İçini Dökmek İsteyenler...
-
@karar şu sıralar sebepsiz yorgunluklarım var !
-
@Marsiyal birşey yapmadan dahi yorulacak bi hayat şeklimiz olduğundan olağan yorgunluklar sanırım bunlar. Sabır ve güç diliyorum herkese
-
@aroma herşeyin sevdiğim en güzel yanı birgün geçecek olması . Sonunda gülermiyiz bilmem ama şu halde de olmayız zaman geçsin hele bi üzül meyemi değer .
-
@Marsiyal normalde arkadaslarimla konusunca rahatlamam lazim normal olarak ama nasil gidiyor sorusu sorulunca moralim bozuluyor artik mutsuzum..
-
@karar negatif düşünme hakkım yok bu ayda geçecektir her geçen durum gibi bu da .
-
@aroma elbette , kenara koyup yola devam.
-
@keynesiyiyen bende sizin gibi düşünüyorum. Her şeyde vardır bir hayır. Bu gün bunu yapan yarın neler yapar
Teşekkürler güzel yorumlarınız için -
@IS-LM bunun en güzel örneği yaşadıklarımızı bilen sizi anlayan yeni dostlar edinmek
Bu forumda güzel insanlar var karşılıksız yardım eden geçecek bu günler de siz merak etmeyin -
@aroma yaşadıklarınızı yaşamış biri olarak diyorum
Bir gün hiç beklemediğiniz anda tam umutlarınız bitmişken gelecek güzel haber müsterih olunuz -
Bölümümü ingilizce bitirdim. Bundan dolayı ben daha okurken çevremdeki herkes “ sen kesin mezun olunca 5 binden aşağı almazsın o kadar okuyorsun birde üstüne ingilizce” dediler. Bu bölüme girdiğimde gram ingilizcem yoktu. Hazırlıkta kendi çabamla iyi bi seviyeye getirdim çabalayarak. Mezun olduğumda sayısız mülakata ( özel sektör ) girdim. Hepsinde ayrı ayrı aynı yerlere 4 kez görüşmeye gittim ve hep 4.sünde olumsuz olarak dönüş yapıldı. Hatta 4. Aşamada biz tecrübeli istiyoruz diyen bile vardı peki neden çağrıldım???? Mülakat stresi ayrı yol parası ayrı. Mülakatlarda da genellikle türlü türlü saçma sapan sorular yöneltildi. Bileniniz vardır bu tarz mülakatlarda pskolojik baskı yaparakta deniyorlar adayları( robotuz çünkü biz). İstemediğim bir bölümde işe başladım tamamen alakasız. 2 yıl çalıştım ve 2 yıl boyunca da mutsuzdum. Sırf çevremdeki bazı insanların ( bana göre teröristten farkları yok) susmasını sağlayabilmek için. E tabi para kazanma isteği de vardı. Geçen yıl kpss ye hazırlanmaya basladım. Hem işe gidiyordum hem kursa. Akşam 6 da çıktıktan sonra yemek bile yemeden etütlere yetişmeye çalışıyordum. Bir yandan çalısıyorum işi o ara maddi durumlardan dolayı bırakamadım. Hal böyle olunca 1 yıl içinde her gün 4 saat uyudum nerdeyse. Konularımı üniversitede ingilizce gördüğüm için türkçesini kavrayabilmem, anlamam, test çözme aşamasına gelebilmem tekrarlarım.. baya zorlamıştı beni. İlk sene çok eziyet çektim stresle birlikte ama altyapı oldu bana. Sonucum pek içaçıcı değildi. Bu seferde etrafımdakiler okuyorsun okuyorsun yıllardır puan mı alamadın iş mi bulamadın demeye başladılar. Üniversiteye hazırlanan bir akrabam gelip bana ... abla sen okudun da noldu? Hiçbirşey. Deme cesaretini de buluyordu muhtemelen bu konu evde konuşuluyordu. Sonra eylül ayı gibi yeni iyi maaşlı bi işe girdim aralıkta çıkarıldım. Sebebi ise şirketin küçülmeye gitmesi. Benimle birlikte bir çok kişi çıkarıldı ama bir şirket nasıl 2 ay sonrasını öngöremez diye çok sinirlendim. İşe girmeden önceki heyecanım tamamlamaya çalıştığım belgeler hastanede sıra bekledim vs. Hepsi çöp. Özelde iş aramayı bıraktım ciddi bunalıma girmek üzereydim belki de girmiştim ama yansıtamadım. Arkadaşlar özel sektör belki bazı yerlerde iyidir ama çok acımasız. İliğinize kemiğinize kadar sömürüp az maaş vaad ediyorlar. Girdiğim şirketlerden yıpranma payı almayı çok isterdim. Ocakta kendimi bir şekilde topladım ve kpss için çalışmaya başladım.. kafamdaki bin tane soru işareti ile belki mutsuz bir şekilde ama bi yerlerden başlamam gerektiği için. İnsanlar mezun olduktan sonra gerçekten hayat mücadelesi veriyor. Sınava çalışmak ne ki o kolay zor olan umutsuz, mutsuz bir şekilde artarda gelen sorunların içinde odaklanmaya çalışıp çalışmaya çalışmak. Umudumu kaybetmemeye çalısıyorum sınava hazırlanıyorum. Sizinle de paylaşmak istedim. Rabbim gönlünüze göre versin..
