plansız tarafından gönderilen iletiler

"...
ben öyle bilirim ki yaşamak
berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır
çünkü biz savaşmasak
anamın giydiği pazen
sofrada böldüğümüz somun
yani ıscacık benekleri çocukluğumun
cılk yaralar halinde;
yayılırlar toprağa
etlerimiz kokar
gökyüzünü kokutur
çünkü biz savaşmasak
Uzak Asya'dan çekik gözlerimiz
Küba'dan kıvırcık sakallarımızla
savaşmasak
güm güm vurur mu kömürün kalbi Kozlu'da
Ke san'da, Kandehar'da ümüğüne basılır mı vahşetin
ve sen boynunu öperken beni sarhoş
bir okyanusla titreten hayat
sevgilim olur musun."

"...
kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden 
bir anlatsam nasıl utandığımı
bir doğrulsam eğildiğim yerlerden
ağarır tanyeri nilüferlerin
alaca bir at koşar içimde
ezer toynakları ile anılarımı
...
varlığın cinayettir memleketimde işlenen
akıtır kanını en asil pehlivanların
yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın
....
artık eskisi gibi bakamıyorsun
göklerinde bir belkıs otururdu rüveyda
binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
güneş bir anne gibi dururdu başucunda
artık dokunamıyor kakülün bulutlara
karalara bürünmüş saçlarında dolunay
ben bu kadar zulme layık mıyım rüveyda
...
rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı
ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
asırlardır köhne barınaklarda
küflenen, çürüyen çığlıklarımı
...
at vuruldu; içim paramparça rüveyda
gölgelerin ardına sakladım kusurumu
sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
ben burda damla damla eriyip akıyorum
yine de, çiğnetemem kimseye gururumu
istenmediğim yeri sessizce terkederim
hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim."

Nurullah Genç

Bu başlığı ihmal etmemek gerek. Yıllanmış oyunlar var ki "Bir Adam Yaratmak" gibi izlemeden olmaz diye düşünüyorum. Hâlâ sahneleniyor. Yine burada yazılmış Necip Fazıl Kısakürek'in bir diğer oyunu "Reis Bey" .

"Bir Delinin Hatıra Defteri" tek kişilik oyun, nasıl olur ki dememek gerek, tavsiye ederim.

"Piraye" yi çok merak ediyorum, izleyen varsa yorumlarını alalım.

Bu arada bulunduğunuz şehirde tiyatro seyircisinin ilgisine göre bilet bulamama ihtimaliniz olabilir. Gitmek isteyip de bir türlü bilet bulamadığım çok oyun var örneğin "Suç ve Ceza" , "Satranç" izlenilemedi. "Mikado'nun Çöpleri" ve "Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye" inşallah gideceğim takipteyim Zaten özel tiyatrolar ayrıca dikkat gerektiriyor. Oyun bazlı öneriler varsa buyrun.

https://youtu.be/zbWXmzZNTKU

• yakışmaz elbet.

@agor Elimizden geldiğince destek oluruz, tercihimizi yaptık sunumu yapan arkadaş video çekimi sırasında gayet eğlenmiş bence, kolay kolay gitmez inşallah :))

@duygu55 Eğitimler işe başladıktan sonra oluyor. Önceliği iş üstünde öğrenmeye veriyorlar

@Agor @Antimülakat Hayırlı olsun, neden başlangıç PÖH diye düşünmedim değil ama vardır bir bildiğiniz alım sayısı itibariyle düşündünüz belki. A grubu mesleklerle ilgili videoları da bekliyoruz hatta kurumların çalışma alanlarına ilişkin yönlendirici bilgiler de verilebilir.

Bazen kelimelere sığmaz anlatılmak istenen, lisanın gücünün bittiği yerde, gönlümüzle anlatmak girer belki devreye.....

"Tozludur saçlarım, saçlarımdan
devrilmiş sarayların dumanları savrulur
yüzüm yanıktır
yüreğime bir karanfil sokuludur
ve partizanca darbelerin dünyaya ilen şavkı
benim göğsüme göğsüme vurup durur.
...
Ben dünyaya doğru yürümekle meşhurum
kökten dallara yürüyen sular gibi
yürürüm kömür ocaklarına, çapalanan tütüne
yürürüm hüzün ve ağrılar çarelenir
dağların esmer ve yaban telaşından kurtula diye
torna tezgahlarında demir.
Yürürüm çünkü ölümdür yürünülmeyen
yürürüm yürüyüşümdür yeryüzünün halleri
kanla dolar pazuları tarladakinin
hızar gürültüsü içinde türkülenir bir öteki
gökleri göğsümden aşırtarak yürürüm
yağlı kasketimin kıyısında nar çiçekleri.
...
anladım neden yorgunluk
gülümserlik getiriyor insana
...
Yürüyorum
azarlanıyorum fışkıran başaklarla
iki bomba gibi taşıyorum koltuğumdaki bir çift somunu
hurdahaş bir sancıyla geçiyorum badem çiçekleri altından
gözlerim nemli değil.
gözlerim namlu. "

"Zirvesine göz koyduğum dağlara bak
Koşup takıldığım çitlere bak"

Cahit Zarifoğlu

Kendi söylediği yalana kendisi dahi inanmayanlar sonra dönüp o yalanı nasıl da yalanlıyorlar ya da bir yalanı yaşayıp, bu yaşadığının yalan olduğunu söyleyip aynı zamanda bu yalanın gerçek olduğuna inanmamız için pozlar veriyorlar.

