fiscaldrag tarafından gönderilen en iyi iletiler

@plansız Düzeltelim tabii ki.

Değerli yetkililer,

26-27 Mayıs 2018 tarihlerinde yapılacak olan Sayıştay-Eleme Sınavı başvuru kılavuzunda, sınavın en az iki gün yapılacağı görülmekte olup, ÖSYM'den alınan bilgiye göre farklı günlerde sınava girecek olan adaylara farklı sorular sorulacağı belirtilmiştir. Bu durumda, standart sapma hesaplaması adaylar arasında hakkaniyetsizliğe neden olacaktır. Aynı kadro için sınava girecek olan adayların, farklı sorular üzerinden değerlendirilmesi adil olmayacaktır. Aynı şekilde, farklı günlerde sınava girecek adaylara aynı soruların sorulması da başlı başına adaletsizlik yaratacaktır. Sınava katılacak adaylar olarak; gerekirse sınavın yapılış usulünün değiştirilmesini, sınav tarihi olarak tek gün belirlenmesini ve bu haliyle mağduriyete sebep olacak olan e-sınav sisteminden vazgeçilip sınavın eskisi gibi kitapçık üzerinden tüm adaylar aynı anda sınavda olmak üzere gerçekleştirilmesini ve daha ölçücü bir sınav olması adına, sınav süresinin ve soru sayısının artırılmasını; sınav ücretlerinin ise daha makûl bir düzeye indirilmesini arz ediyoruz.

...

Bir kuyunun içinde, hatta en dibinde bir yer var; karanlıktan öte. Ve sen aydınlığa ulaşmayı reddediyorsun; aykırısın, bunu sen de biliyorsun. Göğe her baktığında başını yere indirdiler, güneşi unutman bundan mütevellit; dön bak yaptıklarına, nereye gidiyorsun?
Ah çocuk! Yıkılmaz duvarlarını enkaza çevirdiler, her dökülen damlada neyin yasını tutuyorsun? Yüreğinden boğazına varan düğümü, seni biraz daha boğmak için kullanacaklar; sahiden çözeceklerini mi sanıyorsun?
Haydi kalk, kırıklarını topla ve gülümse yine; mavi günlerden alacağın olsun...

@möözun

Şu şekilde yazabiliriz:

26 Mayıs 2018 tarihinde Ankara, İstanbul ve İzmir illerinde gerçekleştirilmesi planlanan Sayıştay-Eleme Sınavı'nın Ankara-Esenboğa E-sınav Merkezi'ndeki bölümü, teknik aksaklıklar nedeniyle tamamlanamamış ve bunun akabinde ÖSYM Başkanlığı, Ankara'daki sınavın ileri bir tarihe ertelendiğini duyurmuştur.

İstanbul ve İzmir illerinde sınava giren adayların, sınavı tamamladıkları göz önünde bulundurularak, bu illerde sınavın iptali veya ertelenmesi yoluna gidilmemiştir. Lâkin bu durum, daha sonra Ankara'da sınava girecek adaylarla İstanbul ve İzmir illerinde sınava girmiş olan adaylar arasında hakkaniyetsizliğe neden olacaktır. Adaylara sorulacak soruların eşdeğer olması mümkün olmadığından, değerlendirmede adaletsizlik yaşanacaktır.

İkinci bir husus olarak; ilgili sınava Ankara dışından pek çok aday katılım göstermiş olup; yol, yemek, barınma gibi masraflara girmişlerdir. Adayların bu konudaki mağduriyetlerinin de acilen giderilmesi gereklidir.

Sınavın adil olarak yapılabilmesi adına tüm adaylar için iptalini, yeni yapılacak sınavda e-sınav usulünden vazgeçilmesini, adayların maddi olarak uğradığı zararın tazmin edilmesini ve bir daha böyle mağduriyetler yaşanmaması adına yetkililerce gereğinin yapılmasını arz ediyorum.

yağmur nereye düşerse
orası konuşur bilirim
ben sana seslenmeyi
uçan yağmurdan öğrendim

susmanın en kuytu yerinde
kanat izleri keşfederim
sevmek gökyüzünün muadili
sevmek demişken
gülüşünde yer ayırmak isterim

hayaller uçmaya benzer
kanatları umutlarla örülü
uçmak demişken
kuşlar kuşatsın ömrünü

-Basri Şen

...

kimseleri istemiyorum
düşüncelerimde yola çıktığım vakit
gerçeğin beni bunalttığı günlerde
dilimden düşürmediğim bir şarkı gibi
sen ol sesimin konak yerlerinde
yeter…

...

senin bana gelişin günler içinde
bir su serinliğidir olsa olsa
ince kırılışlarla güneşin altın kanatlarından
ağustos topraklarına dökülen
içtikçe susuzluğumu arttırır gülüşün.

