Geceye bir söz bir şiir bırak :)
-
...
bir dağın
kendinden taşan gözesiyim
hem gözesiyim kendimin hem
bendimin döküldüğü sahil yeriyim.
zihnimin kıvrımlarına soluğuyla değen
çıkamadıkça zamanımı sanrıyla eğen
sen misin?
ey,
büküldüğüm yerimden git benim
döküldüğüm yerde bekle beni
aheste salınarak belki
belki livalanarak yine geleceğim. -
Biz kendimizi hep doğru yoldan ayrılmamış kabul eder ve dünyanın bir imtihanhane olduğunu hep başkaları için düşünürüz.
Cahit Zarifoğlu
-
"Şüphesiz eğer ki hayvanların dini olsaydı, şeytanı insan şeklinde hayal ederdi."
William Ralph Inge.
-
Hayatın devraldığı
sessiz bir özsudur acı
birikir yüreğinin kıvrımlarında
ve ağar gözlerine ağır ağır
Bulutlar yere inmiştir artık
ya da gurbettesindir
Unutma
Bir hayalet gibi kapındadır
yalnızlık denilen şey
ufkun kararabilir birden
için çölleşebilir
Kaçışın bile bir adımdır
ya da dönüşündür kendine
Unutma
Her sayfası kederle kararan
bir hüzün defterine döner günler
ve her sabah 'merhaba hüzün'
'merhaba yalnızlık'
diyerek başlarsın hayata
Ama hayat bağışlamayacaktır seni
Unutma
Üstelik günlüğü yoktur hüznün
hiçbir zaman da tutulmayacaktır
Serüvenlerin yorgun yeniği
elleri titreyen yaşlı bir kadındır hüzün
ya da hasta bir tanıdıktır ancak
hepsi o kadar
UnutmaAhmet Telli
-
...
Bir yöne doğru yola çıkıp, yürüyüp yürüyüp,
yolun bittiğini, tükendiğini; örneğin
bir uçuruma, bir duvara, bir deniz kıyısına
dayandığını gören kişi ne yapar?
Düşmez, kırılmaz, boğulmazsa,
yeni bir yol arar, herhalde.
“Bizi durduran, yürütür"Oruç Aruoba
-
''hiç kimse güneşin doğuşunu engelleyemedi
ve henüz hiç kimse bir başağı sevgi ve merhameti kullanarak koparamadı''
-
https://youtu.be/QfC4mp4XxgQ
Şükrü Erbaş -
Geçen günleri bir daha geri getirmek mümkün değildi ve sadece hatıralar, iki insanı birbirine bağlayacak kadar kuvvetli değildi.
-
"Kendimizi sadece sabit kimlikli nesneler olarak görürsek Olmayı (Büyük O ile) bırakırız. Ve kendimizi nesneler olarak görmenin yollarından biri toplumsal rollerle özdeşleşmektir. Bu kimliklenmeye Sartre mauvaise foi, yani kötü inanç der. Doğrusu pek iyi bir şey olduğu söylenemez.
Sartre, kafeteryadaki garsonu izler ve garson olmak, garsonmuş gibi davranmaktır sonucuna ulaşır. Yani garsonlar garson olmayı, garson taklidi yaparak öğrenirler. Garsonlar belli bir şekilde yürür, belli bir tavırla hareket eder, insanlarla ölçülü bir samimiyet kurarlar, vesaire. Bu durum, garson yaptığının sadece bir rol olduğunun farkında olduğu sürece bir sorun oluşturmaz. Ama gerçekten garson olduklarına inanan garsonlar tanırız. Özünde garson olduğuna inanan garsonlar! Çok kötü inanç!" -
Dostumuz şarkısını paylaşmıştı ben de şiirini paylaşayım.
