@MaxMin VDK, yapısı gereği hayli ciddi bir kurum ve sırf kadro doldurmak için alım yapmıyor. Yapılacak işin öneminden ötürü ekstra bir ince eleyip sık dokuma durumu mevcut, diye düşünüyorum 
Bu kez bir sürpriz yapıp boş kadro bırakmamasını da gönülden diliyorum
@düsenberi Gönül ister 300 kişilik kadro dolsun fakat bu rakamlar da son alımlara göre gayet güzel duruyor. İnşallah en kötü böyle olur diyelim
Arkadaşlar biraz kırıcı olmuş yazdıklarınız. @bengidönüş hepimizin içinde var olan bir yanımızı ironiye vuran bir arkadaşımız, gözlemlediğim kadarıyla. Art niyetle bir şey yazdığını düşünmüyorum. Kimimiz bu çılgın yanımızı bastırmayı yeğliyoruz, kimimiz dışa vurmayı. Böyle düellolara gerek olmadığını düşünüyorum, incitmeyelim birbirimizi. Sağlıcakla kalın.
@bombiksmori Ben de ilk gördüğümde aynı şeyleri düşünmüştüm sizinle Mecnun'a daha çok yakıştığını da söylemeden edemeyeceğim
@msaka Soruları bilip bilmemek çok da mesele değil. Bir tanesini bilememiştim ben de. Hepsini bilseniz de olmuyor bazen. Soruyu bilemedim diye yüzünüz düşmesin veya sert bir tepki vermeyin kâfi. Korkmanızı gerektirecek bir durum yok
@mehmedoglu Üye değildir, demenizi bekliyorlar
@gokhangermen Öyle bir kıstas olduğunu söyleyemem. Ben, maliye mezunuyum. İktisat,muhasebe ve maliye alanlarından sorular soruldu. Maliye politikası ve güncel ekonomik veriler, en çok duyduğum sorulardı. Bana gelen soruları da söyleyeyim yeri gelmişken: Tobin'in q teorisi nedir, dar mükellef- tam mükellef ayrımındaki ölçütler nelerdir, yıllara yaygın inşaat ve onarım faaliyetlerinin şartları nelerdir ve bunun üzerinden örnek sorular, nakliye gideri nasıl kaydedilir, muhasebedeki götürü gider nedir, Rusya NATO'ya ne zaman üye oldu ve ikinciyi geçersen kaçıncı olursun...
@Antimülakat Fazla kaliteli geliyor olmalısınız
Canlar, hayırlı akşamlar. Biliyorsunuz ki KPSS, içeriği itibariyle ucu bucağı olmayan bir derya gibi. Malum, mülakatlarda da konular hemen hemen bu çerçeve içerisinde oluyor. Mülakat heyecanını ilk kez yaşayacak kardeşlerim hâliyle nasıl çalışacaklarını tam olarak bilemiyorlar. Referans zırvası can sıkıyor biliyorum fakat onu düşünerek hiçbir yere varamayız şu aşamada. Gelelim nasıl çalışılacağı faslına. Ben, ilk kez mülakata gireceğim zaman bilinçsizce bir mülakat kitabı edinmiştim fakat kitabın kapağını açtığımda, içinde boğulacağımı hissettim. Sonra şöyle bir şey tasarladım kafamda. Zaten belirli şeyler oturuyor kafamızda, sınava hazırlık sürecinde ister istemez. Defterlerimi okudum öncelikle. Daha sonra GUY için özellikle İmece'ye baktım fakat onun içinde de kaybolmak istemedim. İlk kez gördüğüm veya takıldığım tanımları bir kenara not ettim. Sadece onlara ve defter notlarıma baktım. Mülakatta çok alakasız sorular da gelebiliyor. O nedenle yıpratmayın kendinizi. Genel kültür/yetenek sorularının seviyesi ise şu şekilde oluyor, merak edenler vardır muhakkak: İkinciyi geçersen kaçıncı olursun? Bana, bunu sormuşlardı vakti zamanında. Ve şunu da ekleyeyim, maliye politikası yorumlatma ve GSYH gibi güncel veriler en çok sorulan sorulardan. Allah yardımcınız olsun.
bir sabah simidinin buğusu gibiydi sesin;
böyle yara gibi, efkâr gibi nerdesin?
gittiğin aşk olsun senin…
keder vardır hani bazen,
savrulan yapraklarda.
