2013 yılımda bu sürece başladım. Malum yüklü bir sayıda gelen vmy ve guy ilanları kpss a sürecine yönelik bir kariyer planlaması yapmama vesile oldu. Oturdum aileme açtım konuyu, desteklediler. "Arkandayız oğlum" demeleri hala dün gibi aklımda. Bir de o sıralar farklı bir memlekette yaşayan kız arkadaşım var her şeyime destek olan. Hatta üniversitedeki son senemde 22 ders verip okulu bitirmemde bana karşı baya bir desteği vardı.
Hem sevdiğin hem de ailen arkandayken başaramayacağın şey yoktur inancı ile kpss a serüvenine başladık. Üniversitedeki son senemden alışkanlık olduğumdan baya iyi bir tempo ile derslerime çalışıyorum, her şey planlı programlı gidiyor. Bu arada da kız ardaşımın kalbi ile ilgili problemleri var. Ritim bozukluğu yaşıyor. Yani düz bir yolda bile 30 metre yürüdüğünde kalp atışları düzensizleşiyor, yoruluyor. Hiç unutmuyorum Ankara`daki ilk buluşmamızda sözleşdiğimiz yere gelememiş, yorulmuştu. Telefon ile arayıp ben yanına gitmiştim. Öyle bir kaldırımda oturup mahçup gözlerle bana bakıyordu. "Gelemedim, yoruldum,beklettim seni" dedi üzgün üzgün. "Bir gün ben yorulurum,sen beklersin" dedim gülerek.
Kpss süreci kurduğumuz hayallerle beraber devam da ediyor bu arada . Güzel puanlar alıyordum. Kurum sınavlarına da girmeye hak kazanmıştım. Kurumun sınavını da kazandım. Heyecanla mülakat sonucunu bekledik, olmadı. Sonra tekrar girmeye hak kazandım ve tekrar olmadı. Benden çok üzülüyordu bu duruma tıpkı ailem gibi. Ama güzel gelişmelerde yaşıyorduk. Kalp rahatsızlığını yenmiştik. İki yılın ardından artık çok daha rahat gezip daha uzun yürüyebiliyorduk. Hatta A 101 den aldığımız mütevazi kahvaltılıklarla; dar ve dik merdivenli, asansörü olmayan bir apartmanın 3.katında oturan kardeşimin evine geldiğimizde "hastalığın bahane, hepsi seni sırtımda merdivenlerden yukarı taşımam için, hadi atla bakalım" deyip güldüğümüz günleri anımsatıyorduk birbirimize.
Yıllar geçiyor tabi bir yandan. Güzel bir puanım var ve yine kurum sınavı bekliyorum. Süreç zor ilerliyor ama her fırsatta birbirimize destek oluyoruz. Tam bu sıralar bir gün telefonda onunla konuşurken hastaneye gittim ben doktor bir şeylerden şüpheleniyor dedi. Dur bakalım hayrolsun dedik. Birkaç gün sonra da öğrendik zaten. Kanser olmuştu. Ameliyat olup atom tedavisi alması gerekiyordu. Atladım gittim tabi hemen yanına. Onu gördüğümde tıpkı ilk günkü buluşmamızdaki gibi bana baktı. " Hep seni yoruyorum ben " dedi. "Bir gün olur ben de seni yorarım" dedim ve güldüm yine.
Zordu hastalık süreci. Ameliyattan çıktığında hasta bakıcı sedye ile getirdi, aldım yatana yatırdım. Gözlerinin etrafına bulaşan tentürdiyot kalıntılarını temizledim. Tek çocuk, bir annesi vardı yanında bir de ben zaten. Baba 2001 krizinde iflas etmiş. Kısa süre sonrada beyin kanamasından vefat etmiş adamcağız. Çok özlerdi babasını. Birazda onun yerine koydu beni. Bir şey için ona kızdığımda " sanki babam gibi kızıyorsun, hiçbir şey diyemiyorum" derdi.
Zor oldu ama bunu da atlattık. İkinci hastalığı da yenmiştik. Yıl 2016 olmuştu ve henüz yenemediğimiz tek şey kpss süreci, kurum sınavları ve elenilen mülakatlardı. Yaşadığımız bu süreçlerde bile hala birbirimize destek oluyorduk. Ben idealist biri idim. O da benim destekçim. Ailem ile birlikte bana çok inanmıştı.
Bir buçuk yıl kadar önce ikimizinde tanıdığı bir mali müşavirin yanında işe başladı. O ön muhasebede kendini geliştirip mali müşavir olacak ben de vmy ve kaymakamlık mesleği için çabalamaya devam edecektim. Böyle planladık önümüzdeki süreci. Her zaman yaptığımız en iyi şeyi yapıp yine birbirimize destek olacaktık.
Dört beş ay kadar sonra bazı şeylerin değişmeye başladığını hissettim. Sanki eskisi gibi değildi. Telefonla bana ulaşamadığında merakından telaşlanan insanın eski telaşı yoktu gibi. Yoğun ve düzensiz çalışma saatleri olan bir yerdi çalışıyordu. Yoruluyordu da haliyle. Ona yordum bende. Bu tempoya alışık değil bir de ben yormayayım diyordum. Nede olsa önceliğimiz birbirimize destek olmaktı.