-
Bu kadar bekledim bir kaç gün daha bekleyecem buraya yazmak için coming soon....
-
@kaizen, içinde söyledi: İçini Dökmek İsteyenler...
2013 yılımda bu sürece başladım. Malum yüklü bir sayıda gelen vmy ve guy ilanları kpss a sürecine yönelik bir kariyer planlaması yapmama vesile oldu. Oturdum aileme açtım konuyu, desteklediler. "Arkandayız oğlum" demeleri hala dün gibi aklımda. Bir de o sıralar farklı bir memlekette yaşayan kız arkadaşım var her şeyime destek olan. Hatta üniversitedeki son senemde 22 ders verip okulu bitirmemde bana karşı baya bir desteği vardı.
Hem sevdiğin hem de ailen arkandayken başaramayacağın şey yoktur inancı ile kpss a serüvenine başladık. Üniversitedeki son senemden alışkanlık olduğumdan baya iyi bir tempo ile derslerime çalışıyorum, her şey planlı programlı gidiyor. Bu arada da kız ardaşımın kalbi ile ilgili problemleri var. Ritim bozukluğu yaşıyor. Yani düz bir yolda bile 30 metre yürüdüğünde kalp atışları düzensizleşiyor, yoruluyor. Hiç unutmuyorum Ankara`daki ilk buluşmamızda sözleşdiğimiz yere gelememiş, yorulmuştu. Telefon ile arayıp ben yanına gitmiştim. Öyle bir kaldırımda oturup mahçup gözlerle bana bakıyordu. "Gelemedim, yoruldum,beklettim seni" dedi üzgün üzgün. "Bir gün ben yorulurum,sen beklersin" dedim gülerek.
Kpss süreci kurduğumuz hayallerle beraber devam da ediyor bu arada . Güzel puanlar alıyordum. Kurum sınavlarına da girmeye hak kazanmıştım. Kurumun sınavını da kazandım. Heyecanla mülakat sonucunu bekledik, olmadı. Sonra tekrar girmeye hak kazandım ve tekrar olmadı. Benden çok üzülüyordu bu duruma tıpkı ailem gibi. Ama güzel gelişmelerde yaşıyorduk. Kalp rahatsızlığını yenmiştik. İki yılın ardından artık çok daha rahat gezip daha uzun yürüyebiliyorduk. Hatta A 101 den aldığımız mütevazi kahvaltılıklarla; dar ve dik merdivenli, asansörü olmayan bir apartmanın 3.katında oturan kardeşimin evine geldiğimizde "hastalığın bahane, hepsi seni sırtımda merdivenlerden yukarı taşımam için, hadi atla bakalım" deyip güldüğümüz günleri anımsatıyorduk birbirimize.
Yıllar geçiyor tabi bir yandan. Güzel bir puanım var ve yine kurum sınavı bekliyorum. Süreç zor ilerliyor ama her fırsatta birbirimize destek oluyoruz. Tam bu sıralar bir gün telefonda onunla konuşurken hastaneye gittim ben doktor bir şeylerden şüpheleniyor dedi. Dur bakalım hayrolsun dedik. Birkaç gün sonra da öğrendik zaten. Kanser olmuştu. Ameliyat olup atom tedavisi alması gerekiyordu. Atladım gittim tabi hemen yanına. Onu gördüğümde tıpkı ilk günkü buluşmamızdaki gibi bana baktı. " Hep seni yoruyorum ben " dedi. "Bir gün olur ben de seni yorarım" dedim ve güldüm yine.
