Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
İyi ki şairler var.. Yoksa halimizi nasıl anlatırdık halden anlamazlara..
" Ben birinin hiçbişeyiyim, en çok da bu koyuyor
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok
Bugünlerde ben adsız bir özlemim
Yağmur yemiş bir deniz gibiyim" -
Mutluluğu kederinde ara..
-
avutulmuş çocuklar çoktan sustu,
bir ben kaldım tenhasında gecenin
avutulmamış bir ben. -
Bir orman gibi büyür hatıralar içimizde..
Ne zaman yolumuz düşse kayboluruz... -
“Gerçek aşk sevgilinin bütün kusurlarını görür ve sever… Aşk inanmanın şiiridir. Aşk şüphe etmez. Aşk kıskanmaz. Aşk iğrenmez. Aşk çirkin bulmaz. Aşk küçümsemez. Aşk bencilliğin, kendini sevgiliden daha üstün görmenin, buhranın ve kötümserliğin tam zıddıdır. Aşk istemez, yalnız verir. Aşk bir mücadele değil âhenktir… Aşk bunun için ilâhidir… Gerçek aşkın bir tek değişmez vasfı vardır: Tükenmezlik… Aşk engellere ve hücuma uğradıkça kuvvetlenen ihtirastır. Rakipsizdir, yenilmez… Aşk kendi saadetini bir başkasınınkine feda etmektir… Mârifet bize yâr olmayan sevgiliyi kalbimizin içinde öldürmek! İşte en haklı, en mâsum, en kudretli ve en muhteşem cinayet.“
Peyami Safa
-
Çok çay içtiğimi söylüyolar. Evet çok çay içerim ama her çayı içmem. Herkesle çay içmem. Heryerde çay içmem. Çayın kıymet-i harbiyesinden bir şey eksiltmem. :punch_tone2: :girl_tone1:
-
Bazı gün oluyor, ağlayamıyorum bile.
-
...
Küçük gözlerden büyük resmi görmece.
-
Birinin derdi, diğerine hikaye...
-
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.Mevlana Celaleddin Rumi
-
dedim ya.. eylül'dü. savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
-
...
Bir çentik daha attım bugün; feda ettiklerime, çekip gittiklerime. Sen de yanıltmadın beni; o da, diğerleri de...
Kuşlara su vermedim bugün, çiçeklere de. Perdeleri hiç kaldırmadım; gün doğmuş mu, batmış mı bilmem(!) Saat çok gürültü yapıyor diye pilini çıkardım, zamanı durdurdum kendimce... Gözlerim kurumuş yine, suni damlaları nereye attım? Odanın her yanını kağıtlar kaplamış; kaç günahı temize çektim kim bilir, kaç geceyi uykusundan ettim......
/ve unuttum şiir yazmayı, günümü aydınlatan çiçekleri teker teker kuruttum.../ -
İlerlememizi belirleyecek olan şey, zaten zengin olanların zenginliğini artırıp artırmadığımız değil, çok az şeyi olanların ihtiyaçlarını giderip gidermediğimizdir.
Franklin D. Roosevelt
-
Sonra bir kadin konustu:
'Bize haz ve istiraptan bahset.'Ve o cevap verdi:
'Hazziniz, istirabinizin maskesiz halidir.
Ve kahkahanizin yükseldigi ayni kuyu,
sik sik gözyaslarinizla dolar.Baska türlü olabilmesi mümkün müdür?
Istirabin içinize kazidigi alan ne kadar
derin olursa, o denli çok hazzi içerebilir.Ve sarabinizi tasiyanla, çömlekçinin firininda
yanan ayni kadeh degil midir?Ve sesi ruhunuzu oksayan lavta, daha önce
biçaklarla oyulan tahtayla bir degil midir?Kendinizi neseli hissettiginizde
kalbinizin derinliklerine inin.Farkedeceksiniz ki, size bu sevinci veren,
daha önce üzülmenize neden olmustu.Üzgün oldugunuzde, tekrar kalbinize dönün.
Göreceksiniz ki, daha önce sevinciniz olan
bir sey için agliyorsunuz.Bazilariniz, 'Haz, istiraptan daha anlamlidir' der;
digerleri ise, 'Hayir, istirap daha anlamlidir'.Bense, ikisi birbirinden ayrilamaz, diyorum.
Onlar beraber gelirler.
Ve siz, bir tanesiyle masanizda otururken,
unutmayin ki, digeri de yataginizda uyuyordur.Gerçekte siz, hazzinizla istirabiniz
arasinda bir terazi konumundasiniz.
