Herkesin Düşüncesi
Düşünce dünyasının bazı ifadeleri, hatta bütün ünlü ifadeleri bir belagat örneği oldukları için kolayca yaygınlaşırlar. Bu kolay yaygınlık onların düşünmeye fazla zaman ayırmayan “ahali” tarafından doğru kabul edilmelerine yol açar. Aslına bakarsanız ahalinin doğruyla yanlışla pek alıp veremediği de yoktur. Ahalinin ilk bildiği şey herkes gibi hayatını yürütmek, herkes gibi bu hayattan çekip gitmektir. Hayatın doğru yürüyüp yürümediği bu ahalinin düzenine ayak uyduramayan insanların ilgilendikleri konudur. Hepimiz zorluk karşısında kalan sıradan birçok kişinin kolayca filozof kesildiğini görmüşüzdür. Gerçekten filozof olan insanlar ise bütün insanların karşısında duran, ama herkesin göremediği büyük zorluğu göğüsleyen kişilerdir. İşte bu kişilerin bazı beliğ ifadeleri dünya ölçüsünde yaygınlık kazanır bazan. Descartes’in “düşünüyorum, o halde varım” sözü bunlardan biridir. Ahali bu sözü şakalarında kullanır, sudan sebeplerle kolayca zikreder ama ne düşünmek ne de varolmak bu sözü kolayca kullanıveren birçok insanın umurunda değildir. Bir sözün bize ne söylediğini anlamaya çalıştığımız zaman düşünmeye başlamış sayılırız. Gerçek düşünme budur. Oysa ahali, yani insanların çoğunluğu sadece bir güçlükle karşılaştığı zaman düşünür. Onun düşünme olarak bildiği şey bir zorluğu atlatmanın yollarının bulmak için kafasını çalıştırmaktır. Ahaliden kişiler sadece kendi başlarına bir bela gelince düşünürler. Yalnız kendi canları yandığı zaman haykırırlar, yalnız kendileri zarara uğradıklarında harekete geçerler. Bütün insanların, bir milletin başına gelen belayı düşünmek, insanlığın, toplumun kanayan yarasını görmek, insanlar için insanlardan önce yola çıkmak sadece bilginlerin, sanatçıların, düşünce ve aksiyon erlerinin payına düşmüştür. Filozoflar da bunlar arasındadır.
Sanmayın ki insanlığın kurtuluş umudu filozofların, sanatçıların, düşünce ve eylem adamlarının veya bilginlerin ele aldıkları meselelerde veya getirmeye çalıştıkları çözüm yollarındadır. Hayır, bu insanların değerli çabalarıyla bu çabaların isabeti arasında bir münasebet yoktur. Esasen birbirini kolaylıkla nakzeden, birinin yaptığı ile diğerinin bambaşka şekil aldığı bütün bu düşünce ve eylem erleri bütün üstünlüklerini ahaliden biri olmaya borçludurlar. Ahaliden biri olmak, yani avam sayılmak günlük hayatını olduğu kadar bütün insan ilişkilerini yerinde ve uygun kabul etmek kendini bu akış içinde rahat hissetmek veya rahat hissetmeye çabalamaktır. Düşünce adamları ve sanatçılar kendilerini akıntıya gönül rahatlığı içinde bırakmadıkları için ahaliden, avamdan ayrılırlar. Onlar olup bitenlerin mahiyeti hakkında bir kesinliğe varmaya çabalamaktadırlar. Bu çabalarını da eserleri olarak diğer insanlara yansıtırlar. Sanat, düşünce ve bilim eserlerinin insanlığın acılarına bir çare olup olmadığı ciddi bir sorundur. Bence bu eserler istifade edilebilir olmakla birlikte “çare” ve “çıkış yolu” olarak hiçbir değeri bünyelerinde taşımazlar. Düşünce ve sanat eserleri yoluyla insanlığın acılarını tanımak zorluklardan haberdar edilme imkanına sahip oluruz. Böylece avami düşünce tarzını, ahalinin konformist tutumunu geride bırakırız. Herkesle birlikte bulunmakla birlikte, herkesten biri olma mecburiyeti taşımadığımızı anlarız. Yani her kim söylenen sözün özünü kavramaya çalışır, verilen değer yargılarının isabetli olup olmadığını tartar, yaşanılan hayatın, insan ilişkilerinin haklı olup olmadığını sorgulamaya başlarsa o kimse artık avamdan biri olmaktan yavaş yavaş çıkacaktır. Ahaliyi meydana getiren “sürü”nün sürüklenen bir birimi durumundan çıkacaktır. Ancak bu yükselişin bir ön şartı var: Meselelerin hakikatine ulaşma çabası gösteren kişi artık başının çaresine paçasını kurtarmak üzere değil, zatını, özünü, kendi özünün bağlı olduğu öz bütününü korumak üzere bakan kişidir. Bilgiyi dönen çarkın uygun yerine yerleşmek için öğrenen kişi öğreniminde hangi yüksek seviyeyi tututurmuş olursa olsun, hangi makamı işgal ederse etsin sıradan, avami bir kişidir ve diğerleriyle birlikte sürüklenmektedir.
Öyleyse sözlerin bize ne söylediklerini anlamaya çalışmak, bu söylenenlerin bizim hakikatimizi ifade edip etmediğini bilmeye yönelmek düşünmenin ilk adımı olduğu gibi, sürüyle sürüklenmekten kurtuluşun da ilk işaretidir.
İsmet Özel