2018 yılının sonlarına doğru baya bir sınav peş peşe geldi. Kafamı kaldırmaya fırsatım yoktu. O sürecin sonunda bir gün şaka ile karışık bir konuşmamız sırasında "Senin de bu sınavlarından gına geldi" dedi. Birbirimize bir tane bile kırıcı sözümüz yoktur bizim. 6 buçuk yıl sonunda yaralamıştı beni bu söz. Deyilecek lafım vardı ama psikolojisi kötüydü ve psikiyatrik ilaç da kullanıyordu o süreçte, yine yormayayım dedim ve yine sustum. Zaman ilerledikçe de değiştiğini ve bize eskisi gibi bakamadığını,baksa da göremediğini hisseder oldum.
Aslında biliyordum bunun nereye gideceğini. Hani bazen çoğumuza olur ya saniyeler sonra cereyan edecek olan olayı görürsün, bilirsin ama bir şey yapamazsın. Aynı onun gibi.
Diğer yandan kazandığım kurum sınavlarının mülakatlarına yine giriyor açıklanacak olan sonuçları bekliyordum. İlk olarak açıklanan 2 mülakat sonucum olumsuzdu. Defalarca yaşadığım şey ve yine bunu yaşıyordum. Son olarak istanbul guy sonuçları açıklandı. Listeye baktım, ismimi gördüm. Sonra sayfayı yenileyip tekrar baktım ve yine ismim orada duruyor. 6 yılın sonunda kazanmıştım. İdealimdeki mesleğe ulaşabilmek için bir adımdı bu. Defalarca şükrediyordum yaradana. Hala da öyle. Sonuçta kazanmıştım. Ama içimde o sevinç yoktu. Her fırsatta şükrediyor ama sevinemiyordum. İlk anneme söyledim. Çok sevindi sonra bana baktı, oğlum sen sevinmedin gibi sanki dedi ? Benim gibi 6 yıldır emek verip kazanamayan arkadaşlarım var, şükürler olsun ben kazandım. Galiba onun şoku var dedim.
Sonra onu aradım. Söylediğimde çok sevindi. Biliyordum olacağını sadece zamanı ne zaman gelecek onu bilmiyordum dedi. Onun sevincinde bile bir şey eksik gibiydi. Eksik olan kendisi idi. Benim için çok seviniyor kendisi için sevinemiyordu. Bunu demese de ben anlayabiliyordum artık. Çünkü benim de sevinemememin sebebi buydu. Yıllarca hayalini ve sevincini 2 kişilik kurduğun, gücünü o iki kişi arasındaki sevgiden aldığın, yorulduğunda oraya yaslandığın, süreç ağır gelip ağladığın zamanlarda belli etmediğin ve yine o sevgiyi düşünüp toparlandığın, seni güçlü kılan, ayakta diri tutan bu değerli bağ ,sevdiğin insan için eskisi kadar da değerli değildi. Bunu belki dillendirip söylemiyordu ama ben "eskisi gibi değil"i hissedebiliyordum.
29.06.2019 öğle saatlerinde son telefon konuşmamızı yaptık. 6 aydır gittiği psikolog ile görüşmelerindeki konu aslında benmişim. Yaşadıklarımızı psikologa anlatınca, doktor "siz birbirinize sevgili değil ebeveyn olmuşsunuz" demiş. Telkinleri bu yönde imiş. Ayrılmanız gerek yoksa ileride mutsuz olursunuz kanaatinde imiş.
Bunları bana söyleyememiş uzun bir süre. Tahminimce sınav ve mülakat sürecimi etkilememesi için. Son konuşmamızda da bana ,ben eskisi gibi tutkulu değilim. Ben de bir problem var ve eğer biz evlenirsek seni üzeceğimi düşünüyorum. Ama vazgeçemem ben senden. Bu hayatta bir annem bir sen var. Arkadaş olarakta olsa yanımda kal dedi ağlaya ağlaya.
İnsan hayatında bazı anlar vardır. Öyle bir acı yaşarsın ki bilirsin, bu geçmeyecek ve kalacak hep.
Bir anda neye üzüldüğümü ve bu acının neye karşı olduğunu anlamadım:
_Hem dostum hem arkadaşım hem babam hem de sevdiğimsin sen benim diyen birinin, bugün benim tutkum kalmadı deyip asıl bizi biz yapan kıymetli olan değerleri es geçmesine mi
_Hayatımda bir annem bir de sensin. Öyle kıymetlisin benim için demesine mi
_Bana annemden sonra sensin diyen ve bunu hissettiren birini bırakıp gitmek zorunda olmama mı
Aslında biliyordu benim nasıl bir adam olduğumu. Bu durumda gideceğimi ve kendimi gitmek zorunda hissedeceğimi. Kalamazdım, kalmadımda. Ağlamaklı ses tonuyla karşılıklı helallikler verildi ve 7 yıllık beraberlik bitti.
Annesi ile birlikte evlerinde beni misafir ettikleri ilk gecede, sabah uyandığımda karşımda rahmetli babasının fotoğrafı vardı. Kalkıp asılı olduğu duvara doğru yürüdüm ve "emanetin, emanetimdir" dedim.
Emanetin gibi korudum,sakındım,sakladım ve sevdim.
Ama daha fazla müsaade etmedi içinde bulunduğum bu çarpık düzen.
Liyakat ile hak ederek istediğim mesleğe ulaşma idealimin bu ülkede yıllarımı alması müsaade etmedi.
Müsaade etmedi kimseye minnet etmeden bu yolda yürümem.
Ve birini gerçekten severken, asıl kıymetli olan değerlerin görülemeyişi müsade etmedi.
Affet.
Gitmek zorundaydım.