Sait Faik Abasıyanık - Mahalle Kahvesi:
Ben fukarayı severim,dersin kendi kendine,yalandır.Kendin de inanmazsın.Hangi fukarayı,nasıl fukarayı? Bu canavar dilenci kadını mı? Bu arsız,edepsiz,huysuz çocuğu mu? Bu iki paralık adamın önünde secdeye varan balıkçıyı mı? Yoksa köşe başında oturup çürüklerini;yüzünden açlığı,kimsesizliği,hafifçe deliği,dünyadan bıkkınlığı akan adama yutturan külhanbeyi kestaneciyi mi?
Kimdir şu sevdiğin insan? Anladık fakir,kimsesiz,bahtsız...Ama kim?
Kim olacak? Sensin.Kendi kendinsin. Evet bu şehirde herkes dönüp dolaşıp kendisinde karar kılacak. Başkasını seven tek adam bulamazsın. Olmasına da imkan yoktur.Hani bazı insanlar vardır,iyilik edersin.Bir edersin,iki edersin,üç edersin.Sonra edemeyecek hale gelirsin de elinden bir şey yapmak gelmez.O zaman bir de bakarsın ki,karşında sana düşman kesilmiştir.Hepimiz öyleyiz işte.Bütün iyilikleri,bütün dostlukları,tulumba gibi emeriz.Sonra dostluklar,iyilikler de kuyular misali kurur. İşte o zaman başlar pandomina,kocaman dedikodu...