ümit yoktur hani bazen,
kırılan ince dallarda.
şimdi susan anılarda,
kaldığın aşk olsun senin…
bir kış günü yollarda kar,
gökyüzünde mor bulutlar.
üstelik vuslata çok var,
gurbetin aşk olsun senin…
sonra usulca solar gençlikler ve aynalar;
bir bakarsın sisli bir hatıradır yıllar.
yıllarca rüyalarda hançerlenir anılar,
ne bir mektup senden ne de selam var.
sustuğun aşk olsun senin…
bir arada uğuldar yıllar;
bir arada hasret, bir arada anılar.
sonra bir sabah sen, açınca hasretin yakasını,
gördüğün aşk olsun senin…
ben yine bakarım sana,
dünyanın tek penceresinden.
sonra ikimiz de geçerek hayatın hevesinden,
böyle uzak, eksik azalacağız.
ama istediğin kadar uzağa git;
hep aynı gökyüzünü paylaşacağız…
-Yılmaz Odabaşı
Güneş, gecenin koynundan maviyi çalmak üzere.
Ellerimi açıyorum semâya; hayat çizgimi, faili meçhul bir cinayete kurban vermekteyim.
Gözlerim, takvimlere direnmekte.
Pusulam kayıp, iç sesime kulak veriyorum yıldızları tek tek sayıp:
'Güneşin doğuşuna şahit olmayanlar, batışında güzellik arıyor yalnızca. Oysa bir diriliş şarkısı eşliğinde ufuk çizgisinin belirmesi ile ruhların arınmasını anımsatıyor Şems, göğe yükselirken. Ah, bu büyük şehirler yok mu; içine gömüldüğümüz beton yığınları, çağın yüz karaları'...
Sitemliyim modernitenin bizden çalıp götürdüklerine; bir yıldızı eksik görmek hüzün veriyor yüreğime.
Ağaçları izliyorum, kuşların çağrısına kulak veriyorum. Ekmek kırıntıları ve bir kase suyla yola koyuluyorum.
Varmak istediğim yerdeyim.
Bir serçenin kanadında, bir çiçeğin özündeyim.
/eksik bir düş/
Yaması tutmayan hüzünler var
Suretler hep eksik,
Tamamlanmayı bekliyorlar.
Bir şiir var
Öznesi kayıp,
Şairler her yerde onu arıyorlar.
Dağınık iki ruh var
Kim kurban, kim cellat?
Birbirlerini öldürmek için fırsat kolluyorlar.
Bir telaş, bir kaos, bir infial sarmış yürekleri.
Akrep, yelkovana küsmüş; zaman anlamsız.
Çiçekler kurumaya yüz tutmuş,
Bir kedi yavrusu annesini aramakta.
Şimdi, tam da bu vakitte gel yönüme; yörem ol.
Kesip attığım parçalarımı tamamla, yamam ol.
Birgün gideceksen de gel yine, yaram ol.
/anı ölümsüz kılmak adına/
@Priss Siz, hiçbir mecburiyetiniz olmadığı hâlde hepimizin derdine ortak oluyorsunuz. Tanımadığınız insanlar için bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Allah razı olsun sizden ve sizin gibilerden. Şu pırıl pırıl gençlerin bir damla umudunu elinden alanlar rahat uyuyabiliyorlar mı acaba, hiç mi vicdan sahibi biri yok? Çıkardan, maldan, mülkten gayrısını gözleri görmez olmuş. Yazık, gerçekten çok yazık.
