@golden-ratio hocam şimdi kur sistemini değiştirmek ortamlarda söylemeye benzemiyor. 1980 öncesinde devletçi/planlı ekonomiye sahip türkiye 1980de uygulanan şokun etkisiyle ( şok doktirini belgeselini mutlaka izleyin ) dışa açıldı, neoliberal dünyaya merhaba dedi ( kimin kime dediği tartışılır elbet ). neyse bu süreçte imf bazı reçeteler verdi, hükümetler uyguladıkça işler yolunda gitti ( kim için yolunda gittiğine girmiyorum, ekonomik göstergeler iyileşti mesela enflasyon düştü vb. )bu reçetelerin süresi dolunca hükümetler popülist politikalara giriştiler, büyümeyi öncelik haline getirdiler ve işler sarpa sarmaya başladı. sonrası kriz yine imf yine sarpa sarma diye kısır döngünün içinde 1980 den 2001 e ulaştık ama ne ulaşma. hepimiz az çok yaşadık gördük okuduk biliyoruz. bu 20 yıllık süreçte sabit kur devam ediyordu ve sürekli iç ve dış sebeplerle banka, banker, bankacılık krizleri yaşandı, enflasyon sürekli tırmandı; sorunlar günlük çözümlerle çözülmeye çalıştıkça içinden çıkılamaz halde geldi. 2001 de gegp ile adeta ülke ekonomisinde devrim yaşandı, derviş geldi ekonomi baştan aşağı değişti, tabi kur da artık sabit değil esnek kura döndü... şimdi şuraya bağlamak istiyorum; sabit kurdan esnek kura geçiş öyle 1 günde ya da 1 ayda olmadı. uzun bir sürecin birikimi, belki derviş gelmese yine abidik gubidik sistemlerle devam edilirdi. fakat şu bir gerçek ki eğer ekonominiz dışa açıksa, ihracata dayalı büyüme hedefliyorsanız, dış satıma çok çok önem veriyorsanız, her gittiğiniz ülkeyle serbest ticaret anlaşmaları yapıyorsanız, abnin 5. büyük dış ticaret ortağıysanız esnek kurdan dönüş yoktur. sermayenin bu kadar hızlı hareket ettiği bir devirde sabit kur düşünülemez, hele ki kapitalist dünya ile bu kadar içiçe geçmiş bir ekonomide hiç düşünülemez. hadi diyelim bir çılgınlık yapıldı ve geçildi; o zaman üçlü açmazın da gösterdiği gibi ya merkez bankasının bağımsızlığı elinden alınacak ya da sermaye hareketleri sınırlanacak. ikisi de birbirinden kötü sonuçlar doğurur. bu ülke artık neoliberal politikalarla yönetilen, uluslararası piyasaya eklemlenmiş bir ekonomiye sahip. krizler kapitalizmin olmazsa olmazıdır; ben 2018 gibi kriz olacağını 2013-2014 yıllarında tahmin edip arkadaşlarıma söylemiştim ve baya alaycı tepkilerle karşılaşmıştım. ben o zaman daha 2 ye gidiyordum ama nasıl öngördüm bunu ? hiçbir parametreye bakmadım, sadece o dönem hocamızın önermiş olduğu bir kitabı okuduğumda farkettim ki türkiye'de her 8 9 yılda bir kriz patlıyor ister iç ister dış kaynaklı ( dış kaynak derken dış mihrak değil 2009 gibi dış kaynak ) bu krizlerin patlama sebebi de bir takım sorunlar, bu sorunları çözülmeden kriz de atlatılmaz ve bu sorunlar öyle yada böyle çözülmek zorunda.
2001 e kadar süregelen sorunlar dervişin uyguladığı politikalarla çözüldü, iktidar o politikaların ekmeğini yedi ama hiçbir zaman da dervişin hakkını vermedi. sanki sihirli bir değnek değdirmiş gibi anlatıyorlar hala, halbuki açın bakın gegpna ve daha sonra yapılanlara; hepsi birebir uygulanmış en büyük kazanımlar olarak esnek kur ve bağımsız merkez bankası elde edilmiş( bunların yokluğunun sebep olduğu krizler için 90lara bakılması yeterlidir) ülkenin serbest piyasaya eklemlenmesi tamamlanmıştır.
şimdi günümüze bakınca artık kurla merkez bankası bağımsızlığıyla oynamak yerine( söz konusu edilmesi bile doları nasıl ivmelendirdi gördük hepimiz) daha daha başka çözüm yolları aranmalı, acı reçete hepimiz için yazılmalıdır. ama bugün ne o acı reçeteyi hazırlayacak kemal derviş var, ne acı reçetenin sorumluluğunu üstlenecek ecevit var ne de acı reçetenin uygunlanma kaynağı olması için satılacak kuruluşlar var.