulunur tropikal lezzetlerini getirebilmektedir?
Bu ne büyüleyici bir organizasyondur ki, bir kış günü, gece yarısından sonra bulvarda kokareç yapar? Kimden öğrenir sarı gülleri sevdiğimizi de, seralarda yetiştirirler?
Hepimiz başkalarının sorumluluklarını iyi biliriz, ama içimizden kaçımız, tatil için yola çıkmadan Marmaris Belediye Başkanı'na bir telgraf çeker de, ekmeksiz kalmamak için önlem alınmasını ister?
Her gün aldığımız gazetenin, biz tatile çıktığımızda kime satılacağı umurumuzda değildir.Yapmamız gereken birçok şeyi yapmadığımız halde, mekanizma, insanı hayran bırakan o mükemmel işleyişini, hiç aksatmadan sürdürür.
Milyonlarca insanı kaynakların kıtlığı konusunda bilgilendiren, karşılanmasına öncelik verilecek ihtiyaçlar konusunda ikna eden ve onlar arasında sessiz ama mükemmel bir haberleşme sağlayan bu büyüleyici mekanizma, fiyat mekanizmasıdır.
İSMAİL BULMUŞ, Mikro İktisat -
Bir Adam Yaratmak-Necip Fazıl Kısakürek
Allah'ım ben yok olamam! Her şey olurum, yok olamam. Parça parça doğranabilirim. Nokta nokta lekelere dönebilirim. Tütün gibi kurutulabilir, ince ince kıyılır, bir çubuğa doldurulur, içilir, havaya savrulabilirim. Fakat yok olamam. Madem ki bu kadar korkuyorum, yok olamam. Eczane camekanlarında, ispirto dolu bir kavanoz içinde, düşürülmüş bir çocuk ölüsü gibi, yumruk kadar bir et parçaçasına inebilir, bir şişeye hapsedilebilirim. Fakat şişenin camından yine dışarıyı seyreder, önümden geçenleri görür, kendimi bilir ve duyar, kendimi ve Allah'ımı düşünebilirim. Razı değilim Allah'ım! Yok olmamaya, kalmamaya, gelmemiş olmaya, mevcut olmamaya razı değilim. Bu dünyada bırakmayacağım hiçbir şey yok. Ne deniz, ne ağaç, ne şehir, ne ev, ne kadın, ne de ben.(Eliyle göğsüne çarpar.) Bu kalıbım, bu zarfım, bu kafesimle ben. Onların hepsini bırakabilirim. Fakat şuurumu, bilmek, duymak, var olmak şuurumu bırakamam. Razıyım bir toz parçası olayım. İnsanlar üzerime basarak geçsin. Canım acısın, duyayım. Canımın acıdığını duyayım. Razıyım bir kentenkele olayım. Kızgın yaz günlerinde bir bahçe duvarına tırmanayım. Tırnaklarımı tuğlalara geçireyim. Yeşil ve ıslak sırtımı güneşe vereyim. Fakat güneşle sırtım arasındaki öpüşmeyi duyayım. Tuğlaların incecik zerrelerini sayayım. Kovuklardaki böceklerin, bir boru içinden bakar gibi bana baktıklarını göreyim ve düşüneyim. Razıyım bir nokta olayım.. Fakat o noktaya bütün kainat, bütün mevcudiyle dolsun. Ben yok olamam. Ağlarım, tepinirim, çatlarım, çıldırırım, ölürüm, fakat yok olamam. Her şey benim olsun, vereyim, gökler, yıldızlar, gökteki samanyolu, ay, dünya vereyim. Fakat aklım bana kalsın!
-
Dündar Taşer'in Büyük Türkiyesi
Gerçek manada başucu kitaplarındandır. -
"Evrenin Ruhu, bir düşü gerçekleştirmeden önce yol boyunca öğrenilen her şeye değer biçer. Bize karşı kötü duygular beslediği için böyle davranmaz. Düşüşümüzü gerçekleştirmemizin yanı sıra, ona doğru ilerlerken aldığımız dersleri de iyice öğrenmemizi ister. Ama insanların çoğunluğu, işte bu anda vazgeçerler. Çölün dilinde biz bu durumu şöyle tanımlarız: vahanın palmiyeleri ufukta görünmüşken susuzluktan ölmek."
Delikanlı ülkesinde söylenen eski bir atasözünü anımsadı: En karanlık an, şafak sökmeden önceki andır.