...
Yan yanayken saate bakmanın ayıp olduğu zamanlardı.
Evveldi. Güzeldi.
Karşılıklı oturdun mu masaya, bir gözlere bir de uzaklara bakılırdı, eski yad edilirken. Ellerde telefonlar yoktu.
Çocuktuk. Büyükler, eski günleri konuşurken uyuyakalmak diye bir şey vardı.
Sevmeler sessiz ve sebepsizdi. Ne gösterişe gelir, ne nedenlere sığardı. Her şeyden önce samimiyet gelirdi.
Sevda sırdı. Söylenmezdi. Sevilenin adına türküler yakılır ama onun ardından kimseye yakınılmazdı.
Eşyalar pahası ile değil, hatırası ile kıymetlenirdi. İnsanlar aldıkları ile değil, verdikleriyle değer ifade ederdi.
Sahi, utanmak diye bir şey vardı. Yüzsüzlük, profesyonellik adı altında prim yapmıyordu.
Dert çekmenin bile bir adabı vardı. Gönlün yükü, gözlerden anlaşılırdı.
Gönülden geçen ile dilden dökülenin arası böylesine uzak, böylesine hoyrat değildi.
Biz, bu içimizdeki uçurumları ve kalpler arasındaki mesafeleri sonradan icat ettik.
Henüz yenilmemiştik kendimize. Mutluluklar fotoğraf karelerinden ibaret değildi. Mutlu edilmek isteği hastalıklı bir hal almamıştı.
Eşyalar değil, insanlar ağırlanırdı evlerde ve kalplerde. Henüz bu kadar yalnız değildik.
Başkalarınca beğenilmek her şeyden önemli değildi.
Değer vermek, o kişinin acısına dahi ev sahipliği yapmak demekti, acısında yarı yolda bırakmak değil.
Yaşanmışın izlerini silmek bu kadar kolay değildi. Unutmak değil, hatır bilmek kıymetliydi.
Kalbe yüktü, geçici şeylere bağlanmak. Şimdi ceplerimiz ağır; yere yakın, göğe uzağız.
Adımlarının toprağı incitmesinden korkardı eskiler. Hedefe ulaştıysan, üzerine basıp geçtiklerinin zerre önemi yok artık.
Evveldi. Güzeldi.
-Rasih Aslantürk
@kzxp Uluslararası Kuruluşlar ve Türk Vergi Sistemi, sınavın can damarıdır. Onlara bilhassa dikkat etmenizi öneririm.
@zenginmemur Tam bir fikrim olmamakla birlikte, Bakanlık bünyesinde olan Mali Hizmetler Uzman Yardımcıları için bu durum söz konusu olabilir, diye düşünüyorum. Çünkü MHUY Ankara kadroları; Bakanlıklar, diğer kamu kurumları, belediyeler ve üniversiteler şeklinde dağılıyor. Maliye Uzman Yardımcıları da yalnızca Bakanlık'a bağlı Başkanlıklar, Daire Başkanlıkları ve Genel Müdürlükler'de çalışıyor, diye biliyorum.
@MaxMin Hukuk için bir şey diyemem de maliye candır Daha esnek bir çalışma hayatınız olacak, üç kuruş fazla ya da az kazanmanın bir ehemmiyeti yok diye düşünüyorum. Emeklerin karşılığını alabilmek mühim olan ve huzur verecek insanlarla çalışabilmek
@görünür-el İnşallah olumlu bir yanıt verir Hüseyin Bey. Lâkin kağıtların yarısı okunmamıştı neredeyse, en erken Ağustos'un ilk haftasını bulacak gibi.
@campanella Allah onlara öyle bir sabır vermiş ki hiç pes etmeden aynı kelimeleri tekrar ediyorlar Biz garipler de bir umut, baskı olur diyoruz hiç değilse 
@campanella Herkese aynı şeyi söylüyorlar efendim, şaşırtmıyorlar sağ olsunlar.