...

sabah yüzündür, akşam yüzünü dönüşün
gece, bıraktığın boşluktur ardına
ve şiir
o ince hilaldir lacivert yalnızlıklarda
sarınıp süzgün ışığına
katlanmanın türküsünü söylediğin..

...

-Şükrü Erbaş/Anlıklar

...

İçin yandıkça görürsün:
Kerbelâ, hak aramanın ve özgürlüğün destanıdır.
Teslimiyetin, adanmışlığın ve sadakatin zirvesidir.
Her biri ayrı bir şiar olan yetmiş iki şehidin yurdudur Kerbelâ...
Onlara kapılanırsan nakşolur kalbine:
Aslında her yer Kerbelâ'dır, her gün Aşûra...

-Ahmet Turgut/Aşkın Şehidi

...

Şişeye konmuş bir mektup düşüveriyor düşlerimden. Ne yazılar tanıdık ne de yazan. Eksik, aksak bir lisanla yazılmış, mürekkebi dağılmış bir iç dökümü göğüs kafesimi aralayan. En saf haliyle dizilmiş üç beş kelam: Geçmişe özlem, geleceğe isyan...
...
Şimdilerde incelik neydi unuttuk; sevdik mi sahi, riyakar kelimelere mi tutunduk? Bir mektubun sıcaklığından uzak, sahte tebessümlerde kürek çektik ve boğulduk...

...

bir kız çocuğu
elleri yüzünde
yüreği hüzünde

tek oyuncağı
kolu kırık bir bebek
ninni söyler dizinde

hasbelkader dünyaya gelmiş
unutulmuş bir eşya gibi
çekmecenin gözünde

geceyi uyutur
yetim acılar büyütür
kaybolmuş bir dehrin izinde
...

...

küçük yıldızlar aydınlığıydı,
güneşe sırt çevirdi.
korkardı karanlıktan,
geceyi dost edindi.
baktı aynaya bir gün,
tanımadığı yüz kimindi?
ellerini aradı,
hayat çizgisi derindi.
yorgun muydu
yoksa haddinden fazla mı delirdi?
avuçlarından kaydı bir düş,
çocuk kalbine yenildi...

/günü geçiştirip, dünü yitirenler/

...

hayata çiviliyiz kollarımızdan, zaaflarımızdan çiviliyiz.
ve günler, çehrelerinde kamçıdan sert bir istihza.
ve günler, bakışlarında hançer.
birer birer geçiyor önümüzden...

-Cemil Meriç

...

Cama vuran damlalar rüzgara kavuşana dek, serin bir ezgiyle kuşatır yüreği. Suyun sesi yankılanır ruhun derinliklerinde. Bir yol açılır, tohumlar ekilir çiçekli bir bahçeye doğru...

'Sesini bekledim satırlar arasından'. der, bir şair. Bazen bir sözü, bazen bir sesi, bazen de mürekkebin kağıda akışındaki melodiyi bekler insan...

Beklenen utanır da kapatır penceresini. Bekleyen, o pencerenin ardındadır; cama dokunmaya varmaz eli...

...

dudağımızda balmumundan bir mühür, susuyorduk. ay, karanlığı ansızın bölüyor, saklı sevdamızı ortaya seriyordu. ne şikayetçiydik ne de memnun. kursağımıza takılan kelimeler birer birer saplanıyordu yüreğe, delip geçercesine. vakit var diyorduk, yarınımızı bilmeden. bekleyerek geçmişti ömrümüz; bir arının çiçeğe dokunuşunu, bir bulutun yağmura yenilişini, bir tırtılın kelebeğe dönüşünü... vazgeçmek olmazdı, böylesi bir kor kaç kez düşerdi yüreğe, kaç zindan bu kadar aydınlık olabilirdi? aniden bastıran sağanakta, sığınacak bir çatı altı gibiydi üstelik. öylesine güzeldi...

...