Sadece bos oldugunuzda, hareketsiz
ve dengede kalabilirsiniz.Bir hazine avcisi, altin ve gümüsünü tartmak için
sizi kullandiginda, haz ve istirap kefeleriniz,
ister istemez, yükselip alçalacaktir.'Halil Cibran
-
...
Gökyüzü hep mi hüzünle kapatırdı penceresini. Yoksa biz, acımızı mı asardık savruk bulutlara... Sahi, hiç mi mutlu olmamıştık; bir annenin şefkatindeki huzuru hiç mi duymamıştık? Küçük bir kelebeğin renginde gülmemiş miydik hayata...
Hep mi zindandı uykulara tutsak geceler; oysa bu zamanlarda dökülmemiş miydi kalbimize, iki ucu ayrık heceler...
Bilinmeyen zamanlarda, bilinmeyen mekanlara yolculuk edip; arıtmamış mıydık çamura batan düşlerimizi. Ve nihayetinde, güneşin ısıttığı yüreklerde bırakmamış mıydık hoyrat gülüşlerimizi......
-
bakıyorsun kuşlar
hazır
sokak lambaları yanık unutulmuş
bir kadıköy vapuru hınca hınç insan
çok geçmeyecek
martılar beyhude turlar atacak
kıyılar lağım konserve kutuları
mısır koçanlarısevgi aranabilir yine
korkusuzca say koskoca kederlerini
bir kuyu bulunabiliraklımdan çıkmıyorsun
sen hala dizüstü
bunca anıyı besleyerek
sokaklarda avaz avaz konuşarak kendi kendinle
mektupları öpebilirsin kırmızı dudaklarınla
görür gibi olarak açıp baktığımı
bense şöyle diyorum
buradan bir acı kanamış boyunakuşlar hazır
öncü havalanmak üzre
şehri gelen bir mevsime bırakıyorlar
o vapur hala hınca hınç
kimbilir herbiri hangi dünyaya sağır
çok geçmez aradankadınlar kapı önlerinde
ellerinde meşalelerle
aydınlatırlar gelip geçen erkek suratları
yorgun bir sarıyla ben de
geçeceğim önlerindenaklımdan çıkmıyorsun dedim
başka türlüsünü yorgunum anlatmaya
telefonlar yan hücrede çalışıyor
bense kurşunî bir dere
ağaçlar hayvanlar bile kaygılı
onu bir mersedesten indirdi kalçasına kadar açılarak
mavi gök orda mı?yapayaşlı bir rum kadın
her şeyde yanıp sönen bir kıyamet algısı
haydi koşayım diyorum belki dağılır
koşuyorum
sancağımda kendi rüzgarımla ölgün kıpırtılar
hayır daha sevgili daha sevimli değil
ne başka bir gün ne başka bir zamançok geçmeyecek aradan
şöyle diyeceğim
bulutlar açmadı
mavi gök orda mı?Cahit Zarifoğlu
-
Yalan dünya anasını satayım herşeyi boş dünya
-
İyi niyetli de olsa tez hocam neyin ne olacağı belli değil bir baltaya artık sap ol diyerek telefonu kapattı. Bilmem ki ne demeliyim..moralim sıfır ama beklentim de sıfır. Kimsenin beni anlamasını beklemeyelİ uzun süre oldu..
-
Benim küçük gecemde
Rüzgar ağaçların yaprağına son kez süre tanıyor
Benim küçük gecemde viran olmanın korkusu var
Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Ben garipçe şu talihime bakıyorum, ümitsizliğe alıştım
Kulak ver
Karanlığın esintisini duyuyor musun?
Gecede, şu an bir şey geçiyor
Ay kızıl ve karmaşık
Ve her an düşme korkusu yaşanan bu damda
Bulutlar yaslı kalabalıklar gibi
Sanki yağmurun yağacağı anı bekliyor
Bir tek an
Ondan sonra hiç
Bu pencerenin arkasında gece titriyor
Ve yeryüzü
Geri kalıyor dönüşünden
Bu pencerenin arkasında bir bilinmeyen
Beni ve seni bekliyor
Ey baştan ayağa yeşil olan sen
Ellerini, yakıcı hatıralar gibi benim aşık ellerime bırak
Ve dudaklarını, sıcak bir his gibi senden benim aşık
dudaklarımın okşayışlarına teslim etRüzgar bizi kendisiyle götürecek
Rüzgar bizi kendisiyle götürecekFüruğ Ferruhzad
-
...
Eylül’dü.
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.Eylül’dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..Dedim ya... Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.Cemal Süreya