… ve hikaye bitti. Koskoca iki insan – ama çocukça inatlarıyla- ayrı ayrı dünyayı kurtarabileceğine inanan iki insan, beraber bir fidanı yeşertemedi. Çiçeklenmesini, tomurcuklanmasını izleyip, meyvesini toplamak vardı, olmadı.
Saflığına, samimiyetine inandığım hislerimden başka bir şey almadım yanıma bu yola çıkarken. Bu yolun ölçü, tartı, hesap yolu olduğunu bilmezdim, bir hikaye korkusuzca yazılmalıydı. Bu yolda ne yaşadığımı sadece ben biliyorum, sormayan öğrenemedi, öğrenemeyecek.
İmtihanlar, ağır, acı sözler umutlarımı günden güne bitirdi. Gün gün azaldım, tükendim. Bunları, bu hikayeye ayırdığım son nefesimle, zorlanarak yazıyorum. Dilime gelen acı sözleri uzun zamandır yaptığım gibi yutkunarak, bir kez daha tecrübe ederek insana en çok kıyamadıklarının kıydığını.
Her şey içimde, benimle, kapısı çalınsın diye devamlı bekleyip bir pencereyi tıklatmayanlar bilemedi, çözemedi, hiçbir şeyi çözemeyecek.
Bir kelimesini dahi saatlerce düşündüğüm satırlara, sesine ses verdiklerime, sözlere, şiirlere, şarkılara, yüreğin her türlü sesine artık hem sağır hem dilsizim. En başta da kendi gönül sesime. Bir daha duymayayım diye onu en uzak yere kilitledim.
-başlamadan biten bir hikayenin son mektubundan önemsiz bazı satırlar-