//Simyacı -
Eger ez perde burûn şud dil-i men, ayb mekun
Şukr-i îzed ki ne der perde-i pindâr bemând...
Der an mekâm ki şeyl-i hevâdis ez çep u râst
Çonan resed ki ez mîyan kirân gîredÇı gam buved be heme hâl kûh-i sâbit râ
Ki movchâ-yi çonan kulzum-i girân gîred?Egerçi hasm-i tu gustâh mîreved hâlî
Tu şâd bâş ki gustâhiyeş çonan gîredHafız.
-
''Çocuklar boyama kitabı değildir, onları istediğin renklere boyayamazsın...''
-
Bayrak Kalpak Revolver
-
Adam Fawer
Olasılıksız"eğer bu parayı havaya atarsam bunun yazı ya da tura gelmesi şansa bağlı değil mi?”
nava başını salladı.
"işte burada yanılıyorsun. eğer bir parayı fırlattığımda bunu etkileyen tüm fiziksel faktörleri hesaplayabilseydik, örneğin elimin açısı, yerden yüksekliği, parayı fırlatmak için ne kadar güç kullandığım, rüzgâr veya hava akımı, paranın alaşımı falan gibi, o zaman yazı mı tura mı geleceğini yüzde yüz bilebilirsin. çünkü bu para da, diğer her şey gibi, newton’un mutlak olan fizik kurallarından etkileniyor."
nava bu sözleri düşünürken bir sigara daha yakmak için durdu. “belki tüm bunlar beni aşıyordur, ama david tüm bunları doğru hesaplamak olanaksız değil mi?”
"insanlar için öyle," dedi caine. "ama sırf biz faktörleri hesaplayamıyoruz diye bu parayı attığımda ne geleceğinin şansa bağlı olduğunu söyleyemeyiz. bunun anlamı şu: biz insanlar evrenin belli gerçeklerini ölçebilecek becerilere sahip değiliz. yani, olaylar her ne kadar rastgele görünse de, tamamen fiziksel gerçeklerle koşullandırılmışlardır ve böyle belirlenirler."
adam fawer olasılıksız romanında böyle bir açıklama getirir determinizme. hemen ne alakası var demeyin.
şimdi bizim inancımıza göre Allah mutlak hakim ve yaratıcı ise elbette tüm faktörlerin de bizzat yaratıcısı olarak hepsinden kesin olarak haberdardır ve zaman kavramı görecelidir ve Allah için zaman kavramı yoktur tüm olaylar bir düzlemde gerçekleşmekte birbirinden önce ya da sonra olma kavramı da sadece zamana bağlı olduğuna göre olaylar arasındaki bağı görmek için zamanın geçmesine de ihtiyacı yok Allahın. bu düzlemde her şey bir başka sebebin sonucu olarak ortaya çıkar ve allah tüm değişkenleri bildiği için olayın sonunu hesap edebilir.
bu bütün olayların onun kontrolünde olmasıdır ama bizim hiç bir irademiz olmadığı anlamına gelmediği gibi Allah'ın bakalım ne yapacaklar şeklinde beklemesi tezi de zaten sonucu önceden hesap edebildiğine göre boşa çıkmaktadır. özetle ne dinler ne de felsefe bu sorulara cevap bulamamaktadır. belki de bu dünya hayatı boyunca kimse de bulamayacak. -
@hoyratbeg Olasılıksız kitabını çok severim. Yazınızı okuyunca nedense aklıma Robert Langdon abimizin şu repliği geldi.
Bilim bana Tanrının mutlaka var olması gerektiğini söylüyor. Aklım ise bana Tanrıyı asla anlayamayacağımı söylüyor. Ve kalbim bana mutlaka anlamam gerekmediğini söylüyor.”
-
"bu cümle, yazmayı öğrendiğimin kanıtıdır. bu cümleyse, okumaya devam ettiğinin kanıtı"
(azil)
-
Huzursuzluğun romanı: Tanpınar - Huzur
-
@Phoenix eyv hocam çok çok iyi
-
Kitaplıktan bir kitap seçiyorsunuz. Rastgele sayfalara bakarken daha önceden altını çizdiğiniz yerleri okumaya başlıyorsunuz. Ve hüznün de insana mutluluk verebileceğini keşfediyorsunuz.
"Hüzün ki bize en yakışandır."Tehlikeli Oyunlar
-
Galip Erdem'in 1962 yılındaki gazete yazısından.
-
Abdulbaki Gölpınarlı'nın Tarihi Istanbul Konuşmasından