Berbat bir cümle oldu ama napayım bu aralar etrafımda böyle şeyler oluyor yazması bile zor yaşaması daha da zor Sınanıyorum, o halde varım!

"Kendi sesinizi bulmaya uğraşmalısınız çocuklar ve harekete geçmek için ne kadar beklerseniz onu bulma şansınız o kadar azalır. "

Bu film hiç eskimeyecek, her seferinde ilk kez izliyormuş gibi hissettiriyor

En son Oscarın sahibi Green Book filmini izledim. Değinilecek tüm klişelere değinmiş. Her şeye rağmen gerçek bir olaydan yola çıkıyor olması ilgi çekiyor ve şimdiye kadar çok kez işlenmiş temalarına rağmen ajitasyon yapmadan -en azından beni rahatsız edecek düzeyde değildi- anlattığını düşündüm. Sanki verilmek istenen mesajlar dozunda bırakılmış gibi bu yüzden izlenilebilir bir film. Bununla beraber Amerikan sinemasının artık inandırıcılığını kaybetmiş içsel hesaplaşma senaryoları bitmeyecek gibi

@hakhukukadalet Siz soralı bir hayli zaman olmuş ama şunu söylemeliyim herhangi bir sivil toplum kuruluşuyla ilgili, ilişkili olma durumunun yorumlanması konjonktüre bağlı olarak değişir. Bahsettiğiniz yardım kuruluşu halihazırda olumlu yaklaşılan bir yer, bununla ilgili sorun yaşayacağınızı sanmıyorum.

@regresyon Evet ama merkez göç sürecinde yaşadım, il göç için de aynı durumlar geçerli olur diye tahmin ediyorum.

Ben yoğunluğu normal olan bir şehirde yaşıyordum arkadaşlar, polis geldi sadece bu kişi burada mı oturuyor diye adres teyidi yaptı. Başka herhangi birşey sormadı. Bu konunun çok önemsendiğini düşünmüyorum, biraz prosedür galiba.

@elisa @öğrenci Sizlerin yazdığı yorumları okurken "ne kadar da aynı sebeplerle uzak kalmışız Kürk Mantolu Madonna'dan, Tutunamayanlar'dan..." dedim çünkü o an bu sebeple uzak kaldığımı düşüyordum -bir nevi çok popülerse okuyamam önyargısı- üzgün bir şekilde belirtiyorum ki Kürk Mantolu Madonna'yı henüz 1-2 hafta önce okumaya başlamıştım, nadiren elime alabildim ve nihayet bu akşam bitirdim. /Şimdiye kadar ki okumalarım çoğunlukla düşünsel kitaplar üstüne olduğundan hikaye, roman vs.yi ihmal ettim sayılır, ve tabi bazı yazar ve şairlerimizi, üzüntüm bundandır./ Kitabı okurken de fark edip unuttuğum bir gerçek var ki kitap sonlanınca emin oldum; mesele popülerlik falan değilmiş bazı kitapların vakti var, o vakit gelmeden okumak da nasip olmuyor. Her kitap için böyle olacak diye bir şey söz konusu olmayabileceği gibi doğru vakti her zaman anlayabileceğimizin de garantisi yok. Okuyup geçtiğimiz nice kitaplarda kim bilir ne manaları keşfedilmemiş bıraktık. Sanıyorum bu kitabı ömrümce doğru bir vakitte okudum.

Eh söylemeye gerek yok ama okumayan varsa aklının bir köşesinde bulunsun

...
Dağ ağaçsız ve yalnızca
Gökle alıp veriyordu
Adam küçük bir kaya düzlüğünde
Toprakta mağra içinde mağra kapısında
Kaynak başında kuru yamaçta
Dururdu 
Eğilip alnını
Yaydıkça yere iki elinin arasına
Göksü çatırdayarak eğilir
Parçalanarak doğruldukça
Dağ cezbelenir
En yüksek zirvesini kayalı alnını
Yamaçlar yamaçlara yayılan yüzünü
Adam eğilip koydukça yüzünü toprağa
Eğilip koyacak yer arardı
Dağ cezbelenince
Doğrulup eğildikçe
Ovaya bir anda
Kentler serilir
...
Cahit Zarifoğlu

Böyle şeylere gerek yok bence. Haddim olmayarak başlığın kapatılmasını talep ediyorum. Zaten bu konular yüzünden hepimiz gerginiz, öğretmenler sadece KPSS'ye girsin yeter diyecekler yakında, herkes farkında. Biz kendi mücadelemizi aklı selim bir şekilde sürdürmeye çalışalım.

Bugün bir video gördüm internette, emeği geçen herkes sağolsun, bir vekile ulaşılmış belli ki, dertlerimiz anlatılmış, Meclis kürsüsünden beyan imkanı doğmuş. Dile getiren ve getirilmesine vesile olan herkese teşekkür ediyorum kendi adıma.

Bu vesile ile basın açıklamasının önemini birkez daha hatırlatmak gerek.

"Hazırdan yiyor adalet Ömer-ül Faruk'tan beri..."