Sana, penceremin önünde duran o vişne ağacını anlatmıştım. Karanlıkta bile, ona bakmak bir mutluluktu, bolartırdı gönlümü. Sen o vişne ağacı gibisin, demek isterim sana. İlkyaz güneşinde sert, yalız, ışınımlı aklığıyla bir kışın daha ödülünü dağıtır gibi göğe karşı çiçeklenen, taçyaprakları pörsüyüp döküldüğünde ardından gelecek alın umuduyla bizi oyalayan, yemişi, koparılmazsa, uzun süre karara karara kışı bekleyen vişnenin bütün hallerini sende görüyor değilim elbet. Ama onun gibi bir yaşam umudusun benim için. Yaşanabileceğini , yaşamaya çalışmak gerekeceğini duyurup duran. Ama böyle sözler sana söylenemezmiş gibi gelir hep. Kurağın ateşi söndüren, soluk aldıran, kapıları açan yaz yağmuru gibisin bana. Ama sıkılırsın diye söylemekten kaçınırım.

-Bilge Karasu

Sahi,babaların kırdığı kanatlar hiç iyileşmez mi?

https://youtu.be/7BQby_KKRAU

@Antimülakat Allah sizlerden razı olsun hocam.Bu süreçte desteklerinizi hiç esirgemediniz.Rabb'im emek verip, hak eden herkesin yolunu açık eylesin.

...

Binlerce, onbinlerce kemanla çağırdığım dolunay
Elektriğin gümüş suyuna ışığını değdiren yıldız
Yeraltı kentimde biten güzelavrat otu
Geçmiş sevdalarımı erittiğin geceler için
Yeniden birini sevmenin ne olduğunu anımsattığın
Yüzümde tahtlar devirdiğin,
saraylar yıktığın için
Düşlerinin içinden geçecek
uzun kanatlı kuş sürüleri diliyorum sana
Ve severken seni,
sevdikçe seni
hep çocuk kalacağım, biliyorum.

-Akgün Akova

naif bir seda böler uykumuzu, gecenin en ince saatlerinde...

https://youtu.be/TgXOwxSBPPM

@holywind Bence siz daha dikkatli okursanız anlayacaksınız söylediğimi.Ben de gümrük vergisi yaptım fakat İhracat sübvansiyonu da ayrı başlıkta yer alıyor.Gördüğünüz gibi dış ticaret politikası araçları dört ana başlıkta toplanmış vaziyette.Gümrük tarifesi ve ihracat sübvansiyonları kendi başlarına birer araç konumunda.Bariz olan bir konuda kimsenin hakkına girilmemesi temennimiz.Yoksa ben de bilirim,bencillik edip benim yaptığım doğru demeyi.

Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.

Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı;
Gecelerde ve yalnız.

Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.

-Behçet Necatigil

'Nedir Mihriban'ın gerçek hikâyesi?', diye soruluyor Abdurrahim Karakoç'a:

-Bazıları gerçek mi diyor, gerçek diyorum ama adı Mihriban değil. O, gençliğimde yaşanmış bir aşktı. Ama şimdi adını deşifre etmem, ayıp olur. Benim takmış olduğum sembol bir isimdir Mihriban. Masa başında yazılmış, hayal bir aşk bu tadı ve lezzeti vermez. Yaşayacaksın ki yazacaksın.
O zamanlar elektrik yoktu. Lamba ışığı altında yazıyordum. Şiire başladığımda lambadaki alev titremeye başladı. 'Lambada titreyen alev üşüyor' çıktı.

Türküde yer almayan dörtlüklerden birinde şöyle diyor Karakoç:

/Önce naz, sonra söz ve sonra hile
Sevilen seveni düşürür dile
Seneler asırlar değişse bile
Eski töre bozulmuyor Mihriban/

https://youtu.be/dGKF8_Qg_To

Şöyle devam ediyor sözlerine:

-Seviyordum, olmadı. Ayıp olur, şimdi adını söylemem. Törelerimize aykırı. İkinci bir Mihriban şiirim var, biliyorsunuz. 'Unutmak kolay mı deme, unutursun Mihribanım' diye...O da öyledir, bunlar hep gerçeğe dayalıdır. Güzel, tertemiz bir sevgiydi; tertemiz de bir ayrılma oldu...

/Düzen böyle bu gemide
Eskiler yiter yenide.
Beni değil, sen seni de
Unutursun Mihriban’ım./

https://youtu.be/BYRxhDhg488

/ oysa ne adı Mihriban'dı ne de saçının rengi sarıydı/