Zordu hastalık süreci. Ameliyattan çıktığında hasta bakıcı sedye ile getirdi, aldım yatana yatırdım. Gözlerinin etrafına bulaşan tentürdiyot kalıntılarını temizledim. Tek çocuk, bir annesi vardı yanında bir de ben zaten. Baba 2001 krizinde iflas etmiş. Kısa süre sonrada beyin kanamasından vefat etmiş adamcağız. Çok özlerdi babasını. Birazda onun yerine koydu beni. Bir şey için ona kızdığımda " sanki babam gibi kızıyorsun, hiçbir şey diyemiyorum" derdi.
Zor oldu ama bunu da atlattık. İkinci hastalığı da yenmiştik. Yıl 2016 olmuştu ve henüz yenemediğimiz tek şey kpss süreci, kurum sınavları ve elenilen mülakatlardı. Yaşadığımız bu süreçlerde bile hala birbirimize destek oluyorduk. Ben idealist biri idim. O da benim destekçim. Ailem ile birlikte bana çok inanmıştı.Bir buçuk yıl kadar önce ikimizinde tanıdığı bir mali müşavirin yanında işe başladı. O ön muhasebede kendini geliştirip mali müşavir olacak ben de vmy ve kaymakamlık mesleği için çabalamaya devam edecektim. Böyle planladık önümüzdeki süreci. Her zaman yaptığımız en iyi şeyi yapıp yine birbirimize destek olacaktık.
Dört beş ay kadar sonra bazı şeylerin değişmeye başladığını hissettim. Sanki eskisi gibi değildi. Telefonla bana ulaşamadığında merakından telaşlanan insanın eski telaşı yoktu gibi. Yoğun ve düzensiz çalışma saatleri olan bir yerdi çalışıyordu. Yoruluyordu da haliyle. Ona yordum bende. Bu tempoya alışık değil bir de ben yormayayım diyordum. Nede olsa önceliğimiz birbirimize destek olmaktı.
2018 yılının sonlarına doğru baya bir sınav peş peşe geldi. Kafamı kaldırmaya fırsatım yoktu. O sürecin sonunda bir gün şaka ile karışık bir konuşmamız sırasında "Senin de bu sınavlarından gına geldi" dedi. Birbirimize bir tane bile kırıcı sözümüz yoktur bizim. 6 buçuk yıl sonunda yaralamıştı beni bu söz. Deyilecek lafım vardı ama psikolojisi kötüydü ve psikiyatrik ilaç da kullanıyordu o süreçte, yine yormayayım dedim ve yine sustum. Zaman ilerledikçe de değiştiğini ve bize eskisi gibi bakamadığını,baksa da göremediğini hisseder oldum.
Aslında biliyordum bunun nereye gideceğini. Hani bazen çoğumuza olur ya saniyeler sonra cereyan edecek olan olayı görürsün, bilirsin ama bir şey yapamazsın. Aynı onun gibi.
Diğer yandan kazandığım kurum sınavlarının mülakatlarına yine giriyor açıklanacak olan sonuçları bekliyordum. İlk olarak açıklanan 2 mülakat sonucum olumsuzdu. Defalarca yaşadığım şey ve yine bunu yaşıyordum. Son olarak istanbul guy sonuçları açıklandı. Listeye baktım, ismimi gördüm. Sonra sayfayı yenileyip tekrar baktım ve yine ismim orada duruyor. 6 yılın sonunda kazanmıştım. İdealimdeki mesleğe ulaşabilmek için bir adımdı bu. Defalarca şükrediyordum yaradana. Hala da öyle. Sonuçta kazanmıştım. Ama içimde o sevinç yoktu. Her fırsatta şükrediyor ama sevinemiyordum. İlk anneme söyledim. Çok sevindi sonra bana baktı, oğlum sen sevinmedin gibi sanki dedi ? Benim gibi 6 yıldır emek verip kazanamayan arkadaşlarım var, şükürler olsun ben kazandım. Galiba onun şoku var dedim.
Sonra onu aradım. Söylediğimde çok sevindi. Biliyordum olacağını sadece zamanı ne zaman gelecek onu bilmiyordum dedi. Onun sevincinde bile bir şey eksik gibiydi. Eksik olan kendisi idi. Benim için çok seviniyor kendisi için sevinemiyordu. Bunu demese de ben anlayabiliyordum artık. Çünkü benim de sevinemememin sebebi buydu. Yıllarca hayalini ve sevincini 2 kişilik kurduğun, gücünü o iki kişi arasındaki sevgiden aldığın, yorulduğunda oraya yaslandığın, süreç ağır gelip ağladığın zamanlarda belli etmediğin ve yine o sevgiyi düşünüp toparlandığın, seni güçlü kılan, ayakta diri tutan bu değerli bağ ,sevdiğin insan için eskisi kadar da değerli değildi. Bunu belki dillendirip söylemiyordu ama ben "eskisi gibi değil"i hissedebiliyordum.
