Şahsi olarak kendimi bir teftiş üyesi olarak görmeyi hiç istemedim. Sınavlarda iyi puanları aldığım dönemler dahi bir kaç klasik yapılan VMY sınavı dışında da hiçbir teftiş sınavına girmedim, buna Banka Teftiş sınavları ve meşhur 2013 VMY test sınavları da dahil. Teftiş Kurullarının Kamu Kurum ve Kuruluşları için önemini ve konumunu çok iyi bilenlerden biriyim. Çok kritik bir pozisyonda çalıştıklarının ve bir çok kurumda mevzuatın uygulaması noktasında başat rol oynadıklarının da farkındayım. Fakat benim Teftiş Kurulları ile ilgili çeşitli endişelerin söz konusu:
Öncelikle, çeşitli sebeplerden dolayı kendini sürekli olarak kontrol altında tutmak zorundasındır. Ciddi disiplinin yarattığı kişisel baskının sürekli olarak seni tetiklemesi. Çok eminim ki, hayatı şen şakrak yaşarken teftiş kurulu üyesi olduktan sonra değişen veya bir çok ozelliğini değiştirmek zorunda kalan insan vardır. Çünkü, üstad-çırak ilişkisi her şeyden önce ciddiyet gerektirir. Yıllarını üstad yanında geçiren yeni bir Teftiş üyesi de farkında olmadan ciddi, derli toplu, sert görünümlü, kuşkucu ve disiplinli olmak zorundadır. Alanya'nın 40 derece sıcağında bile o kravatı boynuna takmaktan vazgeçemezsin. Bununla birlikte ikili insan ilişkilerini her daim belirli bir çizgide tutmak zorundasın. Sen, ben ve biz gibi samimi bir hava yaratan hitapları kullanma lüksün yok. Bey, siz, hanım, üstad gibi daha mesafeli hitapları kullanmak zorundasın. Ben bu yapıda bir insan olmadığımı düşünüyorum.
İkinci bir sıkıntının da Turneler olduğunu düşünüyorum. Turneler, insanı ailesinden koparan bir mesele. 1 hafta dahi ailesinden ayrı kalmaktan hoşlanmayan bir insan olarak, yılda iki ay üç ay hatta 6-8 ay ailemden uzak bir yerde olmanın bende yaratacağı huzursuzluğu düşünemiyorum. Ve eminim ki, bir çok Teftiş Kurulu üyesi içinde en zor kısım burasıdır.
Üçüncü bir sıkıntı da kafanın hep işte olma zorunluluğu. Şu an çalıştığım iş kamunun en yoğun çalışma gerektiren yerlerinden birisi. Dün nöbetçi olan arkadaşın çıkış saati akşam 10'u buldu, durumu öyle anlatayım. Ama bizde iş işte kalır. Eve tomarla dosya getirip, kaldığın yerden çalışmaya devam etmezsin. Sosyal hayatınla ilgili kararlar alabilirsin ama Teftiş Kurulu üyeleri öyle değildir. Teftiş ettiğin yerden eve geçtiğinde kaldığın yerden çalışmaya devam edersin. Çünkü sana verilen sürede yetiştirmen gereken bir rapor vardır.
Dördüncü bir sıkıntı da kamu kurum ve kuruluşlarının çalışan personeli ile ilgili karar verici konumda olmak. Belki bir çok Teftiş Kurulu üyesi birilerinin memuriyetten çıkarılmasına, maaşının kesilmesine veya yükselmesinin engellenmesine sebep olmuştur. Bu durum vereceğin bir kararın birilerinin hayatını ciddi anlamda değiştireceğinin göstergesidir. Ben bu türden kararları vermenin kolay olmadığını düşünüyorum. O yüzden de teftiş kurulu üyesi olmak istemedim.
Sıralayacak daha çok şey var ama birazda mesleğin içinde olan üstadlardan bunları dinleyelim. Gerçi mesleki disiplin bu sorunları dile getirmelerine engel olabilir ama karşılıklılı iletişimin olmadığı bu mecrada söyleyecek sözlerinin olduğunu düşünüyorum.