Bugün pazar-ı aşktır muhtaç olan candan geçer
Aşık-ı sadık olanlar lebbi gülabdan geçer
Düşmüşüm cem hanesine ben ağlarım zar-ı zar
Aşka düşen merdaneler hırkayla tacdan geçerBir imrahi görse eğer ol sinemin dağını
Ötüşür şeyda bülbüller görse hüsnün bağını
Yüz yaşında ruhban görse gerdanının ağını
İncili suya bırakır vaz gelir hacdan geçerŞahinin salsa pençesin aniden kaftan kapar
Dilber abitlik eyleme zahitler yoldan sapar
Tutmuşam müjgan okuna garip sinemi siper
Temrahın kahrı zehirdir yedi kat sacdan geçerBen Emrahım methederim yedi dillerde seni
Yedi iklim car köşede gurbet ellerde seni
Hacılar hacca giderken çölde görseler seni
Hayran olur mat kalırlar vaz gelir hacdan geçer. -
Geceyarısı, karanlık bir bozkırda
Işıklar içinde akan bir tren kadar yalnızım
İçinde onca insan, içinde dünya...
Soluk soluğa, demirden bir ırmağa mahkum
Ve bilmeyen sonsuzluk nedir,
Haklı olan kim bu kargaşada?
Ateş ve su, yaşam ve ölüm, irin ve şiir
Ucu bucağı olmayan bu çığlığın
Ortasında nasıl barışılabilir?
Anlamak isterim, hangi yasa
Bir beşikle bir darağacını
Aynı ağaçtan, ne adına varedebilir? -
-
Sabır..
Ne kadar?
Çatlayana kadar!
Ne güzel denmiş:
Sabretmem gerekiyor ta ki sabrım
sabrıma tahammül edemeyene kadar!
Sabretmem gerekiyor ta ki Allah
meselem için bir kapı açana kadar!
Ve sabretmem gerekiyor ta ki sabrım,
sabretmem gereken bir meseleye sabrettiğimi bilene kadar! -
"çatlıycak kadar aşkî yürekler"...
-
Hadi dertlenelim.
-
...
ne üçler kaldı ne beş ne de yedi
kırklar bile bizi bırakıp gitti dedi. -
Yağmurun Kapıları Karanlık
Genç kızlıkla yarışan güvercin kanatları denize uygun adımlarla ilerler artık. Deniz aynı denizdir göz açtırmaz taylara, aynı denizdir lekeleri silinmez. Artık senin tüylerin sabahı diri kılar, uykuma kamalar uzatır senin tüylerin. Ve o ayakları dayanıklı serçeler ezgilerimin son mızraklarıdır. Bitmeyen sığınağıdır ellerimin.
İşte, zehirli oklar kullanıyoruz o yanıltan savaşlarda. Yıkıyoruz, yaban çiçeklerinin açtığını görüyoruz kıyıda. O kargaşalık içinde ben yıldızlara bakıyorum. Çevresini soğutuyor suya düşen ay. Yıkıyoruz. Yıkmak, kutsal kini yürekli olmanın. İğrenmeden göklere göklere bakmak. Ellerimizi saklamak ellerimizde.
İşte, gökyüzüne salıverdim o çılgın kanatları, boğulanları daha da itmek için suya, ölüme ölümlüğü yakıştırabilmek için cesetlerle bezedim güzel olan her şeyi. Elimin aklığında dağılıverdi kanın. Elim el olmaktan çıkıverdi. Çocuğun yanaklarıyla boğuşuyordu yağmur, derken yüklendik karanlık kapılarına yağmurun,
seslerle büyüyen, seslerle yıkanan güvercin kanatları denize giderdi.
İsmet Özel
-
@pokuhantes bayram oncesi yine dervis ziyareti yapilmis sanirim:)
-
@paretowilfredo siz bunu yazınca aklıma Ali Ekber Çiçek ustanın Haydar Haydar türküsü geldi. O bağlamayı adeta hissederek çalan bir usta. Onlarla büyüdük. İyi ki de büyüdük onlarla..
-
@LioN napim tasavvuf ruhumda var