![alt metni](görsel url)
29.06.2019 öğle saatlerinde son telefon konuşmamızı yaptık. 6 aydır gittiği psikolog ile görüşmelerindeki konu aslında benmişim. Yaşadıklarımızı psikologa anlatınca, doktor "siz birbirinize sevgili değil ebeveyn olmuşsunuz" demiş. Telkinleri bu yönde imiş. Ayrılmanız gerek yoksa ileride mutsuz olursunuz kanaatinde imiş.
Bunları bana söyleyememiş uzun bir süre. Tahminimce sınav ve mülakat sürecimi etkilememesi için. Son konuşmamızda da bana ,ben eskisi gibi tutkulu değilim. Ben de bir problem var ve eğer biz evlenirsek seni üzeceğimi düşünüyorum. Ama vazgeçemem ben senden. Bu hayatta bir annem bir sen var. Arkadaş olarakta olsa yanımda kal dedi ağlaya ağlaya.İnsan hayatında bazı anlar vardır. Öyle bir acı yaşarsın ki bilirsin, bu geçmeyecek ve kalacak hep.
Bir anda neye üzüldüğümü ve bu acının neye karşı olduğunu anlamadım:
_Hem dostum hem arkadaşım hem babam hem de sevdiğimsin sen benim diyen birinin, bugün benim tutkum kalmadı deyip asıl bizi biz yapan kıymetli olan değerleri es geçmesine mi
_Hayatımda bir annem bir de sensin. Öyle kıymetlisin benim için demesine mi
_Bana annemden sonra sensin diyen ve bunu hissettiren birini bırakıp gitmek zorunda olmama mıAslında biliyordu benim nasıl bir adam olduğumu. Bu durumda gideceğimi ve kendimi gitmek zorunda hissedeceğimi. Kalamazdım, kalmadımda. Ağlamaklı ses tonuyla karşılıklı helallikler verildi ve 7 yıllık beraberlik bitti.
Annesi ile birlikte evlerinde beni misafir ettikleri ilk gecede, sabah uyandığımda karşımda rahmetli babasının fotoğrafı vardı. Kalkıp asılı olduğu duvara doğru yürüdüm ve "emanetin, emanetimdir" dedim.
Emanetin gibi korudum,sakındım,sakladım ve sevdim.
Ama daha fazla müsaade etmedi içinde bulunduğum bu çarpık düzen.
Liyakat ile hak ederek istediğim mesleğe ulaşma idealimin bu ülkede yıllarımı alması müsaade etmedi.
Müsaade etmedi kimseye minnet etmeden bu yolda yürümem.
Ve birini gerçekten severken, asıl kıymetli olan değerlerin görülemeyişi müsade etmedi.
Affet.
Gitmek zorundaydım.Hocam merhaba, belki artık foruma girmiyorsunuzdur ama yazmak istedim. Bu başlığı daha önce farketmemişim yeni gördüm ve biraz karıştırdım. Anlattığınız hikayeden çok etkilendim biraz gözlerim doldu okurken çünkü tıpatıp aynı olay olmasada bir benzerini bende yaşamıştım. Söylemek istediğim şey; anladığım kadarıyla aranızda dağlar kadar bir problem yokmuş birbirinize vakit ayıramamışsınız kopukluklar olmuş.. aşılamaz mıydı? Acaba tekrar denenemez miydi? Birlikte bu destekle bu kadar şey başarıp bunun üstesinden de belki gelinebilirdi..uzun ilişkinin ne kadar zor ve yıpratıcı olduğunu biliyorum , ama severek ayrılmanın da acısını yaşadım. Aranızda hallolmayacak bir problem göremediğim için söylüyorum kusuruma bakmayın yine de sadece beni çok etkiledi bu durum. Son durum nedir bilmiyorum ama umarım barışmışsınızdır
-
@kaizen....
-
Annem korona virüsüne yakalanmış. Kız kardeşimi ziyarete gitmişti, KOAH hastası ve 63 yaşında.
Altını değiştirmeye bir erkek personel gelmiş, değiştirmesine izin vermemiş içim yanıyor...
Anama dua edin, hâlinize şükredin... -
Allah şifa versin annenize tez zamanda iyileşir inşallah
Her halimize şükürler olsun gerçekten -
İki yıldır sevmediğim bir şehirde sevmediğim bir işi yapıyorum. Düz memurum. Yaşım 29. Torpilim olmadığı için merkeze geçemiyorum. Rotasyona tabiyim. Vardiyalı çalışıyorum. Tekrardan KPSS a ya da hakimliğe çalışmak istiyorum ama mesai saatlerim yüzünden verimli olmayacağını düşünüyorum. Ne yapmalıyım bilmiyorum.
-
@oaydin91 çok zor bir durum. İnsanın sevmediği bir işi yapmasının ne kadar zor olduğunu biliyorum. İşsiz olmanın da ne kadar zor olduğunu biliyorum
İşsizlik > sevmediğin iş
Boş vakitlerde çalışmaya çalışın bence çok zordur biliyorum -
Herkes öğretmen olsa bu başlığa gerek yok idi . Pandemi sürecinde okul bahçesinde mangal keyf...
-
Anne babasından yeteri kadar sevgi görmeyen, hor görülen çocukların hikayesi bu. Babaları kumar masasında düşman tarafından ayartılmış çocukların, analarının derdinde sür(ün)düğü hayatın.
Kardeşler ama hiç bitmeyecek bir kavganın içinde esas meselesini unutmuş çocuklar bunlar.
Başlarına gelen belanın bini bir para, günü, ayı, yılı olmayan, her günün apayrı pisliğe mahkum edildiği bir yaşamak geçiyor başlarından. Tarihler değişiyor ama senaryo hep aynı. Kardeşlerden birini vurup ötekini işaret ediyorlar katil diye, diğerini vurup berikini. Sonu gelmeyen, kısır bir döngü gibi, hep aynı yerinden ısırılan, kanının kurumasına, kabuk bağlamasına izin verilmeyen bir yara gibi.
Ne dostlarına sözleri geçiyor, ne düşmanlarına güçleri yetiyor, eksiklik biz de diyorlar ama bir türlü de uzlaşamıyorlar kendi içlerinde. Doğrusu durumun farkında olanların sayısı bir hayli az.
Bu kardeşler de insanlığın kalan çoğunluğu gibi her konuda savaşı ve öldürmeyi çıkar yol görmüşler ancak düşmanı yanlış yerde aramışlar. Birileri onlara düşmanı göstermiş, sorgusuz sualsiz kavgaya girişmişler, o birileri de bu savaşın her türlü ekmeğini yemiş.
"Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz
siz gidin artık
düşman dağıldı dedikleri anda
anlaşılıyor
baştan beri bütün yenik düşenlerle
aynı kışlaktaymışız"
Söz gelimi:
“Kardeşler! ” deseydim “Kardeşlerim! ”
“Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“Bakın yaklaşıyor…”
Duyulmaz değil mi sesimiz, şairin de duyulmuyor zaten.
"Kardeşlerin pogrom sana
Dostlarının eşiğine varınca başlıyor
Senin diasporan"
Bir gün kardeşlerden birini yakıyorlar, aynı pis adamlar gidip başka bir kardeşi yakarken diğer kardeşin intikamı diyorlar, kardeş kimin kardeşi, sen kimin intikamını alıyorsun, benim yiten kardeşlerime ne olacak, bugünden sonra kardeşlerim olmadan nasıl yaşayacağım üstelik sen kimsin diyemiyor diğer kalanlar. Bazı cesur, yürekli yiğitler yazacak oluyor lakin bu adamların ipliğini pazara çıkarmak isteyenin nefesi tez elden kesiliyor.
Asırlık bu kavganın kazananı hiçbir zaman kardeşler olmadığı gibi anne babalarından nefretleri de her gün biraz daha artıyor. Analar yuvayı kurar kurmasına ama babaların eli daima üstünde olmayınca ayakta kalmaz o yuva. Anasını sevse bile babasına kızan evlat evini terk eder, yaşanmaz bulur o evi, yurdu. Hele bir de babasının annesini gerektiği gibi koruyup kollamadığını düşünmeye başlarsa araya "namus belası" da girer, babasına başka sıfat bulur, anasına başka. Artık bu çocukları evine, yurduna bağlayan hiçbir sebep kalmaz, onun yokoluşu derdi değildir, varlığını başka varlıklara armağan eder, çıkardığı ses evine yabancıdır, komşusu bile tanımaz bu sesi. Uzaktır.
...
https://youtu.be/qwLn76UE_Rs -
Bi konuda çok kararsızım. Mantığımı ve duygularımı aynı anda kullanmaya çalıştığım için zorlanıyorum. Saçma gelebilir ama gerçekten merak ediyorum. Kalbinin sesi nasıl dinlenir?